Ne kaçmak kolaydır, ne de kalmak."

184 16 3
                                    


Harry'i Hermione'nin yanına gitmekten alıkoymuştum ki saçımı kulağımın arkasına alıp bir soru yönelttim.

"Salon biraz fazla gürültülü, biraz dışarı çıkmak ister misin?"

Anlayışla başını salladı, o önden devam ederken ben de Draco'ya baktım. Ne demek istediğimi anlamış olmalıydı ki fark edilmeyecek şekilde başını salladı ve küçük adımlarla bizi geriden takip etmeye başladı.

Mızmız Myrtle'ın tuvaletinin önüne gelince durdum.

"Birkaç dakika beni beklersen hemen geliyorum."

İçeri girerek kapıyı kapattım, dışarıdan gelen yığılma sesiyle tekrar açarak karşımda duran Draco ve yerde baygın yatan Harry'e baktım. Birkaç dakika geçmemişti ki Draco bir büyü yardımıyla onu içeri taşıdı.

"Pekiala, tek yapmamız gereken Sırlar Odası'na nasıl gireceğimizi bulmak."

Rüyamda gördüklerim ne kadar doğruydu hiçbir fikrim yoktu. Fakat babama bir kez güvenmeyi seçtiysem başka bir çıkış yolum da bulunmuyordu. Muslukları teker teker kontrol ederek diğerlerinden farklı olanı buldum, aynı rüyamdaki gibiydi. Tam elimi uzatmış dokunacaktım ki yanımdan süzülen şeyle irkildim.

Lanet olasıca Mrytle...

"Kimler gelmiş?"

Yanımdan geçerek Draco'ya ulaştı, ardından ona alımlı bakışlar attı. Baygın olan Harry'i görmesiyle yerinde durdu.

"Onu öldürdünüz mü?"

Derin bir nefes veren Draco ona doğru döndü.

"Yalnızca baygın Mrytle, işine bak."

"Neyin peşindesiniz siz?"

Musluğa konsantre olamazken  oldukça sinirlenmiş, ona patlamıştım.

"Kapa çeneni ve bizi meşgul etme?"

"Hmm, Dumbledore'a anlatmamı mı istiyorsun?"

"Ya da en iyisi bir çığlık atmak, sonuçta benden daha iyisi yok."

Tam ağzıma gelen her şeyi sıralayacaktım ki Draco sakin bir şekilde konuşmaya başladı.

"Pekâlâ, ikimiz de bunu yapmayacağını biliyoruz. En azından iyi biri olduğunu düşünüyorum."

Draco'nun etrafında süzülürken saçlarıyla oynayarak gülümsedi. Tanrım, kesinlikle ona zafı vardı. Ya da her neyse işte, bildiğimiz Mrytle'dı.

"Gerçekten mi?"

"Hm, o zaman gitmenize izin veriyorum."

Tuttuğum nefesimi geri verdim ve Mrytle'ın bizi izlemesiyle işe koyulmuş başladım.

"Açıl!"

Hiçbir şey olmadı, ben gerilirken Draco yanıma geldi ve musluğu incelemeye başladı. Üzerindeki yılan desenleri oldukça dikkat çekiciydi. Birkaç dakika geçmesiyle düşünceli ifadesini bana doğru yöneltti.

"Çatal dili biliyor musun?"

"Ben..."

Musluğa doğru tekrar bakıp düşündüm. Nagini'nin söylediklerini anlamıştım fakat daha önce hiç konuşmamıştım.

"Hızlı olmalıyız."

Musluktaki yılan işlemesinin canlanıp birkaç küçük yılana dönüşmesini hayal ettim. Yapmam gerekiyordu, başka şansım yoktu.

"Açıl!"

Her şey hareket etmeye başladı, demek ki başarmıştım.

"Zekiceydi."

Aşağı doğru uzanan büyük deliğe baktım.

"Önce ben iniyorum."

Birkaç saniye geçmemişti ki kendimi aşağı doğru düşerken buldum, kısa süre sonra sert zeminde doğrulmuş, Draco ve Harry'nin yanıma gelmesini izlemiştim. İlerlerken odanın etrafına yerleştirilen heykellere bakarken nutkum tutulmuştu. Fakat birkaç saniye sonra buranın bir harabe olduğunu anlamıştım.

"Ne olmuş buraya?"

"Daha önce açıldı, buraya girebiliyorsak şanslı sayılırız."

Biraz daha ilerleyecektim ki önümde bulunan engellerle yerimde durdum.

"Buraya kadar, beklemekten başka seçeneğimiz yok."

Çok az kalmıştı, derin bir nefes aldım. İlk görevi tamamlayamazsak bize ne olacağını kestiremiyordum ya da babamı ne kadar çok hayal kırıklığına uğratacağımı.

"Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz!"

Başımı kaldırmamla Hermione görüş açıma girdi.

"Hoş geldin, bize katılmak ister miydin?"

Güldüm.

"Sana güvenmememiz gerektiğini biliyordum. "

Harry'e baktı, ardından yutkundu.

"Bunu nasıl yapabilirsin? Buraya ilk geldiğinde arkadaş değil miydik biz?"

Ona doğru birkaç adım attım.

"Buraya ilk geldiğimdeki ben olsaydım ya da karşımda o zamanki sen duruyor olsaydın bunu yapamazdım. Fakat ben değiştim Hermione, artık gerçekleri görüyorum umarım bir an önce sen de her şeyin farkına varırsın."

Asasını bana doğrulttu.

"Bana karşı kazanabileceğini mi düşünüyorsun? En azından zeki biri gibi görünüyordun. Hadi ama, sen daha  muggle evinde annenle oyuncak oynarken ben eğitimime başladım."

Bana bir büyü gönderdiğinde asamı hızla elime alıp kolayca savuşturdum. Birkaç kez aynı şey daha tekrarlandı,  gelen sesle gülümsedim.

"Biliyor musun Linda, davetsiz misafirlerden hiç hoşlanmam."

Babam gelmişti, bir yılanı andıran gözleriyle Draco ve bana bakıyordu. Hemen yanındaki Nagini'ye seslendi.

"Ne dersin Nagini, akşam yemeği vaktin geldi mi?"

Nagini yavaşça ilerleyerek Hermione'ye yöneldi. Fakat bu sefer gelen kişi yutkunmama sebep olmuştu.

Dumbledore.

"Lanet olsun."

İlk başta bana ve yerdeki Harry'e baktı ardındansa beklemediğim bir rahatlıkla babama döndü. Tam konuşmalarını dinlemek için odaklanmıştım ki kolumdan çekilmemle Draco'ya baktım.

"Buradan gitmeliyiz. Dumbledore'un gelmesiyle işler karışacak. Üstelik ikimiz bugün buradan çıkamazsak ne olacak sanıyorsun? Karanlık Lord'la iş birliği yaptığımız anlaşıldı."

Yutkundum önce çoktan düelloya başlamış olan Dumbledore ve babama baktım. Draco haklıydı.

"Biz görevimizi tamamladık Linda, malikanede onunla buluşuruz."

Bileğimden çekerek beni bu kargaşanın arasından çıkardı, yaklaşık on dakika sonra buradan tamamen çıkmış, Hogwarts'un birinci kat koridorunda çıkışa doğru ilerliyorduk. Aşağıda şu anda neler oluyordu hiçbir fikrim yoktu ama babama güveniyordum.

Büyük bahçeden çıkmış, Malfoy Malikanesine gitmek için yola koyulmuştuk. Buradan ayrılmadan son kez Hogwarts'ın ihtişamına baktım ve burada geçirdiğim o bir sene için gülümsedim...

Bir sonraki bölüm final...

ᏰİᏒ ᏒİᎠᎠᏝᎬ ᎻİᏦᎯᎽᎬᏕİWhere stories live. Discover now