49. Bölüm | Yürümeyi arzulayan çiçek

1.1K 83 443
                                    


Bölüm 49: "Yürümeyi arzulayan çiçek."

"Çocuklar burası sizi huzursuz ettiyse burada kalmak zorunda değilsiniz."

Selman abi biraz endişeli bir tavırla yanımıza geldiğinde, elinde birkaç fotoğrafı toplamış ancak onları ters çevirmiş bir halde dikiliyordu. Kapının eşiğine yaslanmak gibi bir hataya karıştığında saçlarının arasına düşen örümcek ile boğuşmak zorunda kaldı.


Küfredip eliyle örümcek ağını dağıttı. "Burada bizi huzursuz eden bir şeylerin olduğu kesin," diyerek Ege yine söz hakkını kendine çevirdi. "...Ama bunlardan kaçmanın çözüm olmadığını biliyoruz."


"Ev ayaklanıp arkanızdan gelecek değil çocuklar," diyerek omuzlarını silkti. "Anladığım üzere korktuğunuz çok fazla etken var ama ev bunlardan birisi olamaz."


Ne yaşadığımızı bilmiyordu ama kız kardeşine olanlardan sonra tahminlerinin gerçeğe ne kadar yakın olduğunu o da biliyordu. Başımı iki yana salladım ve gözlerimi dağılmış odada defalarca gezdirdim. "Endişelendiğim şey ev değil," diye açık ettim.


Beni rahatsız eden ne bu kararmış dört duvardı, ne içindeki eski püskü eşyalardı. İçindekiler değil, içindekilerin dışa vurmuş hali beni korkutuyordu. Bir avuç tozun beni korkutmadığını, asıl korkutan şeyin evin şahit olduğu olaylar ve sonucunda doğanlar olduğunu duyduğum fısıltılar bir bir yüzüme çarpıyordu.


Neden kavga ediyorlardı bilmiyorum ama belki de adımı bilmelerinin sebebi, çocukluğumdaki o lanetlendiğim ana şahit etmiş olmalarıydı. Bacaklarımdaki görünmez eller yeniden harekete geçti. Korkup Ege'ye doğru yaklaştım. Bedenlerimiz çarpında hemen bana döndü ve iyi olup olmadığımı kontrol etti. Fiziksel olarak görebileceği hiçbir hasarım yoktu ama onun endişelendiği de bedenim değildi.


Lanetli olan şey benim kafatasımın içindeki o irinli kıvrımlardı. Beynim bir cehennem köpeği tarafından tamamen yutulmadan önce savaşmanın bir yolunu bulmam gerekiyordu.

Bacaklarımı silkelesem de baskılar benimle birlikte hareket etti. "Yıllar önce gerçekleşmiş olan olaylara müdahale edemezsiniz."


Başımı hışımla kaldırdım ve Selman abiye baktım ama onunda bakışları şaşkınlıkla benim üzerimde geziniyor ve gözleri tuhaf, tanıdık bir hisle kısılıyordu. "Ne?" diye titrekçe sorduğumda o da aynı anda fısıldadı. "Sen mi konuştun?"


Ege'nin kaşları hızlıca çatıldı ve bir an için tereddütle etrafına baktı. "Konuşan Mercan değildi," diye mırıldandığında, az önce duyduğumuz sesin üçümüzden de gelmediğini, dördüncü bir varlığın dile geldiğini anladık.


"Bende değildim," diye belli belirsiz fısıldayan ikilinin ardından aynı ses yeniden devam etti. "Öyle değil mi Mercan?"


Kulaklarıma doluşan bu narin, kadifemsi ses bana bir zamanlar bizimle yaşayan Ayten Teyze'yi hatırlatsa da onun buradan çok uzaklarda olduğunu ve sesin, görünürde olmayan evdeki bir kimse tarafından geldiğini biliyordum.

"Burada biri var."

Ege hızlıca bileğime sarıldı ve beni Selman abinin yanına doğru çekti. İkisinin de bakışları merdivenlere doğru çevrildiğinde, onların aksine benim baktığım yer merdivenin altındaki karanlık bölge oldu. Orada bir odanın olduğu hissinin verdiği ürperti, orada bir şeyin dikiliyor olduğu hissinden daha kötüydü.

Lanetli Kan | I-II ve IIIحيث تعيش القصص. اكتشف الآن