31. Bölüm | İblisinle Tanış Miniğim | Kısım 1

1.1K 90 33
                                    

Bölüm 31: ''İblisinle Tanış Miniğim''

Oops! Această imagine nu respectă Ghidul de Conținut. Pentru a continua publicarea, te rugăm să înlături imaginea sau să încarci o altă imagine.

Bölüm 31: ''İblisinle Tanış Miniğim''


Küçük kız inatla annesine karşı koyarak, odaya girmeyeceğini dile getirirken Fahriye'de minik kızını göz kamaştırıcı geniş koridorlarda sürüklemeye devam ediyordu.
''Mercan, gireceksin diyorsam gireceksin. Konu kapanmıştır.''
''Lütfen anne!'' diyerek annesinin bileğine yapışmış elinden kurtulmaya çalıştı küçük kız. Parka gideceğiz bahanesiyle evden çıkarılan Mercan, kliniğin bahçesine girer girmez acı gerçekle karşı karşıya kalmıştı. Annesinin gücüne karşı koyamadığından zoraki adımlıyor ve yarı fısıldar halde annesine dert yanıyordu. Ağlamaktan yüzü kızarmış ve yanakları ıslanmıştı.

''Anne, lüyfen gitmeyeyim anne. İştemiyorum anne. Doktoolar bana kışıyor anne.'' Hıçkırıklarından dili dolanıyor ve konuşmasını sık sık yarıda kesiyordu. Kısık sesli ağlaması, Fahriye'nin adeta kalbinin parçalanmasına neden oldu. Geçen hafta geldiklerinde, seansa girmeden önce çığlık çığlığa annesi ile kavga eden çocuğu hatırladığında, kızının bu şekilde sessizce ağlayarak dudaklarını büküşü Fahriye'nin aniden durmasına neden oldu. Eğildi, kızının karşısında diz çöktü ve gözlerini ovuşturan kızının ellerinden yakaladı.
''Kimsenin sana kızdığı yok Mercan,'' diyerek kızının yanaklarını öptü. ''Doktorlar sana kızmıyor, sadece soru soruyorlar.''
Mercan burnunu çekip ellerini kavuşturdu. ''Ama o silgileri çöpe attığım için bana kızdı anne,'' dedi.
''Hayır, anneciğim o sana kızmadı. Sadece senin atıp atmadığını öğrenmeye çalıştı.''

''Ben yapmadım dediğim halde bana inanmadı ama...''
Fahriye soluklandı ve kısacık bir an düşünüp sonra cevapladı. ''Bir tanem, doktor sana inanmadığı için değil, arkadaşına inanmadığı için tekrar tekrar soruyor. Hani şu arkadaşın var ya...'' dedi. ''Arkadaşın almış ya silgileri, onu anlamak için sormak zorunda. Soracak, not alacak ki seni anlayabilsin. Bazen unutabilirler, o yüzden tekrar tekrar sorabilirler.''

''Yani bana inandı mı?''
''Doğruyu söylediysen neden inanmayalım ki tatlım?'' dedi Fahriye. ''Doğruyu söylüyorum anne.''
Fahriye ayağa kalktı ve Mercan'a elini uzattı. ''Öyleyse biz çok dürüst birisiyiz. Bu yüzden rahatlıkla gidip her şeyi anlatabiliriz.''

Mercan, tekrar burnunu çekip annesine elini uzatırken, içten içe hala daha gözyaşlarını akıtıyordu. ''Her şeyi anlatamam anne,'' diye fısıldadı. Fahriye bunu duyduysa da cevap vermedi.

Koridordailerleyip bekleme salonunda bir süre oyalandıktan sonra seans saati geldi vedoktor, sevecen bir ifade ile Mercan'ı içeriye çağırdı.

Mercan annesine el sallayarak doktorun peşinden odaya girdi. Burası, çocuk hastalara özel olarak düzenlenmiş bir odaydı; odanın merkezinde puflardan yapılma geniş bir alan vardı. Doktor için pufların köşesine ayıcık şekilli bir sandalye koyulmuş, yanında masanın ayaklarına ise balonlar bağlanmıştı. Odanın duvarları kara tahtadandı, üzerlerinde pek çok çocuğa ait resimler vardı.Köşede bir oyuncak kutusu vardı, her çocuk için bir oyuncak hakkı tanınırdı ve seans bitiminde oyuncağa veda etmesi istenirdi. Çocuklar oyuncaklarını kendis iseçerdi ancak Mercan, Yeşillik'i yanında getirmişti zaten.

''Hoş geldin Mercan,'' dedi doktor. Diplerine hafiften ak düşmüş, geniş bir alına ve samimi bir gülüşe sahip olan Doktor Birol, sandalyesine oturmadan önce Mercan'ın daha önce geldiği sırada seçtiği mavi mindere oturmasını bekledi.
''Bugün nasılsın?''
Mercan kucağına Yeşillik'i koyup hafifçe omuzlarını silkti. ''İyiyiz,'' diyerek oyuncağının başını okşadı. Doktor hafiften öksürüp Mercan için ayırdığı not defterini masanın üzerinden aldı.

''Bende gayet iyiyim. Bu gün, seninle çok eğlenceli bir şey yapacağız. Bu gün için heyecanlı mısın?''
Küçük kız başını sallamakla yetindi. ''Sanki biraz ağlamış gibi görünüyorsun?''
''Yarın okulum var, annem erkenden uyanmam gerektiği için daha az ağlamam geyektiğini söyledi.''
''Yani buraya gelmeden önce ağladın mı?''
Mercan yeniden başını salladı. ''Buraya ağlayarak gelmen beni gerçekten çok üzdü. Oysa ben senin geleceğini duyduğumda çok güzel hazırlıklar yaptım ve senin için bu rozeti taktım.''
Doktor, beyaz önlüğünün yakasına taktığı kaplumbağa şekilli rozeti gösterdiğinde, Mercan oturduğu yerde dikelip rozete dikkatle baktı. Bir süre inceledikten sonra gülümseyip ''Çok güzel,'' diye mırıldandı.

''Onun adı ne?''
''Henüz isim veremedim, bu konuda bana yardımcı olabilir misin?''
Mercan işaret parmağını çenesine yaslayıp mırıldandı, sonra da elini kaldırıp gülümsedi. ''Açık yeşillik olsun!'' diye şakıdı. Mercan'ın aniden güzelleşen morali, doktorun hızla yeni etkinliğe geçmesini sağladı.

''Geçtiğimiz günlerde okulda bir resim çalışması yaptığınızı duydum. Doğru mu Mercan?'' diye sordu doktor. Mercan başını salladı. ''Tıpkı ona benzeyen bir çalışma yapmanı istiyorum ancak bu defa biraz daha farklı işleyecek. Eminim bunu seveceksin,'' diyerek masanın üstündeki resim defterini ve boya kalemlerini Mercan'ın önüne koydu.

Resim defterinin ilk sayfasını açıp boya kutusunun da kapağını açtı. ''Şimdi,senden istediğim şey şu Mercan; kendi resmini çizmeni istiyorum.''

Mercan, pastel boyaların sıralandığı kutuda gezdirdi ve en sonda olması gereken iki rengin eksik yerini gösterdi. ''Ama bu bozuk,'' dedi, üzgün bir halde. ''Böyle resim yapamam ki!''

Doktor kendi kendine mırıldanıp devam etti. ''Maalesef siyah boyamız yok ancak önemli değil, bu şekilde de gayet güzel bir çalışma ortaya koyacağına eminim.Resmin bitince, annenle birlikte geri geleceğim ve...'' Başka bir resim defteri çıkarıp önüne koydu, kapağını açmadı. ''Benim çizdiğim resimle karşılaştıracağız.''

Mercan dudaklarını birbirine bastırıp oturduğu yerden hafifçe kıpırdandı.''Benim resmimi mi çizdiniz?''
Doktor onaylayınca Mercan el çırptı. ''Ama şimdi gösteremem, senin resmin bitince göstereceğim. Annen ikimizden birinin resmini seçecek. Yani bir kazananımız olacak.''
Mercan ellerini çırpıp pastel boyalardan sarı olanını eline aldı. ''Kazanırsak ne olacak?'' diye sordu. Sarı boya ile boş sayfanın ortasını boyamaya başladı.

''Kaybeden kişi, kazananın istediği bir şeyi yapacak. Yani, kazananın bir dileği yerine gelmiş olacak.''
Mercan'ın boyayı tutan eli birkaç saniye durdu, başını eğip kendi kendine mırıldandı, sonra da başını hafifçe salladı. ''Olur,'' dedi basitçe. Bu küçük yarışmaya katılmak istiyordu. Belki de kazanmak...

''Biri daha katılabilir mi?'' diye sordu Mercan, biraz sonra. ''Arkadaşım da katılmak istiyor.''
Doktor hafifçe boğazını temizledi ve başını usulca salladı. ''Eğer senin kadar yetenekli bir çizimciyse, o da aramıza katılabilir.''

Mercan defterin üzerindeki bakışlarını birkaç saniye donuklaştırdıktan sonra başını kaldırdı ve doktora doğru elini uzattı. Parmakları şimdiden sarı boya ile lekelenmişti.
''O zaman anlaşmayı kabul ediyor musunuz?''
Mercan'ın bu küçük yarışı daha da resmi bir hale getirdiğini gören doktor,kusursuzca işleyen çizelgesinin etkisi ile gülümsedi. Elini uzattı ve küçük kızın elini sıktı.
''Anlaşmayı kabul ediyorum. Kimin resmi daha güzel olursa, o kazanan olacak ve kaybeden, kazananın bir dileğini yerine getirecek.''

Eller sıkıldı, hafifçe sallandı. Mercan küçük parmaklarını geri çektikten hemen sonra farklı bir renk alarak çizimine devam etti. ''Unutma, kendini çizeceksin.Arkadaşında kendini çizecek, tamam mı?''
Mercan başını iyice eğip yeniden mırıldandı, sonra da yüksek sesle ''Birlikte çizmek istediğini söylüyor,'' dedi.

Doktor küçük kızı onayladı, onu hayali arkadaşı ile kusursuz çizimini gerçekleştirmesi için yalnız bıraktı. Odadan çıktıktan hemen sonra, bekleme salonunda kızından gelecek haberi duymaya hazırlanan Fahriye'yi gördü doktor.
Fahriye adım seslerini duyar duymaz ayaklandı ve doktora doğru ilerledi. ''Ne oldu Birol Bey, size eşlik edebildi mi? Gelirken çok ağlamıştı, ben biraz yatıştırmaya çalıştım. İçeride iyi miydi?''
Fahriye, oldukça heyecanlı ve korku dolu bir ifade ile doktorun neredeyse yakasına yapışacak haldeyken, doktor anneyi koltuklardan birisine oturtup karşısına geçti.

''Mercan içeriye girdiğinde oldukça sakindi, herhangi bir ters davranışta bulunmadı. Biliyorsunuz, bu henüz üçüncü seans ve son üç hafta onun oldukça zorlu geçiyor. Bu tarz davranışlarını normal karşılıyor ve ona alışması için süre tanıyoruz ancak aynı zamanda tedaviye geçmeden hemen önce sorunun temeline inmemiz gerektiğini düşündüm.''

Fahriye hafifçe öne doğru eğildi. Uzun, bukleli saçları omuzlarından aşağıya döküldü. Pencereden vuran güneş ışıkları, tenini adeta parıldatmıştı. Beyaz teni daha da açığa çıkmış ve kahverengi gözleri capcanlı parıldıyordu.Güzelliği, birkaç saniyeliğine doktoru mest etti.

''Bu nasıl olacak? Arkadaşı hakkında ne zaman soru sorsam, sürekli olarak ''Sana anlatmamı istemiyor,'' diyerek geçiştiriyor. Henüz adını dahi öğrenemedim. Çoğu zaman sessizce yanaşıp onu dinliyorum ancak adını söylediği sırada nasıl oluyorsa onu hiç duyamıyorum.Sanırım, adını yüksek sesle söylemek istemiyor. Özellikle onu saklıyor.''
''Büyük ihtimalle bu tarz davranışlarının sebebi, hayali arkadaşını henüz kafasında oluşturamamasından kaynaklanıyor. O yaştaki çocuğun kusursuz bir insan profili açığa çıkartması imkânsızdır,olmayan bir kimseyi hayal etmek oldukça zordur. Bu yüzden çoğu zaman ayrıntılardan kaçıyor ve arkadaşı hakkında bilgi vermiyor; çünkü o ayrıntıları aslında gerçekten hayal edemiyor. Arkadaşının pek çok eksikliği var, gerçek olamayacak yanları var. Bu, yaşı ilerledikçe boşlukların dolacağını ancak şu an için sadece bir kişinin varlığını hayal edebildiğini gösteriyor olsa da,ileri ki yaşlarda bu sorunu tamamen atlatmış olması için çabalayacağız.''

''Hayali arkadaşı akli çağını aştığında dahi yanında olabilir mi? Çocukluk zihniyetini geride bıraksa bile arkadaşını bırakamayacak mı?'' diye korkuyla soludu Fahriye.
''Maalesef böyle bir ihtimal var. Mercan'ın okulda sergilediği davranışları özellikle hocalarından ve sizden istememin sebebi buydu; Mercan, şu anda kliniğimizde bulunan üç riskli hastadan birisi...'' dedi doktor. Fahriye, dolan gözlerini gizleyemeden ellerini dudakları üzerine kapattı.
''Yani, sürekli böyle mi kalacak?'' diye sorarken 'Böyle'den kastı, Mercan'ın asosyal olması, sürekli uyku problemleri çekerek kâbuslar görmesi, olmayan bir kişinin hayali ile yaşaması ve buna bağlı olarak yanlış davranışlarda bulunması ve daha nicesiydi.
Kızı şuanda oldukça kötü bir durumdaydı ve bu nasıl atlatılır bilmiyordu.
''Tedavi süreci başladığında; hayır, onu iyileştireceğiz. Şu anki rahatsızlıklarının devam etmemesi için tedaviyi, sorunu kökten halletme yöntemini kullanarak gerçekleştireceğiz. Öncelikle, şuan ne yaptığımızdan bahsedeceğim.''

Fahriye hızlıca başını salladı ve doktorun devam etmesi için kibar bir harekette bulundu.
''Mercan'ın; kâbuslar, haylazlıklar ve halüsinasyonlar gibi açığa çıkan sorunlarının henüz neyden kaynaklandığını bilmediğimizden, bunu öğrenebileceğimiz basit bir etkinlik önerisinde bulundum ve Mercan bunu heyecanla kabul etti.
Mercan'a kendi resmini çizmesini rica ettim. Böylece kendini nasıl gördüğünü,şuan ki davranışlarının farkında olup olmadığını ve bunun bilinçli veya bilinçsiz yapılması halinde bilinçaltına yerleşmiş mesajların olup olmadığını öğrenilmesini amaçlayan bir yöntemdir bu. Onun zihninin derinliklerinde kendi profili hakkında neler yatıyor, bunu göreceğiz.''
''Çizimler yeterli olacak mı? Size daha önce okulda çizdiği resmi göstermiştim.Hani şu kapkaranlık, leke gibi çizdiği resmi kast ediyorum.''

''Daha önce çizdiği resimler belli bir amaç güdülmeden çizildiğinden, Mercan yalnızca sorunlarının genelini barındıran, yani günlük hayatta sık sık karşılaştığı bir görüntüyü resmetmişti. Diğer çocukların resimlerini hatırlarsanız,çoğunun ev, araba ya da ağaç çizdiğini hatırlayabilirsiniz. Onlar, kendileri için sıradan denilebilecek çizimleri yaparak aşina oldukları görüntüleri çizerken Mercan o gölgeyi resmetti. Yani bu çizim, büyük ihtimalle arkadaşı olarak gördüğü kişinin resmiydi. El ele tutuşmalarından dolayı, korkutucu görüntüsüne rağmen Mercan'ın o gölge ile arkadaş olduğunu anlayabiliriz.

Öte yandan bu kadar korkunç resmedilmiş bir arkadaş, Mercan'ın korkularından doğan bir varlığı açığa çıkarıyor. Yani Mercan, aslında tamamen korkusunun esiri olmuş bir şekilde yaşıyor. Davranışları ve hatta rüyaları bu yüzden agresifleşiyor.''
''Öyleyse neyden korkuyor?''
''İşte tamda bu yüzden kendisini resmetmesini istedim. Bilinçaltını görebilmek için.''
''Yani bu çizimle sorunun ne olduğunu anlayabilecek miyiz?''
Doktor öne doğru eğildi, pencereden sızan ışıklar bu defa onunda yüzüne çarpında ak saçları daha da görünür hale geldi. Yaşına rağmen oldukça dinç ve sevecen duran adam, tebessüm etti.
''Sadece çizim ile değil... Ayrıca, çizdiği bu resmin sonucunda şayet kazanırsa bir ödüle sahip olacağını söyledim.''
''Ödül mü?'' diye atladı Fahriye. Saçlarını geriye doğru savurup merakla dahada eğildi. Bu hareketinin gömleğini daha fazla açtığından ve doktorun ilgisinin kısacık bir süre gerdanına düştüğünden habersizdi.
''Kaybeden, kazananın bir dileğini yerine getirecek.''
Doktor durup soluklanırken Fahriye'de bu ödülün ne gibi bir sonuç doğuracağını düşündü. ''İyi de, Mercan'ın istediği her şeyi yapmaya ve almaya çalışıyorum.Genelde çok basit ya da oldukça sıradan şeyler oluyor ve... Maddi sıkıntılarımızın olduğunu kısmen bilmiyor olmasına rağmen asla pahalı hediyeler istemiyor.''

''Bu ödül öylesine bir ödül değil Fahriye Hanım; bu kazanılmış bir ödül.Mercan, uğraştığı bir şey sonucu bir ödül alacak ve şuanda o ödülü kaybetme ihtimalini göze alarak çabalıyor. Mercan bu konuda oldukça ciddiydi ve bu durum, onun gerçek anlamda bir dileğinin olduğunu gösteriyor. Tüm bunlar, sizin tahmin ettiğiniz üzere baba eksikliğinden mi yoksa tamamen farklı bir unsurdan mı kaynaklanıyor anlamamızı sağlayacak çünkü Mercan, hiç tanımadığı bir kimseden bir ricada bulunacak. Ödülün önemi, kazanış biçiminden ve kimden istediğinden kaynaklanıyor. Derinliklerde yatan isteklerini öğrenmiş olacağız.''

Fahriye bilge bir adam tarafından aydınlanılmış olmasının etkisi ile bir süre hayretlerle cümleleri kafasında tarttı, sonra da gülümseyip doktora doğru uzandı.
''Gerçekten çok teşekkür ederiz Birol Bey. O kadar zorlu bir süreçti ki benim için, aniden başlayan ve katlanarak devam eden bu sıkıntılı günlerde kızımı üzmeden ve kendi akıl sağlığımı kaybetmeden nasıl başa çıkacağım konusunda tereddütteydim. Kızıma yardımcı olmakla kalmıyor, seans ücretlerini dahi almadan beni oldukça kıdemli bir pozisyonda çalıştırıyorsunuz. Hakkınızı nasıl ödeyebilirim gerçekten bilmiyorum. Minnettarlığımı nasıl ifade edeceğimi dahi bilemiyorum.''

Doktor, Fahriye'nin incecik parmaklarına sarılıp ellerini kavuşturdu ve kadının kadife tenini okşamaya başladı. ''Ne kadar zor bir durumda olduğunuzu görebilmenin yanı sıra, size yardımcı olmamın benden hiçbir şey eksiltmeyerek onlarca güzellik katacağını fark ettikten sonra benden durmamı nasıl beklerlerdi? Ben durumdan bir hayli memnunum, bu minnettarlığınızı kendime kazanılmış ödül olarak sunarım.''

Birol'un mütevazı ve efendi tavrı Fahriye'nin güzel dudaklarının daha da yukarılara kıvrılarak al yanaklarının ortaya çıkmasını sağladı. ''... Ve minnettarlığınızı sunmak gibi bir ısrara düşerseniz de teklifim hazır,''diyerek Fahriye'nin elini son defa sıkıp bıraktı doktor. Fahriye, anlamadığını belirtir bir şekilde kaşlarını çatarken konu aniden eski ritmine geri döndü.
''Mercan'ın çizime karşı yarıştırabileceğim bir çizimim var elimde,'' diyerek kucağında tuttuğu resim defterinin son sayfasını açıp mavi renkli bir çiçek resmini açığa çıkardı. ''Bunu gerçekten Mercan için çizdiğimi söylesem inanır mısınız bilmiyorum ancak tüm yavrular benim için birer çiçektir.''

Doktorun nazik tavırları Fahriye'nin tapılası gülüşünü canlı tutmak için yeterliydi.''İçeride, Mercan ne çizmiş olursa olsun onun çiziminin çok güzel olduğunu ve kazanan çizimin ona ait olduğunu söyleyeceksiniz. Böylece Mercan dileğini söyleyecek, bende onun zihninin derinliklerine girmenin yolunu arayacağım.Çizimi ve benden isteyeceği dileği, bir sonraki seansta sorularımın konusunu belirleyecek başkarakterler olacak.''

Fahriye doktoru onayladı. ''Anlıyorum, elimden gelenin en iyisini yapacağım.Lakin Mercan'ın çizimi gerçekten çok kötü olursa ne yapmam gerekiyor? Ya okuldaki gibi o gölgeleri çizerse?''
''Şayet kendini tıpkı arkadaşı gibi bir gölge olarak görüyorsa, ne yazık ki bu sorunun çok daha büyük olduğunu işaret ediyor demektir. Umalım ki, Mercan'ın durumu daha kolay atlatılabilir bir sürecin başında duruyordur...''

Fahriye, yeniden eski telaşına bürünerek kızının hakkında birkaç soru daha sorduktan sonra, dolan gözlerini saklayarak içeriye girdi. Mercan için verilmiş on dakikalık sürenin sonunda Mercan, çizdiği resmin üzerine küçük kaplumbağasını koyarak sakladı ve heyecanla ayaklanıp annesini ve doktorunu gülen yüzü ile karşıladı. ''Çizimim bitti anne! Bunu çok seveceksin!''
''Öyle mi bir tanem? Peki ya doktorun çizimi daha güzelse?''

Mercan'ın yüzündeki sevimli gülümseme aniden tekledi ve doktoruna kötü kötü bakmaya başladı, sonra da annesine doğru adımlayıp annesinin bacağına sarıldı.''Ama anne!'' dedi, kırıkça. ''Bunu arkadaşımla birlikte çizdik ve o, senin bunu çok seveceğini söyledi. Yeşillik de beğendi, bence sende beğeneceksin ve ödülü ben kazanacağım!''

Arkadaşımla birlikte çizdik,
kısmından sonra Fahriye'nin yüzündeki gülümseme aniden solmuş ve genç kadın ne yapacağını bilemez bir halde doktora bakmıştı. Doktor, gözlerini kırpıştırarak devam etmesini söyledi.



''Şayet ödülü kazanırsanız -ki küçük hanım, bu gerçekten çok zor- dileğini arkadaşın ile mi karar vereceksin Mercan?'' diye sordu doktor. Mercan, hafif bir baş hareketi ile onaylamakta yetindi. Annesinden ayrılıp resminin başına geçti. Genç kadın, doktor sandalyesine oturtulduktan sonra iki yarışmacı karşısına geçti. Resim defterleri kaldırıldı ve önce doktor kendi çizimini gösterdi. Fahriye, övgü üstüne övgü yağdırarak doktorun çiziminin ne kadar başarılı olduğundan bahsederken, Mercan dudaklarını ısırıyordu.
''Sıra Mercan'ın,'' dendiği sırada Mercan defteri ters çevirip çizimini annesine gösterdi. Genç kadının yüzündeki gülümseme ise tüm çabalarına rağmen,o anda son buldu. Dudakları hızla aşağı düştü, heyecanla çırptığı elleri öylece donakaldı. Kalp atışları, hareketlerine nazaran hızlandı, nabzı kulaklarında atmaya başladı. Gözleri şaşkınlık ve hatta korku ile aralanırken, dudaklarından anlamsız mırıltılar döküldü. ''Bu-bu da-'' dedi ancak devamını getiremedi.Ellerini dudakları üzerine kapatıp, gözlerini resimden zorlukla ayırarak kızının gülen yüzünde çevirdi.


Lanetli Kan | I-II ve IIIUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum