"Bizi biz yapan acılarımızdır."

386 35 3
                                    

Nagini tekrar etti.

"Kan, kan kokusu alıyorum."

Bedeni sanki Linda orada değilmiş gibi yanında yavaşça süzüldü. Linda şaşkınlığını koruyamadan konuştu.

"Sen, sen konuşuyorsun?"

Nagini durdu ve gözlerini onun üzerine dikti ardından ise hiçbir şey söylemeden yoluna devam etti. Linda ise çok önemsemeden odasına ağır adımlarla çıktı ve kapısını sert bir şekilde kapattı. Ardındansa tekrar yerini gözyaşlarına bıraktı. Ağlamaktan nefret ediyordu ama başka bir çözümde bulamıyordu, hiçbir şeyin etkisinden çıkamıyordu. Nasıl davranması gerektiğini ne yapacağını hiç bilmiyordu. Duygularıysa karmakarışıktı, kime güvenmeliydi?

Daha sonra kendi kendine güldü. Kime mi güvenmeliydi? Babasına güvenmişti bir kere, yoksa kolundaki o işareti nasıl kabul edecekti.

Ağlamayı keserek dikkatlice düşündü. Annesiyle babası en başından beri kendisini bir silah olarak görmüştü. Peki ya Dumbledore? O ise sırf diğer tarafta olmasın diye anlamsızca davranmıştı, o aptal okula gitmeseydi Usta Samuel ölmeyecekti. Başından beri herkes etrafında şekil değiştiriyordu sanki, kimseyi gerçekten iyi ya da kötü olarak nitelendiremiyordu. Belki de babası bu konuda haklıydı.

Yalnızca Usta Samuel vardı, o da gitmişti. Bir de Draco vardı tabii, en başından beri kendine kötü davranan. Nasıl karşılaştıklarını düşündü sonra da son konuşmalarını.

Belki de biraz ağır konuşmuştu, onun neler yaşadığını bilmiyordu. Sonraysa ilk toplantıyı hatırladı, onun yüzündeki ifadeyi... Bir anda kendisini Draco'yu düşünürken bulması garip gelmişti ki hemen yatağına uzandı ve gözlerini kapattı.

___________________________________________

Linda elindeki bavullara ve yanındaki Draco'ya baktı. Gecenin zifiri karanlığında nereye gidiyorlardı ki?

"Hızlan, sabah olmadan Hogwarts'a varmalıyız."

Hızlarını artırdılar, ta ki Linda onun sesini duyana kadar.

"Linda!"

Bu, Samuel'in sesiydi işte. Uzaktaki ağaçların arasında bir silüet gördü ve elindeki her şeyi bırakarak ona doğru koşmaya başladı. Draco ise arkasından bağırıyordu.

"Gitme! Bu taraftan gitmek zorundayız!"

Linda onu dinlemeden Usta Samuel'in peşinden koşuyor aynı zamanda Draco'ya bağırıyordu.

"Buraya gel Draco!"

Draco anlamsız bir şekilde ona baktı ve omuz silkerek ona doğru ilerledi.

İkisi de artık Samuel'in peşinden koşuyordu. Ormanlık alanda uzun süren bir kovalamacadan sonra Samuel yavaşladı ve açık bir alana geldi.

Linda onun durduğu yere gelmesiyle adeta taş kesilmişti. Büyük bir yangın ormanı kaplamış, ortasındaki binayı alevler içinde bırakmıştı. Daha sonra Karanlık Lord'u gördü, kendisine intikamla bakıyor sanki onu cezalandırıyordu.

Gözleri yere doğru indi ve büyük bir çığlık kopardı. Usta Samuel tıpkı o günkü gibi yerde yatıyordu. Soluksuz, ruhsuz ve cansız...

Daha sonra arkadaşlarını gördü Linda. Flora, Hestia, Harry, Hermione, Ron... Yerde kanlar içinde yatıyor yanlarında bulunan Nagini'ye karşı koymaya çalışıyorlardı. Etraflarındaki alevler ise daha da daralıyor oradan çıkmalarına izin vermiyordu sanki.

Beklenmedik bir şekilde Bellatrix çıktı karşılarına ve Hermione'ye bakarak fısıldadı.

"Pis Bulanık."

ᏰİᏒ ᏒİᎠᎠᏝᎬ ᎻİᏦᎯᎽᎬᏕİNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ