-59-

479 32 226
                                    

The Weeknd - In Your Eyes

"Nereye gidiyoruz?" dedim heyecanla. Fırtına, Sezgin'e el etmeyi kesip arabayı çalıştırdığında yola koyulmuştuk. Sezgin nasıl baktıysa artık çocuk epey gerilmişti.

"Sürpriz dedim ya güzelim."

Fırtına tatlı tatlı konuştuğunda birden uzanıp boynundan öptüm. Ben gülümseyerek tepkisini görmek için yüzünü incelerken onun gözleri far görmüş tavşan gibi açılmış, sonrasında bana bakmıştı. Yola dönmesi için elimle çenesini kavrayıp kafasını önüne çevirdim. Belli etmiyor olmam onu özlemediğim anlamına gelmiyordu.

"Sen... Ne yaptın az önce?"

Omuz silkip iyice arkama yaslandım. "Bilmem, ne yapmışım?"

Fırtına ağzının içinde bir şeyler geveleyip önüne dönerken ne dediğini duyamamıştım. Son günlerde fazla kaşınıyor olabilirdim ama umurumda değildi, Fırtına'yı özlemiştim.

Yarım saatlik sessiz bir yolculuğun ardından Fırtına arabayı park ettiğinde gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp uykulu halimden sıyrıldım. Geldiğimiz yere baktım ama neresi olduğunu anlayamamıştım, tanımadığım bir mekandı.

Fırtına kemerini çözüp bana yaklaştığında bakışlarımı ona çevirdim. O, dudaklarıma yönelirken sırıtmamak için kendimi sıkıp yanağına ufak bir öpücük kondurdum. Fırtına bunu beklemediğinden afallarken ben arabadan inmiştim.

"Hadi canım! Buz pistine mi geldik?" Fırtına yanıma gelirken önünde durduğumuz yerin adını okumamla bu tepkiyi vermiştim. Usulca kafasını salladı.

"Evet. Küçükken televizyonda buzda kayanları izlemeyi sevdiğini söylemiştin ama seni götürebilme imkanım olmamıştı."

Gözlerim gözlerindeyken "Seviyorum." diyerek onayladım onu. Fırtına gerçekten ince düşünen bir adamdı ve ben ona her baktığımda daha da hayran oluyordum.

Birlikte ışıltılı tabelası olan mekanın içine girdik ama tahmin ettiğimden de kalabalıktı burası. Fırtına'nın elini tutup kaybolmaması için yanıma gelmesini sağladım, o da önüme geçip danışmaya doğru ilerlerken beni peşinden sürüklemişti.

Fırtına danışmadaki adamla bir şeyler konuşurken çalan müzik yüzünden onları duyamıyordum. Birkaç saniye sonra iki çift ayakkabıyla yanıma gelmişti, eli elimdeki varlığını sürdürüyordu.

Tekli koltuklardan ve sandalyelerden oluşan bekleme alanına geldiğimizde Fırtına ayakkabıları elime tutuşturup karşıma oturdu. O, kendi ayakkabılarını kolaylıkla giyerken ben yalnızca ağzımı açıp kapatıyordum. Fırtına güldüğünde bunu duyup ona baktım.

"Ne?" Verdiğim garip tepki Fırtına'nın yüzündeki gülümsemeyi büyütürken kaşları havalanmış, bakışları elimde tuttuğum ayakkabılara kaymıştı.

"Giymeyecek misin?"

Boğazımı temizleyip botlarımın fermuarını açıp ayağımdan çıkardım. Bu işlemi olabildiğince geciktirerek yapmam da çoğu şey gibi Fırtına'nın dikkatinden kaçmamıştı. Ayakkabıları giyip dikeldiğimde Fırtına kalkıp bana elini uzatmıştı. Yutkunup bakışlarımı kaçırdım.

"Sen git, ben sana yetişirim."

"Bir şey itiraf etmen gerekmiyor mu beyaz ışık?"

Burnumdan sesli bir nefes verdim. "Biliyorsun, değil mi?" Fırtına, sorduğum soruya gülümsemekle yetinirken kollarımı göğsümde bağladım. "Tamam, daha önce hiç buzda kaymadım. Artık buradan gidebilir miyiz?"

Fırtına dilini şaklatıp ellerini belime uzattı ve beni ayağa kaldırdı. Dengemi sağlayamayacağımı bildiğim için omzuna tutunup memnun olmayan ifademle gözlerimi kahvelerine sabitledim.

GÖKKUŞAĞI | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin