-43-

657 46 243
                                    

Fotoğrafta sırasıyla Fırtına, İris, Sezgin ve İzel var. ❤️ Aşkımsular aslında İzel'e model koymayacaktım bulması zor olur diye ama koymak istedim ve koydum işte kspdflsğşssü.

Beni özlediniz biliyorum. 🤪

İyi okumalar! 💜

"Hazır mısın?"

Sezgin'in sorusuyla göğü izleyen gözlerim onun yeşillerine döndü. Hafifçe omuz silktim. "Böyle bir şeye ne kadar hazır olunabilirse..."

Derin bir nefes alarak beni başıyla onayladı ve binanın içerisine girdi. Birlikte terastan uzaklaşıp asansöre ilerlerken kaşlarım çatık, ifadem düzdü. İzel'le konuşmak için sabahı beklemiştik. Dolayısıyla bana kısa gelen geceyi hastanede, uykusuz bir şekilde geçirmiştik. Fırtına'dan sayamayacağım kadar çok cevapsız çağrı vardı fakat şu anki odağım bambaşkaydı.

Asansör, İzel'in odasının olduğu katta durduğunda zeminde emin adımlarla ilerledik. Sezgin de benimle aynı fikirdeydi, zaman kaybetmeden İzel'e her şeyi anlatmak istiyordu. Mantıklı olan da buydu.

"Yapmayın, yalvarıyorum."

İzel'in kaldığı odanın önüne geldiğimizde, kapıyı tam tıklatıp içeri girmek üzereyken kulaklarıma ulaşan sesle arkama döndüm. İclal saçı başı dağınık bir halde, sulanmış gözleriyle bize bakıyordu. Sabrımın son kırıntıları eşliğinde bedenimi yavaşça ona döndürdüm. Ne cüretle buraya gelebilmişti?

"Sezgin," dedim sakin bir ses tonuyla. "Katil olursam kaç yıl yatarım sence?"

"Muhtemelen müebbet."

İclal, ikimizin sesindeki soğukkanlılıkla ne kadar ciddi olduğumuzu anlamış olmalıydı ki geriye adım attı. "Hani sen benim hayatımı mahvetmiştin ya İclal, ben de seninkini mahvedeceğim. Hadi, olmayan yüzünü de alıp defol git."

"Zorundaydım!" diye haykırması duraksamama sebep oldu. O da bundan güç alarak konuşmaya devam etmişti.

"Zorundaydım İris, anlasana! Hangi anne çocuklarını bırakıp gitmek ister ki? Hangi annenin gönlü buna razı olur? Şu anki dünyayla eski dünya aynı mıydı sanıyorsun?"

Gözlerimi gözlerinden ayırmadım. Ağlıyordu ama gözlerinden akanlar timsah gözyaşlarıydı. "Senin gibi anneliğin yalnızca çocuk doğurmaktan ibaret olduğunu sananlar." diye net bir cevap verdiğimde sanki az önce gerileyen o değilmiş gibi birkaç adımda bana yaklaştı.

"Öyle mi? O zaman anlatacaklarımı iyi dinle. Bulut'la güzel bir ilişkim vardı, her şey lisede başlamıştı."

"Pardon da senin saçmalıklarını dinleyeceğimi nereden çıkardın?" deyip alayla güldüm. Sezgin yanımızda sessizce olup bitenleri izliyordu.

"Bana hiç konuşma fırsatı vermedin, bari bir kere olsun dinle. Sonra istediğini yaparsın, yemin ederim karışmayacağım."

Dedikleri kafama yattığı için göz ucuyla Sezgin'i süzdükten sonra kollarımı göğsümde birleştirdim. İstediğimi yapabileceğimi ve işlerime elini sürmeyeceğini söylüyorsa ona beş dakika falan katlanabilirdim sanırım. "Acele et."

"Babanla... Yani Bulut'la tanıştığımda liseye gidiyordum. O zamanlar böyle şeyler pek hoş karşılanmadığı için aşkımızı gizli saklı yaşamak zorunda kalmıştık. Bazen derslere girmek yerine arka sokakta buluşup okulu asardık. Bedeli kötü olurdu tabii."

"Ben dışarıda bekleyeceğim."

Sezgin yüzünü buruşturup yanımızdan ayrıldığında arkasından gitme isteğimi zar zor bastırıp bu çilenin bir an önce bitmesi için dikkatimi yeniden İclal'e verdim. O da Sezgin'in arkasından hüzünle baktıktan sonra anlatmaya devam etmişti. "Gel zaman git zaman liseden mezun olduk ve reşit olur olmaz evlendik. Her şeyimiz gibi bu da gizlice olmuştu. Benim ailem çok katıydı, keza Bulut'unkiler de öyle. Kendi istedikleri kişilerle evlenelim diye neler neler yaparlardı ama biz tutulmuştuk birbirimize bir kez, bırakmaya da niyetimiz yoktu. Bir şekilde ayakta kalabildik tek başımıza. Birkaç ay sonra Sezgin dünyaya geldi. O bize öyle büyük bir direnme gücü verdi ki hayat bizim için yeniden başlamış gibiydi."

GÖKKUŞAĞI | TextingWhere stories live. Discover now