-16-

907 52 190
                                    

Fotoğrafta İris var. ❤️

"İris, bir dakika bakar mısın?"

Hayal, koştura koştura bana yetiştiğinde göz ucuyla ona bakıp yürümeye devam ettim. "Ne istiyorsun?"

"Konuşmak istiyorum. Açıklama yapmama izin ver lütfen."

Peşimden ayrılmayacağını anladığımda durmuş, telefonumun kronometresini açıp yüzüne doğru tutmuş ve konuşmaya başlaması için işaret vermiştim. Boşa harcayacak vaktim yoktu, onun gibilerle uğraşamazdım. Hata yapmadan önce düşünecekti.

"Bak, biri gelip bana seninle ilgili yalanlar söyledi. Daha doğrusu yazdı. Elinde kanıtlar vardı senin arkamdan konuştuğuna dair. Üstelik sadece benim de değil, takıldığın tüm insanların arkasından."

"Ve sen de buna inandın, öyle mi?" Kafasını utançla yere eğerken boş bakışlarımla kronometreyi durdurdum, görüldüğü gibi söyleyeceği ikna edici bir şey yoktu. Hayal, birkaç gün önceye kadar bu okulda yan yana durmaktan rahatsız olmadığım tek insandı. Ama sözde Fırtına denen şahsın ortalığa yaydığı iftiralara inanıp bana herkes gibi arkasını dönmüştü.

"Umurumda olsa bu duruma üzülürdüm ama maalesef ki değil. Yine de şaşırmadım desem yalan olur."

Yeniden yürümeye başladığımda arkamdan geliyordu. "Çok üzgünüm. Ailemle kavga etmiştim ve o sinirle kulağıma gelenleri yadırgama gereği duymadım. Biz çok iyi bir ikiliyiz, İris. Seni kaybetmek istemiyorum."

Omuz silktim, isterse yanımda durabilirdi. Benimle bu kadar fazla iletişim kurmak isteyen sayılı insanlardandı zaten. Kafasına göre takılabilirdi, beni bağlayan bir durum yoktu. Benim asıl garipsediğim nokta Fırtına'nın nasıl bu kadar insanı etkisi altına alıp onları her şeye inandırabildiğiydi.

"Ödlek İris de buradaymış."

Kantine giriş yaptığımızda arkamdan gelen sesle bedenimi yavaşça Kutay'a döndürdüm ve alayla sırıttım. Kutay eskiden sevgilimdi, şimdi ise yaka paça dövdüğüm korkak bir çocuk. Kaç aydır gururunu temize çekememişti bir türlü, onu terk ettiğim için benden nefret ediyordu. Ne tuhaftır ki ben de ondan nefret ediyordum.

Ona doğru birkaç adım atıp yakasını düzeltirken gözlerimi gözlerine çevirdim. "Yüzündeki yara izleri geçmemiş ki henüz, Kutay. Bu ne cesaret? Sabah yürek mi yedin yoksa?"

Yüzü düşerken arkasındaki kızlar güldüğünde sırıtmam genişledi. Elini elime getirip yakasından indirdi, morali bozulmuştu. "Kolunun gücüne güveniyorsun ama bir odaya tıkılıp kaldığında hemen zırlıyorsun. Buna ne diyeceksin peki?"

"Seni örümceklerle dolu bir odaya koymayı deneyelim istersen, tüm okul nasıl altına işediğine tanık olsun."

Az önce benim yaptığımı yapıp bana doğru adımladı ve aramızdaki mesafeyi sıfıra indirdi. Kollarımı göğsümde bağladığımda keyifle fısıldamıştı. "Yenildiğini kabul et."

Ağzımı açıp ona okkalı bir küfür edeceğim sırada aramıza birinin girmesi ve Kutay'ı göğsünden sertçe ittirmesi sonucunda benden uzaklaşmıştı. Bakışlarım aramıza giren kişiye döndüğünde Sezgin olduğunu görmüştüm, bizim gruptan biriydi. Ya da... Eski grup mu demeliydim?

Buradaki işimin sona erdiğini anladığımda sakin adımlarla bahçeye yöneldim, Hayal yine kuyruk gibi peşimdeydi. Genelde böyle olurdu zaten. Ben giderdim, o da beni takip ederdi. Karşılıklı banklara oturduğumuzda sırtım okul binasına dönüktü. Hayal bildirimlerini kontrol ediyordu, ben internetimi bile açmamıştım.

"Yeni olay oldu mu?"

Bakışlarını telefondan çekmeden kafasını iki yana salladı. "Yok, grup sen yokken konuşmuyor pek. Kısaca özet geçeyim. Seray geri zekalısı hâlâ salyalarını akıta akıta Kutay'a bakıyor, Berkay ona kendini fark ettirmek için hiçbir bok yapmıyor. Melisa disiplinden çıkmıyor, maşallahı var bu konuda. Yakında atılırsa şaşırmam. Sezgin'le Utku son günlerde çok tartışıyor, fikirleri uyuşmamaya başladı. Cenk de hepimizin arkasını toplamaya çalışırken kendi de batıyor falan. Klasik yani. Ama sana bayağı kızgın."

GÖKKUŞAĞI | TextingWhere stories live. Discover now