"Bağlanmak beraberinde yeni bir yük getirir."

1K 77 34
                                    

Gecenin kusursuz siyahında asılı kalmış yıldızların altında oturuyordum. Ay her zamanki gibi yıldızları arka planda bırakmış, etrafındakileri etkisi altına almıştı. Gölün üstünde oluşturduğu yansıma, nefes kesecek kadar güzel bir manzara oluşturmaya yetmişti.

Ben buraya ne zaman gelmiştim? Ne önemi vardı ki, bunu düşünemeyecek kadar huzurluydum. Işık göl yüzeyini aydınlatacak kadar fazlayken yansımamın hemen arkasında gördüğüm beyaz şeyle arkama döndüm. Birkaç saniye boyunca karşımda duran şeyi süzdüm, donakalmıştım.

Bembeyaz bir tek boynuzlu attı bu, o kadar ihtişamlı ve büyüleyici görünüyordu ki bunu kelimelerle tarif etmek imkansız bir şeydi. Bu nefes kesici güzellik karşısında kendime hakim olamamıştım ve ona dokunma isteğiyle dolup taşmış bir şekilde bulmuştum kendimi. Bu narin canlının ben yaklaştıkça kaçacağını düşünsem de öyle bir şey olmamıştı, birkaç saniye de olsa o yumuşak ve parıl parıl olan tüylerinin tadını çıkarmama izin vermişti.

İşte ne olduysa o an oldu, tek boynuzlu at aniden huysuzlandı ve benden birkaç metre uzağa doğru huzursuzca yürüdü. Buna anlam verememiştim ki gecenin karanlığında saklanıp ata doğru sinsice yol alan siyah yılanı gördüm. Nagini kadar büyük olmasa da iri bir yılandı bu, otların içinden çıkıp ay ışığının etkisine girdikçe desenleri kendini gösteriyor, tüm asaletiyle ben buradayım diye bağırıyordu.

Yılan bir saniye kadar küçük bir zaman diliminde bana baktı ve tek boynuzlu ata doğru ilerledi. Sanki o küçük, sivri diliyle bana bir şeyler fısıldıyor gibiydi ama seslerin hiçbirisini algılayamamıştım. Yılanın fısıltısı kesilince son bir kez tısladı ve ondan beklemediğim kadar çevik bir hareketle atın bacaklarına sarıldı. Bunun üzerine tek boynuzlu at ondan kurtulmaya çalışsa da o bunu yapana kadar siyah yılan çoktan onun boynuna sarılmış, boğazını muhteşem bir kuvvetle sıkmaya başlamıştı.

Ben tüm bunları heyecandan dilim tutulmuş bir halde seyrediyordum, nasıl bir şeyin içine düşmüştüm ben böyle? Birkaç dakika sonra Unicorn nefessizlikten yere düşmüş, büyülü ruhunu küçük beyaz tozlar halinde gökyüzüne teslim etmişti. Yılan tekrar bana baktıktan sonra geldiği yöne geri döndü, onu karşıdaki tepeden ininceye kadar gözlerimle takip ettim. Sonunda küçük bir nokta hâlini aldı ve ortadan kayboldu.

Gördüklerimi sindirmeye çalışırken birden her yer suyla kaplandı ve kendimi yatağımın üzerinde buldum. Rüya olduğunu daha yeni fark ediyordum. Hemen yanımda Flora elinde asasıyla ıslanmış olan beni gülerek inceliyordu.

Ona en kötü bakışlarımdan bir tane gönderdim. Tanrım, daha dün tanıştığım şirin kız bir anda sabah beni ıslatarak uyandıran bir caniye dönüşmüştü. Uykumdan uyandırılmanın huysuzluğuyla gözlerimi devirdim.

"Canisin sen."

"Üzgünüm ama cani olacak bir şey yapmadım. Seni öldürseydim belki..."

"Uykumu katlettin?"

Altta kalmayı sevmezdim o yüzden ben de ona bir Aguamenti büyüsü gönderdim. Artık onun da benden farkı yoktu, her yeri sırılsıklam olmuştu. Daha sonra ellerini havaya kaldırarak söylenmeye başladı.

"Tamam teslim oluyorum. Burada bitirsek herkes için daha iyi olacak sanırım."

Bunları söylerken hafifçe kıpırdanan Hestia'yı işaret ediyordu, daha uyanmamıştı.

"Bu numaralarını niye Hestia'ya saklamıyorsun?"

"Sana bir hoş geldin hediyesiydi, hediyeler konusunda oldukça bonkör biriyimdir."

Alayla kurduğu cümle beni biraz güldürmüştü. Birkaç dakika boyunca gözlerimi kapatıp uyumaya çalışsam da uyuyamadım. Ben de kalkıp kahvaltıya ne kadar kaldığını öğrenmek amacıyla saate baktım.

ᏰİᏒ ᏒİᎠᎠᏝᎬ ᎻİᏦᎯᎽᎬᏕİOnde histórias criam vida. Descubra agora