57.BÖLÜM "İZLER"

Start from the beginning
                                    

Üzerine kilo da almıştım. Kilo almamın en büyük nedeni kesinlikle Öykü'ydü. Kız habire hamur işleri yapmam için beni zorluyordu ve bende ona kıyamayıp her gün çeşit çeşit kurabiyeler, şerbetli tatlılar yapıyordum. Ee haliyle bende yiyordum, tabii diğer büyük nedendi çalıştığım kitapçının sahibi çiftti. Kadın bir orduyu doyuracak kadar yemek yapıyordu ve o kadar lezzetliydi ki, yemeden duramıyordum. Şimdi neredeyse o sağlıksız, çökük yüzüm gitmiş yanaklarım dolmuştu. Hayatımda ilk defa vücudumda kıvrımlar vardı.

Aynanın karşısında eyeliner çekmek için bir süre cebelleşip makyajımı da bitirdikten sonra gülerek son halime baktım.

Doktor Cemre Erdem...

Gülümsedim ve ellerim dolabımdaki önlüğe gitti. Altı yılın sonunda o önlüğü giyeceğimi bilmek kadar beni mutlu hissettiren başka hiçbir şey yoktu.

Mutlulukla gülümseyerek odadan dışarı çıktığımda bizimkilerin daha uyanmadığını görüp hızla mutfağa geçtim. Bugün yine temizlik ve yemek sırası bende olduğu için, hızla dolaptaki kahvaltılıkları masaya yerleştirdim. Ardından sebzeli omlet yapmak için gerekli malzemeleri çıkarırken çok geçmedi bütün gün hastanede yorgunluktan ölen Çağan merdivenleri sürüye sürüye mutfağa yanıma geldi.

"Günaydın."

Ona gülümseyip ellerim dolu olduğu için cevap veremezken Çağan uzandı ve bir salatalık kaptı. "Gerçekten yemek sırası sende olunca günüm güzelleşiyor." Eğildi ve omletin görüntüsüne daha yakından baktı.

Gülümsedim. Omlet olduktan sonra alıp ortaya yerleştirdim, Çağan da beni takip edip çaylarımızı getirdi. Bana ve kendine çay doldurup sabahları sadece kahve içebilen, yoksa asla uyanamayan Öykü içinde hazırladığım filtre kahveden koydu.

"Onu uyandırsak mı?"

Çağan'ın bakışları aydınlanırken döndü ve Öykü'nün kapısına baktı. "Bunu en son yaptığımda kafama bir Anayasa fırlatmıştı." Hatırlar gibi güldü. "Hayır, hiç sanmıyorum."

Bende gülümseyip çayımdan bir yudum aldım. "Ee dünkü tören nasıldı, akşam hiç konuşamadık."

"Harikaydı. Önlük giydim." Mutlulukla gözlerim kısıldı. "Bir sürü öğrenci vardı, çok kalabalık bir ortam, bugünde çok heyecanlıyım, umarım güzel geçer."

Çağan tebessüm etti ve ağzına omletten bir parça atmadan önce "Güzel geçeceğine şüphe yok," dedi. "Seni böyle mutlu görmek çok güzel."

Bende ona tebessüm ettim. Mutluydum, çünkü yaralarım kabuk bağlamıştı artık, evet izleri benimle hep kalacaktı ama iyileşiyordum. Dönüp kendi yoluma bakmam gerektiğini zor yoldan da olsa öğrenmiştim.

Çok geçmedi, Öykü de odasından çıktı. Her zaman kuş yuvası gibi topladığı saçlarını bugün omuzlarında açık bırakmış ve düzleştirmişti. Üzerinde de deri bir ceket ve kalçalarının hemen altında biten sade bir elbise vardı. Daha okulun ilk gününden çantasına sığmadığı için ellerinde olan kitaplardan bahsetmiyordum bile.

Çağan da çayından bir yudum alıp Öykü'ye doğru dönerken içtiği çay boğazında kaldı.

Hızla yerimden kalkıp endişeyle Çağan'a bakıp sırtına vurmaya çalışırken Öykü umursamaz gözlerle yanımıza geldi. "Ağzınla içsene be."

Çağan biraz sakinleşince bana doğru bakıp elini yeterli anlamında kaldırınca bende kendi yerime geçti. "Sen!" dedi Çağan Öykü'ye dönerek. Öykü tabağına bir parça salam alırken onu dinledi.

LALWhere stories live. Discover now