-52-

470 32 226
                                    

Fotoğrafta Çınar ve İzel var. 😍

İyi okumalar... ;)

İzel

"Başroldeki her kız geri zekalı olmak zorunda mı bu filmlerde?"

Homurdanıp ablama çevirdim bakışlarımı. Fakat o filmden kopuk bir şekilde gözlerini kısmış bir şeyler düşünüyordu. "Abla?" deyip elimi gözlerinin önünde salladığımda uykudan yeni uyanmış gibi şapşal bakışlarla bana döndü.

Kumandayı elime alıp pek de ilgimi çekmeyen filmi kapattıktan sonra ablama iyice döndüm. "Sorun ne?"

"Fırtına telefonlarımı açmıyor. Bir şeyler döndüğünü hissediyorum."

Kaşlarımı kaldırıp düşünürken battaniyeni iyice sindim. "Belki işi vardır? Ya da şarjı falan bitmiştir?"

Kafasını iki yana salladı. "Sanmıyorum. Öyle olsa bile bu gece görüşürüz diye düşünmüştüm. Haftalardır sınavlara çalışmaktan kafamı kaldıramadım ve onu gördüğüm zamanlar çok kısıtlıydı. Bu işte başka bir şey var. Abin çıkarken nereye gittiğini söyledi mi?"

"Hayır, söylemedi. Geç gelirim dedi sadece."

Ablamın kaşları çatılırken olduğu yerde dikleşmişti. "Ne oldu?" diye sordum kendimi tutamayarak. O ise söylenerek ayağa kalktı.

"Kesin bara, pavyona falan gittiler. Baksana, kimse yok ortada. Grupta da ses seda yok. Berkay'ın ağzını ona içirerek arayacaklarını söylemişti Utku bir ara."

Merdivenlerden çıkıp odasına giderken onu takip ettim. Ablam eline geçen kıyafetleri giyerken dudaklarımı araladım. "Çınar da orada mıdır?"

Ah benim şu tutamadığım çenem yok mu? Başıma feci işler açacaktı bir gün. Hatta açmaya başlamıştı bile. Ablam, acele etmeyi bir kenara bırakarak bana döndüğünde bakışlarında sorgulayıcı bir ifade vardı.

"Neden sordun tilki?"

Ellerimi arkamda birleştirip şirin bir gülümsemeyle ona baktım. "Hiç, öylesine."

Bana doğru birkaç adım atıp parmaklarıyla burnumu sıktı. "Eminim öylesinedir, İzel. Bu konuyu da bir türlü konuşamadık seninle ama unutacağımı sanma. Geniş bir vakit yaratacağım ve uzun uzun konuşacağız."

Ceketini alıp telefonunu arka cebine yerleştirdiğinde hızla dış kapıya ilerlemişti. O kadar hızlı hareket ediyordu ki ablama yetişebilmem için koşmam gerekiyordu. Kapıyı aralayıp ayakkabılarını giyerken elimi kapı pervazına yasladım.

"Hı hı, olur tabii. Senin de bana anlatacağın çok şey var ne de olsa ablacığım."

Doğrulup çantasını düzelttiğinde gülümseyerek ona bakıyordum. Gözlerini devirdi. "Her neyse. Bana bak, kimseye kapıyı açma. Sezgin'de anahtar var zaten, o gelirse kendi girer. Gerçi gittiğim yerde onu da bulacağımdan eminim."

Cevap vermek yerine öpücük attım. Ablam da fazla üstelemeden gitmişti. O gözden kaybolduktan sonra tam kapıyı kapatacaktım ki duyduğum hışırtılar bunu yapmama engel oldu. Dışarı çıkmamam gerekiyordu çünkü saat geçti ama kendime engel olamadım. Cesaretim başıma belaydı resmen.

Az önce duyduğum hışırtılar tekrarlandığında bu sefer sesin nereden geldiğini görebilmiştim. "Kim var orada?" dedim adımlarımı çalılığa doğru atarken. Arka bahçeye yakın olan çınar ağacının etrafında bir hareketlilik vardı.

"Kim var orada, dedim."

Sorumu yinelediğimde sesler kesildi ama ağacın arkasında bir karaltının olduğunu fark etmiştim. Yüzümü buruşturdum, aşırı iyi (!) saklanıyordu her kimse. Bedeninin yarısını görüyordum resmen.

GÖKKUŞAĞI | TextingWhere stories live. Discover now