thirty eight

10K 655 244
                                    

tae'den devam;

Gözlerim uykusuzluktan istemsizce kapanırken Ryou ağzındaki emziğini bir anda attı ve saniyeler sonra ağlamaya başlayacağını haber verircesine sızlandı, bunun üzerine silkinerek kendime gelip koltuktan kalktım ve oğlumu dikkatle kucağıma aldım.

Hastaneden ayrılalı, Jungkook'la gece mesailerine başlayalı dört gün olmuştu; bizim ufaklık dünyaya geldiği günden beri uyutmuyordu bizi. Jungkook sabahtan beri Ryou'nun başında durduğu ve artık yorgunluktan ayakta uyumaya başladığı için ona gidip uyumasını, dinlenmesini söylemiş; nöbeti devralmıştım.

Kucağımdaki Ryou yüzünü buruşturur, şiddetli bir çığlık için dudaklarını aralarken tekrar koltuğa oturup üzerimdeki kazağı sıyırdım; hemen sonra onu emzirmeye başladığımda kafamı koltuğun sırtına yaslayarak gözlerimi yumdum. Bu esnada oğlum her zamanki pozisyonundaydı, bir eliyle mememi kavramış ve gözlerini yummuştu; ben oracıkta rüyalar alemine dalmamak için kendimle savaşırken odayı Ryou'nun yutkunma sesleri dolduruyordu.

Dakikalarca oğlumu emzirmeye devam ettim, neden sonra yavaşça ayağa kalkıp onu vücudumdan ayırdım ve temiz pamuklu bir bezle meme ucumu silip yanımdaki masada duran kremden sürdüm o bölgeye. Derimin tahriş olmaması için, Ryou'yu emzirirken acı çekmemek için bu rutini her defasında uygulamaya dikkat ediyordum.

Ardından oğlumu yavaşça omzuma yatırdım ve tıpkı Jungkook'un hastanede yaptığı gibi odayı turlayarak sırtını sıvazlamaya başladım, bir yandan da kısık bir sesle en sevdiğim şarkıyı mırıldanıyordum. Jungkook'la keşfetmiştik ki bizim ufaklık gazını çıkartmaya çalıştığımız esnada onunla konuşursak çok daha sakin kalıyordu. Ryou gazını kısa bir süre sonra çıkardığında rahatlayarak omzumdan aldım onu. Oğlumu pamuk şeker tatlılığındaki yanaklarından sulu sulu öperek beşiğine yatırdım ve emziğini ağzına verip yavaşça beşiği sallamaya başladım.

Ryou birkaç defa emziğini ağzından atsa da her seferinde tekrar vermiştim, bir süre sonra bunu yapmaktan vazgeçip yerine sinerek gözlerini yummuştu bebeğim. Yaklaşık yirmi dakika boyunca onu öylece salladım, nihayetinde uykuya daldığında üzerindeki örtüyü düzelterek parmak uçlarımda odadan çıktım. Az sonra kendimi yorgunlukla yatağa, Jungkook'un yanına bıraktığımda Jeon yatakta bana doğru dönüp kapalı gözleriyle beni kendine çekti. Sıcak nefesi saçlarıma vururken başımı boyun girintisine yasladım ve kolumu beline sararak kendimi uykuya bıraktım.

sabah

Yanımızdaki küçük beşiğinde ilgiyle bizi izleyen Ryou eşliğinde kahvaltı yapıyorduk Jeongguk'la. Oğlumuz dış görünüş olarak şu an bana daha çok benziyordu esmer teni ve göz yapısı sayesinde. Ağzındaki emziği mırıltılarla emerken küçücük ellerini yumruk haline getirmiş, uslu uslu duruyordu. İçinde bulunduğu yatak elektronik olduğu için kendi kendine hafif bir tempoyla sallanıyordu.

Jungkook'la gülümseyerek, arada bir Ryou'yu kucaklayıp öperek yaptığımız kahvaltının sonrasında ben oğlumuzu emzirmek için odaya geçtim. Her seferinde biraz daha alıştığım için, günlük hayatımın bir parçası haline geldiği için daha kolay geliyordu artık.

Ryou'nun gazını da çıkarttıktan sonra emziğini ağzına verdim, bir de bezini değiştirirsem her şey harika olacaktı. Özellikle doğumdan sonraki ilk iki gün Jungkook'la inanılmaz bir şaşkınlık ve panik yaşamıştık; Ryou'nun ağlayışları, onu emzirmek, gazını çıkartmak, kıyafetlerini ve altını değiştirmek, geceleri yaşadığımız uykusuzluğa ayak uydurmak çok zor olmuştu doğrusu.

Bir de dün ilk defa yıkamıştık oğlumuzu, herhalde ikimiz için de hiçbir zaman unutamayacağımız bir an olmuştu. Ben Jungkook'a nazaran biraz daha soğukkanlı davranabilmiştim neyse ki; internetten birkaç video izledikten sonra bebeğimizin sabununu, şampuanını ve suyunu dikkatle ayarlamış; Ryou'nun tiz ciyaklamalarına rağmen onu sağ salim yıkamayı başarabilmiştik.

from the rough × taekookWhere stories live. Discover now