-33-

719 45 178
                                    

Fotoğrafta sırasıyla Utku, İris ve Sezgin var.

İyi okumalar! ❤️

Hiçbir zaman tam anlamıyla çocuk olamamıştım. Annem okula gitmeden önce saçlarımı örmemişti mesela. Balonum elimden kaçtığında kimse bana o balonu geri getirmemişti. Okuma-yazmayı ilk öğrendiğimde kimse beni alkışlamamıştı. Alkışlamalarına da gerek yoktu aslında, babam yüzüme karşı bir kere gülümsese yeterdi. Yapmamıştı. Çocukluğum dört duvarın arasında savrulup durmakla geçmişti. Babam ölürken özgür kalan çocukluğumdu.

Fakat ben büyüyeli çok olmuştu.

Artık örülmeyi bekleyen saçlarım ya da elimden kaçacak bir balonum yoktu. Saçlarım kırılmış, balonum sönmüştü. Savrulmaktan yara bere içinde kalan benliğim, çocukluğunun öldüğünü kabulleneli yıllar olmuştu.

Yine de evde bir daha 'baba' kelimesine yakışmayan birinin bağırma seslerini duymayacak olmam beni ürpertiyordu. Bir daha bana emirler yağdıramayacak, verdiği emirleri yerine getirmediğimde saçımı kökünden koparmaya çalışamayacaktı.

"İris? Evden çıkmamız lazım, olay inceleme geldi."

Devrilmiş sandalyedeki gözlerim odağını değiştirmezken dizlerimden sarkıttığım ellerimden biriyle diğerini tutmaya devam ettim. Sezgin, ona cevap vermeyeceğimi anladığında sessizce yanıma çömelmişti.

"İris, hadi."

Elini koluma koyduğunda boş bakışlarımı ona çevirdim. Dünyadan silinen sesler Sezgin'e bakmamla kulağıma yeniden yerleşirken tepkisizce ayağa kalktım. Sezgin, çığlığımı duyması sonucu endişelenip geri dönmüştü. Eve nasıl girdiğiyse tam bir muammaydı. O sırada girdiğim şoktan çıkmak için uğraşıyordum.

Soğuk havaya çıkmamla bacaklarımın titremeye başladığını hissettim. Ancak beni üşüten hava değil, kalbimin yerini alan buz tabakasıydı. Hayatımda hiç olmadığım kadar hissizdim. Bana eziyet çektiren babamın ölümünün ardından tek bir gözyaşı bile dökmemiştim.

"Titriyorsun." Neredeyse kapanmak üzere olan gözlerimi Sezgin'in endişeli gözlerine çevirdim. Tepki vermediğimde kolunu omzuma atıp destek vermek için beni sıkıca tutmuştu.

Sonrası nasıl gelişti bilmiyorum. Bana çok uzak gelen o mesafeyi nasıl aştık, Sezginlerin evine nasıl geldik bilmiyorum. Tek bildiğim şu an bu sessiz evdeki koltukta bacaklarımı kendime çekmiş oturuyor olduğumdu.

"Daha iyi misin?"

Sezgin, yanıma oturup elinde tuttuğu kupayı sehpaya bıraktı. Kafamı salladım ama yeterince iyi hissetmiyordum. Yalnız kalmak istiyordum.

"Üzgün olduğunu biliyorum ama bunu içersen kendine geleceksin."

Kupayı bana uzattığında gözlerimi bardağın içindeki sıvıya çevirdim. "Papatya çayı, sakinleştirir." diye açıkladığında kupayı elime aldım.

Çaydan birkaç yudum içtikten sonra zilin çalmasıyla Sezgin ayaklandı. Ona kaşlarımı çatarak baktığımda omuzlarını bilmediğini belirtircesine silkmiş, dış kapıya doğru ilerlemişti.

"Kızım burada mı? İris?"

Annemin sesini duymamla ayağa fırladım. Zayıf bedeni de birkaç saniye içinde görüş alanıma girmişti. "Niye geldin? İzel'i yalnız mı bıraktın?"

GÖKKUŞAĞI | TextingWhere stories live. Discover now