3. Bölüm | Hüzün Kırıntısı

2.8K 202 141
                                    


Birkaç bölüm içinde zaman atlamaları yaşanıp kurgu içerisinde geçen tüm zaman farklı açılardan ele alınacaktır.


Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Güneşin düşüşe geçtiği ancak o sıcak meltemlerini esirgemediği hoş bir öğle vaktiydi. Küçük çocuklar sitenin merkezindeki renkli parka doluşmak için afiyetle yemeklerini yemiş, şimdi ise tüm enerjilerini atmak için parkın o masumane coşkusuna bırakmışlardı kendilerini.

Çocuklar için oldukça güzel bir gündü ancak Fahriye endişeliydi. Küçük parmaklarını sarmaladığı kızının çekingen bakışlarını görebiliyor ve istemsizce o da parktan koşarak uzaklaşmak istiyordu.

"Benim küçük kızım bugün parka gelmeye hak kazandı. O yüzden şimdi gidip oyun oynayabilir değil mi?" diye mırıldandı, kızının yanına çökerken. Dün gece öyle çok korkmuştu ki Mercan, annesi kızının artık yalnızlığın ne demek olduğunu kavramış, baba yoksunluğunu hissetmeye başlamış olduğunu anlamış ve bunun bilinçaltına etki etmemesi için onu yaşıtlarıyla kaynaştırmaya karar vermişti. Üstüne okula yazıldığında arkadaş edinmenin kötü bir fikir olmadığını bilmesi gerekiyordu.

Parka gelmişlerdi; dört duvar arasında geçen altı yılın ardından Mercan ve Fahriye ilk defa ailelerin çok olduğu bir anda parka gelip onlarla tanışacaklardı.

Bulundukları site eskiden oldukça lüks sayılan ancak şimdilerde evi tadilattan geçmeyenlerin rutubetten duvarlarının döküldüğü eski ama sevimli bir siteydi. Sitenin merkezindeki küçük parkın etrafında tek katlı evler, hemen arkasındaki sıralarda ise çift katlı bahçeli evler bulunurdu. Fahriye'nin evi, sitedeki en harabe evdi; Ayten Hanım'ın eskiden oğlunun kaldığı ve daha sonra da bakım yaptırmaya durumu el vermediği için bu şekilde Fahriye'ye kiraladığı evin üç odası vardı. Fahriye ve kızı Mercan'ın masrafsız hayatına bir hayli yeten sevimli bir evdi. Tek sorun, oturduğu altı yıl boyunca parka bu kadar yakın olmasına rağmen zamanında duyduğu ağır lafların onun insan içine çıkmasına engel olmasının getirileriydi.

İnsanlardan uzak bir yaşam sürmeyi tercih etmişti bunca zaman ama şimdi, Mercan okula başlamadan hemen önce onu yaşıtları ile tanıştırıp iki kelam ettirmeyi öğretmeliydi. Kızının sosyalleşmede zorlanmasını, içe kapanık bir dünyası olmasını ya da ileride dışlanmasını istemiyordu. Park, bir çocuk için en eğlenceli sosyalleşme ortamıydı. Mercan burada eğlenecekti ancak Fahriye için aynısı geçerli değildi. Zira onlar küçük kumlara ayak basar basmaz diğer çocukların anneleri fısıldaşmaya başlamıştı bile. Altı yıldır güneşten kaçarcasına dışarı çıkmayan bu ikiliyi herkes merak ediyordu.


Fahriye omzunun üstünden attığı o tuhaf bakışlara son verdi ve kızına döndü. Ellerini Mercan'ın yanaklarına yaslayıp burnuna küçük bir öpücük kondurdu. Kızının aşağı sarkan o dolgun, pembe dudaklarını ısırmadan hemen önce gülümsedi. "Yeni arkadaşlar edinmek istemez misin? Bak, orada bir sürü çocuk var ve hepsi çok eğleniyor. Aralarına katılıp sende biraz oyun oyna tamam mı? Belki okulda aynı sınıfa düşersiniz ha!"

Mercan önünde birleştirdiği ellerini çözüp üstündeki pembe elbiseyi çırparken başını kaldırmadan da oyun oynayan çocuklara baktı. Kaydırakların, tırabzanların üstüne tırmanmış ve sevimli gürültülerin baş sebebi olan çocukların yüzlerindeki gülümseme Mercan'ı heyecanlandırdı.

Lanetli Kan | I-II ve IIIWhere stories live. Discover now