Özel Bölüm

566 34 440
                                    

Seray & Berkay özel bölümü ^^

Fotoğrafta Seray ve Berkay var. ❤️

Duman - Öyle Dertli

İyi okumalar! 💗

Berkay

Kolumu istemeye istemeye kalın battaniyemin içinden çıkartıp sehpadaki ruloya uzattım. Burnumdan akmak üzere olan sümük yere düşmesin diye özürlüler gibi kafamı yukarıya kaldırmıştım. Özürlü de olabilirdim gerçi, gibi edatı bu cümleye uymamıştı.

Sehpa uzaktaydı ve ben kıçımı kaldırmak için fazla üşengeçtim. Hava da epey soğuktu, battaniyeyi üzerimden atarsam iki saniyede donarak ölürdüm.

Tamam, abartıyordum ama hastaydım yani. Abartmaya hakkım vardı.

Kendimi zorlamama rağmen ruloyu alamadığımda kolumu, koltuktan aşağı sarkmasını umursamadan serbest bıraktım. Gözlerimin hastalıktan kan çanağına döndüğünden emindim. Gece kabus görmekten adam akıllı uyuyamamıştım, gündüz uyuduğum birkaç saat ise bana pahalıya patlamıştı.

Evet, ben malın tekiydim.

Dide, benimle günlerdir ilgileniyordu. Grip olduğumdan beri başımdan beş dakikadan fazla ayrılmamıştı ama ben gözümü kapattığım her an Seray'ı görüyordum. Elimde değildi, Seray'ı düşüncelerimden uzak tutmaya çalışsam da bir türlü beceremiyordum. Düşüncelerimde olmasa rüyalarımda karşıma çıkıyordu ve ben bunu engelleyememekten nefret ediyordum.

Partiye gitmememin sebeplerinden biri de yediğim haltlardan ötürü kimseye bakamıyor oluşumdu. İkisine de bok gibi davranmıştım. Seray'ın beni sevdiğini grupta söylemem tam anlamıyla şerefsizlikti. Vicdan azabı çekiyordum ama bunu gidip Seray'a itiraf edecek yüzüm yoktu. Her ne kadar inkar etmeye çalışsam da Seray o gün beni öpmeye çalıştığında kalbim hızlanmıştı.

Dide ise... Dide'ye yaptığım çok acımasızcaydı. Başka birini severken onunla bir ilişkiye başlamıştım, ona umut vermiştim. Dide'yi sevdiğimi sanmıştım fakat benim sevdiğim o değil, onun ilgisiydi. En kötüsü de beni rüyamda Seray'ı sayıklarken duymuştu. Gözlerindeki o kırgın ifadeyi asla hafızamdan silemeyecektim sanırım, bu beni kahrediyordu.

Sinirimi kendimden çıkartmak istercesine yeniden sehpaya uzandım. Sehpanın kenarına tutunduğumda battaniyenin ayağıma dolanmasıyla peçeteyi alamadan yere kapaklanmıştım. Keşke Cenk yanımda olsaydı da bana okkalı bir küfür savursaydı.

Yüzüstü düşmüş ve alnımı soğuk parkeye vurmuştum. Öyle bir vurmuştum ki tak sesi evin içinde yankılanmıştı. Yüzümü buruşturarak yerde sırtüstü döndüm ve dışarıya derin bir nefes verdim. Daha beterini hak ediyordum, az olmuştu bana.

Sümüğümün yüzüme bulaştığını hissettiğimde aptallığı bir kenara bırakarak doğruldum. Dağılan saçımı düzeltme gereksinimi duymadan rulodan bir parça peçete koparıp burnumu temizlediğimde zilin çalmasıyla tekrardan olduğum yere yığılmıştım. Çalar çalar giderdi her kimse.

Parkenin soğukluğu kıçımı dondururken zil susmak bilmiyordu. Annemler köydeydi, bu kadar erken gelmiş olduklarını düşünmüyordum. Eğer zilimizle arasında bağ kuran kişi kargocuysa hasta olmamı falan umursamadan onu pataklayacaktım.

Zilin çalmasına ek olarak kapı da tıklanmaya başlandığında oflayıp bağırabildiğim kadar bağırdım. "Evde yokuz!"

Ancak bağırmam da hiçbir işe yaramamıştı. Zil sesi kafamda yeni bir melodi oluştururken battaniyeyi yerde bırakıp zar zor ayaklandım. Yarım aralık gözlerle kapıya ulaştığımda kolu aşağı indirirken mızmızlanmayı ihmal etmemiştim.

GÖKKUŞAĞI | TextingOnde histórias criam vida. Descubra agora