nineteen

13.6K 1.1K 214
                                    

10 gün sonra

Hayatım, kendime çizdiğim rota, yaptığım planlar şu son on gün içinde bambaşka bir yere doğru evrilmişti. Taehyung'a verdiğim süreden geriye on gün kalmıştı ve ben son günlerde boşandıktan sonra her şeye baştan başlamayı hayal ederek radikal kararlar vermiştim.

Buradan, bu ülkeden taşınacak; ana dilini ve kültürünü mesleğim sayesinde iyi bildiğim Japonya'ya yerleşecektim. Bu fikir ofiste çalışırken birdenbire aklıma gelmişti ve hayali bile beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı. Japonya'ya daha önce birçok kez gitme fırsatım olmuştu ama orada bir turist olmak yerine bir yerli olmanın çok daha farklı ve güzel olacağını tahmin edebiliyordum.

Bu kararım üzerine hemen vize ve evrak işlemlerini halletmeye girişmiş ve iki hafta içinde Japonya'da yaşamaya başlamak için gereken her şeyi halletmiştim. Boşanma işlemi gerçekleşir gerçekleşmez geriye sadece yeni hayatım için bir bilet almak kalacaktı.

Bu güzel planlarımdan dolayı arabamı da üç gün önce satmış, parayı bankadaki hesabıma atmıştım. Ofisime de taşınacağım için ay sonunda işten ayrılacağımı bildirmiştim, neyse ki bir problem çıkmamıştı. İş yerimden ayrılmak benim için çok da zor olmamıştı açıkçası çünkü çalışma arkadaşlarımı da ofisi de pek benimsediğim yoktu, bugüne kadar tamamen işime odaklanmış bir şekilde çalışmıştım orada.

Bunların yanı sıra Japonya'da yine dizi/film çevirmenliği yapan bir firma bularak onlarla görüşmüş ve durumumu açıklamıştım. Ülkeye ayak basar basmaz yüz yüze görüşmek için anlaşmıştık, bahsi geçen şirket olmasa bile Japonca ve Korecenin yanında ileri derecede İngilizce de bildiğimden bir şekilde iş bulacağımdan emindim.

Taehyung'u en son dün akşam görmüştüm, bir haftadan fazla bir süre sonra ilk kez dün eve uğramıştı. Ben akşam yemeğimi yemiş, salonda battaniyenin altına kıvrılmış televizyon izlerken içeri girmiş ve kendini yanımdaki koltuğa atmıştı.

Oldukça keyifsiz görünüyordu, sebebini merak etsem de beni ilgilendirmediğinden ağzımı açmamıştım ve bir süre birlikte ekrandaki diziyi seyretmiştik. Ardından o yüzüme bile bakmadan kalkıp odasına çıkmış ve bir daha da ortalıkta gözükmemişti.

Saem'le ise çekim yaptığımız günden sonra ikimiz de çok yoğun olduğumuzdan bir daha yüz yüze görüşme fırsatımız olmamıştı, telefonla irtibat halindeydik. Ona Japonya meselesinden bahsettiğimde ilk başta adeta yıkılmış, ardından her ne kadar üzülse de benim için en iyisini dilemişti. Gerçi ona kalsa Japonya'ya gitmeme izin vermesinin(!) tek nedeni canı sıkıldıkça yanıma gelip tatil yapabilecek olmasıydı ya orası ayrı.

Her şey bir tarafa benim canımı sıkan asıl şey bütün bu olanları annemle babama hangi koşullarda açıklamam gerektiği konusuydu. Boşanma mevzusunu ve daha da önemlisi başka bir ülkeye yerleşme kararımı onlara nasıl, ne zaman anlatacaktım?

Tabii bu sefer akıllanmıştım, elime Taehyung'dan boşandığıma dair resmi bir belge geçmeden kimseye ayrılıyoruz diye bir duyuru yapmayacaktım; bu hatayı Bay Kim ile bizzat tecrübe etmiştim. Boşandığımı söylemeden taşınacağımı da söyleyemeyeceğim için doğru zamanı, Taehyung'dan kanunen de ayrılıp tekrar kendi soyadımı alacağım zamanı bekleyecektim.

Açıkçası 10 gün sonra boşanmış olacağım fikri beni biraz endişelendiriyordu çünkü Taehyung'un her ne kadar aksini iddia etse de ayrılmaya yanaşacağına inanmıyordum, mutlaka bir pürüz çıkaracak gibi geliyordu. Herhangi bir probleme sebep olursa -ki bunu yapmaması için evrene her gün iyi dileklerimi yolluyordum- elimdeki yazışmaları aleyhinde kullanmak mecburiyetinde kalacaktım.

Ondan ayrıldığım için üzgün ya da kırgın falan değildim, fazla bile dayandığımı hissediyordum. Öyle ki ben onu gerçekten sevdiğimi, ona karşı birtakım hislerimin olduğunu bile düşünmüyordum artık; şu noktada son dört aya bakınca gördüğüm tek şey kendini evlendiği kişiye aşık olduğuna inandırmaya çalışan hayalperest bir Jungkook'tu.

from the rough × taekookWhere stories live. Discover now