34. Bölüm | Çifte Sağlama

1.2K 91 57
                                    



Yeni gelen bölümlerdeki heyecanlardan dolayı yorumlarda okurların tamamıyla beyin fırtınası yapmaya başladığını gördüm. Tebrikler! Kurguya bırakılmış ipuçlarını yakalamaya başlamışsınız. İpuçlarının hala daha büyük çoğunluğu bulunmamış olsa da, bilerek bırakılmış detayları toplamakta çok iyisiniz. 

Yalnız unutmayın ki, onlar bilerek koyuldu. Yani, aklınızı karıştırmak için varlar ve kurgunun sonunda yine oldukça şaşıracaksınız. 

Hih, gizemleri doğru çözebilirim diyorsanız, bölümleri dikkatle okumaya devam edin. Yorumlarınızı mutluluktan havalara uçarak okuduğumu bilerek lütfen fikirlerinizi, aklınıza gelenleri benimle paylaşın. 

Bölüm ithaflarım, son zamanlarda kendilerini göstererek beni mutlu eden okurlara gelsin. ^^ 

 ^^ 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bölüm 34: ''Çifte Sağlama''


''Birşeyler yapmalıyız,'' diyen Ege'ye düşen bakışlarımın hemen ardından Ege telefonu indirip ekrandaki resme baktı. ''Orada gerçekten ölebilirler Mercan,bir şey yapmamız gerekiyor.''

''N-ne yapabiliriz?'' diye sordum ancak cümlemi bitirir bitirmez bir ağlama krizi daha şiddetle kendini açığa çıkardı. Sarsılan omuzlarım oldukça sert bir şekilde Ege tarafından kavranıp sarsıldı.
''Ağlamayı kes artık! Yeterince ağladın!'' diye adeta kükredi, yüzüme karşı.Ellerini yanaklarıma yasladı, sıcacık teni gözyaşlarımla nemlendi.Başparmaklarını usulca göz pınarlarıma sürtüp gözyaşlarımı sildikten hemen sonra çeneme uyguladığı baskı ile ona bakmak zorunda kaldım.

''Bana bak ve ağlamayı kes,'' dedi, kelimelerin üstüne tane tane basarak.''Acilen bir karar vermemiz gerekiyor.''
''N-ne yapacağız?''
''Bunu durdurmak zorundayız, onların sağ salim döndüğünden emin olmamız gerekiyor.''

''Bunu durduramıyorum Ege, katile nasıl karşı koyabiliriz ki?''
''Bak Mercan...'' dedi ve beni kollarımdan tutuğu gibi sürükleyip sıralardan birine oturttu. Oturur oturmaz, sanki saatlerdir ayakta dikiliyormuşum gibi ayaklarımın sızladığını hissettim. Ege önüme oturdu, bacaklarını açıp kıstırdığım bacaklarıma yaklaştı.

Kollarımdaki eli bileklerime düştü, bileklerimi sıkı sıkı kavradı. Yüzü çömeldiğinden ötürü aşağıda kaldığı için bu defa eğilerek ona baktım.''Öncelikle bana şunu söyle,'' dedi. ''Selen ve Alara'nın sınavdan sonra gideceklerini biliyor muydun? Onların ormana gideceğinden haberdar mıydın?''

Başımı şiddetle iki yana salladım. ''Hayır Ege, yemin ederim bilmiyordum.Benimle konuşmuyorlar bile.''
Ege'nin aksine Selen'e aynı mesajı atsam, bana yanıt bile vermezlerdi çünkü dün gece bende gözükmeyen profil fotoğrafının Ege'ye hala açık olduğunu görmüştüm.Beni engellemiş olmalıydı.

''Tamam, bu konuda netiz. Öyleyse hatırladığın detayları söyle bana,''
''Sadece ormanın ortasında koştuklarını hatırlıyorum,'' diye mırıldandım.''Güneş yeni batıyordu, hava kararmadan önce eve geri dönmek istemişlerdi.''

''Tamam. O zaman muhtemelen...'' Kolunu çevirdi ve sol elindeki saatine bakındı.''Saat altı civarı hava kararıyor, onlar çoktan yolda olduğuna göre, erkenden varmayı düşünüyorlar.''

''O zamana dek onları durdurabilir miyiz?''
Ege dudaklarını birbirine bastırdı, başını iki yana salladı. ''Çoktan yola çıkmışlar, birkaç saate orada olurlar. Onları yoldan döndürmek imkânsız, Selen ikna olsa bile aileleri geri dönmezler.''
''Ama onları orada durduramayız ki!'' diye atıldım aniden. Ellerimi sıktım,tırnaklarım avuç içime battı.

''Öyleyse bizde katili durduracağız,'' dediğinde, nefes almanın daha önce bu kadar zor olduğunu fark etmediğimi anladım. ''Onu durduramayız,'' diye soluklandım. Onu daha öne durdurmayı denemiş, bedenimin başka bir varlık tarafından yönlendirilmesine bile neden olmuş ancak o cani ile yüzlemeyi göze alamamıştım.
''Onu görmedin Ege, ne kadar korkutucu olduğunu bilmiyorsun. Çok güçlü,acımasız ve o-'' sözümü kesti.
''Onu görmedim Mercan ama sen onu gördün, değil mi?'' diye sordu. ''Sen onu gördün, sen onun planını gördün. Şimdi, bu gerçekleşmeden onu durdurup yakalatabiliriz.''

Dudaklarımı dişledim, üst derimi itinayla soydum. ''Katilin planlarını görmenin bir nedeni olmalı Mercan,'' dedi. ''Sırf acı çekesin diye değil, insanların öylece oluyor olduğunu ilk sıradan izleyesin diye değil... Ya da ne bileyim,elini kana bulanmış gibi hissetmen için görmüyorsun bunları. Düşün, ilk andan beri bunları görüyorsan şayet nedeninin ne olabileceğini düşün.''

Bu sorunun cevabını çoktandır düşünüyor ve neden seçildiğimi anlamaya çalışıyordum. ''Öylece ağlayasın diye değil Mercan; bunları durdurmak ve ölmek üzere olan insanları kurtarabilmen için bir fırsat bu!''
Başımı iki yana salladım. ''Bunun için seçilebilecek en son kişi bile değilim,'' dedim.
''Ama seçildin! Kim, ne nedenle seçmiş olursa olsun bunu yapmak zorundayız çünkü arkadaşlarının hayatı söz konusu Mercan.''
Arkadaşım değiller, demek istedim ancak kelimeler dudaklarımdan dökülmedi. Yinede, beni anlamış gibi devam etti. ''Aynı şey benim başıma gelecek olsaydı da,beni de mi ölüme terk edecektin? Bu defa gerçekten katilim olurdun Mercan.''

Başım şiddetle iki yana salladım ve ağlamamı önleyebilmek umuduyla dudaklarımı paramparça edecekmiş gibi ısırdım. ''Katil olmak istemiyorum,'' diye fısıldadım. ''Katil olmak istemiyorum, kimsenin ölümünden sorumlu olmak istemiyorum.''

''Öyleyse katili durdurmanın bir yolunu bulacağız.''
Yutkundum, ellerimi Ege'nin ellerinden kurtarmaya çalıştım ancak o bileklerimi daha da sıkı kavrayarak beni iyice bacaklarının arasına sıkıştırdı. Bedenim iki büklüm oldu, biraz daha eğilsem neredeyse yerde çömeliyor olmasına rağmen onunda aynı hizaya düşecektim. Omuzlarını dikleştirdi ve gözüne giren saçlarını basit bir baş hareketi ile savurdu.

''Ben bunu yapamam,'' dedim. ''Katille yüzleşemem.''
''Biz yapmayacağız, onları polisler durduracak Mercan.''

Gözlerimiz aniden kesişti. ''Po-polisler mi?'' dedim. ''Evet, daha önce yapman gereken şeyi yapacak ve polislere her şeyi anlatacağız.''

Ellerimi aniden ellerinin arasından çektim. ''Bana kimse inanmaz!'' diye haykırdım adeta. Ege, ellerini teslim olurmuş gibi havaya kaldırdı. ''Sakin ol,gerçeğin tüm kısımlarını anlatmayacağız. Sadece katilin yakalanmasını sağlayacak küçük bir kısım yeterli olacaktır.''

''Polislere ne anlatacağız?'' diye sordum.
''Emin değilim... O gece olay yerinden ayrılırken gördüğünü söyleyebiliriz.''

''Bunun için çağırıp bizi sorgulamak isterlerse?''
Dudaklarını birbirine bastırdı. ''Doğru, bizi çağırırlarsa babam ağzıma s*çar.Adımızın geçmeyeceğinden emin olmalıyız.''
''Gizlilik gibi bir durum talep edemiyor muyuz?''
''İnan, hiçbir bilgim yok ama adımız her halükarda kayıtlara geçecektir. Direkt olarak gidemeyiz, telefondan ihbar yapmamız gerekir.''

''Bu şekilde peşimize düşmezler mi?''
''Ankesörlü telefonlardan arayıp, adamın o gece cinayet alanından çıkıp kendi evine girdiğini söyleriz. Bir arama ekibi yollarlarsa, katil evden çıkamaz.''

''Polisler hemen gider mi?'' diye sordum. ''Aranan birisi olduğu için direkt müdahale ederler diye düşünüyorum.''
''Peki ya, ne kadar süre onu oyalayabilirler?''
''Katili mi? Bilmiyorum, arama en fazla bir saat sürer herhalde. Gerçi evinde delil bulurlarsa bu saatler alır, direkt içeri atabilirler.''
''Ya evinde hiçbir şey yoksa? Ya her şeyi gizlemişse?''
''Cinayetlerde kopan uzuvlar vardı Mercan, mutlaka bir şey bulunacaktır.''
''Ama onları köpeklere yedirmişti, hiçbir şey kalmamıştır.''
''Asılsız ihbar yaptığımızı düşünüp onu salarlar. En fazla bir saat...''
''Akşama kadar çok vakit var Ege, bir saatin sonunda yine yola düşebilir.''
Ege öylesine başını salladı. ''O zaman bizde akşama doğru ararız.''
''Ama ya biz aramadan çoktan yola çıkmış olursa? Oraya ne zaman gideceğini  bilmiyoruz.''

''Hay s*keyim, birine de 'he' de!'' diye söylendi. Kaşlarım aniden çatıldı,''Bunda benim bir suçum yok!'' dedim.
''Bir şeyler yapmazsak, bu ikimizin de suçu olacak.''

''Senin yeni haberin oldu Ege, kendine suç yükleme. Selen ve Alara'ya bir şey olursa, bu benim yüzümden olacak. Katili daha önce durdurmam gerekiyordu ama cesaret edemedim. Çok aptalım...'' Başım yere düştü, hüzünle soluk aldım.
''Katili durdurmak için hala daha vaktimiz varken durursam, bu benimde suçum olur Mercan ve bende birinin ölümünden sorumlu olmak istemiyorum. Buna teşebbüs ettiğim ile ilgili yalanları duymaktan bıkmışken, şimdi kendimi bunun merkezinde bırakamam. Selen ve Alara'yı ne olursa olsun kurtarmamız gerek.''
Ege, anlattıklarıma büyük bir güven duyuyor olmalıydı ki, bunun için kendini ortaya atmaya hazır gibi duruyordu. Gerçekten, sözümle hareket ediyor olması oldukça tuhaftı, deli olduğumu düşündüğünü sanıyordum.
''Bana gerçekten inanıyor musun?'' diye sordum, tereddütle.
''Aslında pek inanasım gelmiyor,'' dedi. ''Ama Selenleri psikopat gibi takip etmediysen, bu ayrıntıyı bilmen imkânsız olurdu. Sınav zamanı ailesi ile dağ başına çıkacağını bilemezdin, üstelik ikisinin de...''
''Takip etmedim, gerçekten...'' dedim, gördüklerimin gerçek olmasını ispatlamak gibi bir amaca düşmüş gibiydim. ''Ayrıca dün, Selen bana oldukça ilginç bir bilgiden bahsetti. Daha önce kimseye bahsetmediği bir bilgiymiş,'' dedi. ''Hiç kimseye...''
''Sen yanımızda değildin, bunu duyman imkânsızdı. O yüzden, söylediklerinin gerçek olduğunu düşünerek hareket etmek zorundayım.''

''Selen... Sana ne söyledi?''
''Son zamanlarda takip ediliyormuş gibi hissettiğinden bahsetti. Sürekli peşinde birileri varmış gibi hissediyormuş, birkaç defa okul çıkışı otobüste bir adama denk geldiğini söyledi. Son cinayette yakınlarda işlenince, ister istemez korktuğundan bahsetti. Okul çıkışlarında Cihan ve Çetin kendisi ile gelmediği için onunla gitmemi rica etmişti, artık seninle de dönemiyordu.''

''Yani bahsettiği kişi... Zebani miydi?''
''Anlaşılan o... Ama başka bir şey daha var.''
Korkuyla bekledim, Selen'i takip eden kişinin Zebani olduğu düşüncesi artık zihnimi kemiriyordu. Tırnaklarım avuç içimi soyuyordu, canım yanıyordu ancak bir hafta öncesine kadar birlikte gidip geldiğim arkadaşımın takip edildiği düşüncesinden daha beteri yoktu. Belki, katil bunca zamandır Selen'i öldürmenin planlarını kuruyor ve okulun çevresinde dolanıyordu ancak biz fark etmemiştik. Bunca zaman tüm hareketlerimiz ürpertici bir şekilde izlenmişti.

Belki de, Zebani beni de çoktan görmüştü, okulda adımın duyulduğundan haberdardı. Bir sonraki kurbanı olmayacağımın hiçbir garantisi yoktu. Onun beni görmediğini düşünerek peşine düştüğüm sürede, belki de çoktandır o da beni izliyordu.

''Selen, son zamanlarda kâbuslar görmeye başladığından da bahsetti. Kâbuslarında...Çoğu zaman başının koptuğunu gördüğünü, bundan çok korktuğunu söyledi. Tıpkı...Senin göründeki gibi...''






Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Selen'in en büyük korkusu onu ele geçirecek mi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Selen'in en büyük korkusu onu ele geçirecek mi?

Polisler Zebani'yi yakalayabilecek mi? 

Lanetli Kan | I-II ve IIIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin