nine

14.4K 1.2K 348
                                    

Arabamla dün otele gelirken olduğu gibi yaklaşık bir saat yol kat ettikten sonra tanıdık ortama, mahalleye varmıştım. Yaşadığım kararsızlıkla ilk olarak ne yapmam, nereye gitmem gerektiğini bilemeyip arabayı tuttuğum eve doğru sürdüm ve uzun binanın önüne park ettim. Şimdi, her şey Kimler tarafından da duyulmuşken önce annemleri mi aramalıydım? Acaba olan bitenden haberleri var mıydı?

Gerçi haberleri olsa dünden beri bana mutlaka ulaşmaya çalışırlardı, Kim ailesi muhtemelen bu meseleyi kimseye hatta benim ebeveynlerime bile duyurmadan halletmeye çalışıyordu.

O anda içimden geçen tek şey ailemi arayıp onlara her şeyi olduğu gibi anlatmak, evliliğimizin en başından beri planlı ve belli bir zaman sonra boşanmak üzere tasarlanmış bir evlilik olduğunu söylemekti fakat bunu yapmaya cesaretim yoktu; gerçekleri açıklamak hem beni hem de Taehyung'u ailelerimizin gözünde onarılamayacak derecede güvenilmez bir konuma düşürürdü.

Bunun yanı sıra annemi arayıp işin sadece boşanma kısmını anlatmak istedim fakat bir şey beni durdurdu; kararımı desteklemeyeceklerini biliyordum. Beni sevdikleri kadar-hatta belki de daha fazla- Taehyung'u da seviyorlardı, boşanmak için esaslı bir sebep sunmadığım sürece bu kararımıza sonuna kadar engel olmaya çalışacaklardı. Ne yazık ki aklıma işleri daha fazla karıştırmayacak, halihazırda kızgın olan ateşi daha da harlamayacak uyduruk bir esaslı sebep de gelmiyordu.

Açıkçası ne Taehyung'u ne de kendimi ailelerimizin gözünde küçültmek istiyordum. Maria'dan bahsedip kaos çıkarmak ve Taehyung'u kötü adam ilan etmek ya da bu ilişkinin formalite icabı bir evlilikten farksız olduğunu ve aslında hiçbir zaman gerçekten eş olmadığımızı söylemek... Ben bunları yapmak istemiyordum, benim tek istediğim sakince eski yaşamıma  dönmekti.

Taehyung dünkü mesajlaşmamızdan sonra beni defalarca kez aramış, mesajlar atmıştı ama hiçbirine dönmemiştim. Adını aklımdan geçirmek bile bana dün zehirli dudaklarının arasından çıkmış olan zavallı kelimesini hatırlatırken istemeye istemeye elimi cebimdeki telefonuma götürdüm ve rehbere girip onun adına tıkladım, hemen sonra telefon ikinci çalışta açıldığında Taehyung'a fırsat tanımadan konuşmaya başladım.

"Neredesin?"

"Jungkook, asıl sen neredesin lanet olası! Beni delirtmeye mi çalışıyorsun dünden beri!"

"Boşanma işlemleri devam ediyor değil mi?"

"... Dalga mı geçiyorsun Jungkook? Sana söylediğim gibi babam dün çok sinirliydi ve avukatı arayıp süreci hemen sonlandırmasını söyledi. Sonuç olarak işlem falan kalmadı ortada."

Bıkkınlıkla oflayarak başımı direksiyona yasladım, birkaç gündür her şey üst üste geliyordu sanki.

"O zaman geleyim ve tekrar imza atayım, baban duymadan bir şekilde hallederiz."

"Sen kendini akıllı mı zannediyorsun? Bundan sonra babam duymadan bir bok yapamayız çünkü sabahtan beri şirkette ve usanmadan yüz yüze konuşmak için senin buraya gelmeni bekliyor."

Bay Kim ile yapacağımız konuşmanın olası birkaç sahnesi gözlerimin önünde canlanırken zorlukla yutkundum, stresten ellerim terlemeye başlamıştı.

Yüzleşmekten, konuşmaktan başka bir çarem olmadığını bildiğimden derin bir nefes aldım ve "Birazdan şirkette olacağım." diyerek kapattım telefonu; ardından başımı kaldırıp arabayı çalıştırdım. Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuğun ardından şirkete vardığımda bina girişinin önünde durdum, arabadan inip kapıdaki tanıdık valeye anahtarları bıraktım ve hızlı adımlarla içeriye girdim.

Güvenlikten görevlilere selam vererek geçtikten sonra asansörlerin olduğu tarafa doğru yürüdüm ve sağdaki boş olan asansöre binip 10. kata bastım, kapanan kapılarla yükselmeye başladığım esnada panikten dudaklarımı dişliyordum. Az sonra kapıların yavaşça açılmasıyla asansörden indim ve Taehyung'un tam karşımda duran siyah kapılı odasına doğru tereddütlü adımlarla yürümeye başladım.

Kapının önünde durakladığımda Taehyung'un masasındaki dosyalarla uğraşan esmer sekreteri beni gördü ve şaşkınlıkla ayağa fırlayarak "Hoşgeldiniz efendim, buyurun lütfen." dedi, hızlı adımlarla yanıma geldi ve önüme geçerek kapıya art arda iki kere vurdu. İçeriden Bay Kim'in tok "Gel." sesini duyduğumda anlık bir kalp krizi geçirdim, hemen sonra ben daha gözlerimi bile kırpamadan sekreter kapıyı ardına kadar açıp beni tamamen görünür hale getirdi.

Açılan kapıyla bakışlarımı içeriye çevirdim. Taehyung'un masanın arkasındaki deri koltuğunda Bay Kim bir eli çenesinde asık suratıyla oturuyordu; Taehyung ise masanın önündeki tekli koltuklardan kapıya dönük olanına oturmuş, elindeki buruşmuş kağıtla oynuyordu.

İleriye doğru birkaç adım atmamla iki çift keskin göz hızla bana döndü, saniyeler içinde Bay Kim hızla ayağa kalkıp yanıma geldi ve iri elini sırtıma koyarak beni Taehyung'un karşısındaki tekli koltuğa doğru yürüttü.

Sekreter çıkıp kapıyı ardından kapatırken koltuğa oturdum ve tam karşımda sinirle bana bakan Taehyung'la göz göze geldim. Bay Kim benim oturmamla kendi koltuğuna dönerken onun bakışlarına aynı şekilde öfkeyle karşılık verdim, açlıktan ve stresten midem bulanmaya başlamıştı.

Yaklaşık bir dakikalık bir suskunluğun ardından Bay Kim yüksek sesle boğazını temizledi, irkilerek bakışlarımı ona çevirdiğimde ince dudaklarını aralayarak konuşmaya başladı.

"Şimdi, ikiniz de karşımdayken bana hemen bu boşanma saçmalığını açıklıyorsunuz. Taehyung'un dünden beri kem küm etmesi bana ortada mantıklı bir sebebin olmadığını açıkça gösterdi fakat yine de soracağım; bu konu hakkında sen ne söyleyeceksin Jungkook?

Bu soruya nasıl bir cevap vermem gerekiyordu? Tanrım, keşke tam da şu anda söylemem gerekenleri kulağıma usulca fısıldasan, beni yönlendirsen...

Neden sonra içimden geçenleri dürüstçe söylemeye karar vererek dudaklarımı araladım, nasılsa olan olmuştu artık.

"Baba biz birbirimizi mutlu edemiyoruz. Anlaşamıyoruz, geçinemiyoruz, hiçbir konuda ortak paydada buluşamıyoruz. Evli kalmamızın hiçbir anlamı yok artık, açıkçası bunu dört ay boyunca sürdürmek kendi adıma zaten yeterince zordu. Bu noktadan sonra daha fazla yıpranmak ve yıpratmak istemiyorum."

Ben susunca Taehyung'dan alaycı bir nida yükseldi, bakışlarımı ona çevirdiğimde suratındaki eğlenir ifadeyi gördüm ve böylece ona normal değilsin derken yanılmadığımı bir kez daha anladım.

Bay Kim bir süre sessiz kaldıktan sonra Taehyung'a dönüp "Aynı şekilde mi düşünüyorsun?" diye sordu.
Sesindeki dinginlikten zannettiğimin ve Taehyung'un söylediğinin aksine ortak kararımızın boşanmak olduğunu anladığı zaman bize karşı çıkmayacağını hissettim, tabii bunun  için önce Taehyung'un da söylediklerime onay vermesi gerekiyordu.

Ben her şeyin hallolduğunu düşünür, göğüs kafesimi sıkıştıran kalın düğümlerin çözüldüğünü ve ferahladığımı hissederken Taehyung bakışlarını benden alıp babasına çevirdi ve beni tabiri caizse dumur ederek "Aslında baba, ben Jungkook'u seviyorum ve ondan ayrılmayı düşünmüyorum. Bu saçma sapan fikirlere nereden kapıldı onu da bilmiyorum çünkü evliliğimiz gayet güzel gidiyor, hatta son günlerde ona çocuk istediğimden bahsetmeyi düşünüp duruyordum." dedi.

Söylediği yalanlarla ağzım açık kalır, yüzüm şokla çarpılırken bakışlarım yukarı doğru kıvrılan kırmızı dudaklarında takılı kaldı. Tam o anda amacının ne olduğunu kavradım; Taehyung'un yegane amacı benim akıl sağlığımı yitirmemdi.








×





from the rough × taekookWhere stories live. Discover now