"Kâbuslarımız bilinçaltımızın oyunudur."

849 64 32
                                    

(1 hafta sonra)

Dolabımdan süpürgemi çıkardıktan sonra rahat hissettirmesini umduğum kıyafetlerimi üzerime geçirdim ve saçımı at kuyruğu şeklinde sıkıca bağladıktan sonra yatakhaneden çıkarak Ortak Salon'a geçiş yaptım. Flora ve Hestia beni görmeleriyle arkama takıldılar.

"İzlemeye mi geliyorsunuz?"

"Şaka mı yapıyorsun, sence bunu kaçırır mıyız?"

Mırıldanarak kendi kendime konuştum.

"Kaçırmazsınız..."

Hestia hızlanarak benden bir adım öne geçti ve bana döndü.

"Sen iyi misin? Oldukça dalgın görünüyorsun."

Sesli bir şekilde yutkundum, kâbuslar peşimi bırakmıyordu ve sırf bu yüzden doğru düzgün uyuyamıyordum.

"İyiyim Hestia, bir şeyim yok. Dün gece pek iyi uyuyamadım o kadar."

Sahaya ulaşıncaya kadar tek kelime etmemiştim, onlar da çok üstüme düşmemişti. Hestia ve Flora seyircilerin oturduğu kısma ilerlerken ben de oyuncuların toplandığı bölgeye ilerledim. Madam Hooch ve Slytherin Quidditch kaptanı Marcus Flint sahanın başında dikilmiş, seçmelere katılanları iki takıma bölüyordu. Beni birinci takıma yerleştirdiler, karşı takımın arayıcısı ise Draco Malfoy'du, bu çocuk niye sürekli bir yerlerden karşıma çıkıp duruyordu?

Takımların ayrılması ve herkesin takım arkadaşlarını hafızasına kazımasından sonra süpürgelerimize yerleşmiş, Madam Hooch'un düdüğünü çalmasını bekliyorduk, Malfoy karşıdan bağırdı.

"Bana karşı hiç şansın yok Bulanık!"

"Şans denen şeye senin daha çok ihtiyacın var Malfoy!"

"Göreceğiz..."

Herkesin pür dikkat beklediği sesin gelmesiyle hepimiz aynı anda havalandık, Bludger ve Quaffle havada süzülürken ben kutudan çıktığı gibi kaybolan Snitch'i aramaya başladım. Bir yandan bunu yaparken diğer yandan da Draco'yu gözümle takip ediyordum. Bir Bludger'ın neredeyse bana çarpacağını fark edince refleks sonucu eğildim. Her ne kadar Quidditch bir takım oyunu olsa da şu an seçmelerdeydik ve tamamen bireysel performansa bağlı olarak seçilecektik, kim daha iyi performans gösterirse o pozisyonu kapardı. Bu yüzden diğer maçlara göre kurallar çok daha esnekti.

Sahanın etrafında Snitch'i bulmak adına genişçe bir tur atarken Draco'nun hızlı bir şekilde yükselmesiyle ben de onu takip etmeye başladım, bir yerden sonra onu gözden kaybedince durdum. Yerden fazla yüksekteydik, ben onu bulmak için etrafa bakınırken arkadan bir cismin bana çarpmasıyla sarsıldım ve düşmekten kıl payı kurtuldum. Etrafı bir gülüş sesi sardığında süpürgemi neler olduğunu anlayarak Draco'ya çevirdim.

"Draco sen her Cadılar Bayramı yapılan klişe şakalardan birimisin ya?"

 O sırada nerede olduğumuz ya da ne yaptığımız Draco için önemli değildi, beni sinir etmek için bulduğu her fırsatı kullanmakta üstüne yoktu. Draco'dan önce diğer oyuncuların oynadığı seviyeye inerek Snitch'i tekrardan aramaya başladım. Quidditch takımına gerçekten girmek istiyordum ve resmen kumar oynuyordum. Çünkü Snitch'i yakalamak yetenek işi olduğu kadar şans işiydi de. Ne zaman nerede olacağını kimse bilmiyordu.

Sahanın diğer tarafında küçük bir ışık yansıması gördüğümde birden hızımı artırarak oraya ulaştım ve zaferle gülümsedim. Artık Snitch görüş alanımdaydı, oyuncuların sahanın diğer bölümlerine göre daha yoğun bulunduğu orta sahaya ilerlemiş, bir sağa bir sola uçup duruyordu. Bludgerların havada süzüldüğü ve Quaffle'ın peşindeki oyuncuları burada süründürdüğü orta saha Snitch yakalamak için olabilecek en kötü yerdi.

Draco'nun beni fark ettiğinden emindim bu yüzden onu hemen solumda görmek beni şaşırtmamıştı. İkimizde Snitch'in ardından yükseldiğimizde birbirimize çok yakındık, bu yüksek hızla birkaç saniye içinde diğerlerinin görüş mesafesinden çıkmıştık. Son bir hamleyle Draco'dan daha fazla yükselmeyi başarmıştım, Snitch ile aramda bir metreden daha az kalmasıyla elimi kaldırdım. Birkaç saniye geçmemişti ki bu mesafeyi on santimetreye düşürmeyi başardım ve tam o an Draco'yla göz göze geldim. Kaybedeceğini anlamıştı, yüz ifadesini izlemek benim için oldukça keyif vericiydi.

ᏰİᏒ ᏒİᎠᎠᏝᎬ ᎻİᏦᎯᎽᎬᏕİTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang