13. Bölüm | Müziğin Sesini Kısın, Geçmiş Konuşmaya Hazırlanıyor

2.5K 107 66
                                    

Bölüm 13: ''Müziğin sesini kısın, geçmiş konuşmaya hazırlanıyor

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm 13: ''Müziğin sesini kısın, geçmiş konuşmaya hazırlanıyor.''

Başımı iki yana salladım ve gergin olduğumu sakladığımı umarak yanından geçmek için hamle yaptım. Şaşırtıcı derecede yana kayıp bana yol verdi. Yanında sıyrılıp içeriye girdiğimde karşılaştığım karanlık bana dakikalar öncesini hatırlattı. İstemsizce attığım bir adımı gerisin geri döndüm ancak Ege, açık kalan kapıyı ardımızdan kapatınca içeriye dolan loş ışıkta kayboldu.

"Ne taraftan?" diye fısıldadım, sanki karanlıkta birisi varmışta, onu uyandırmak istemiyormuşum gibi. "Gel, buradan gideceğiz. Aptallık edip bizi yakalatma."


Karanlıkta onu görmek zor olduğundan, ara sıra parıldayan sarı saçlarına diktim gözlerimi. Sessiz bir şekilde ilerlerken arada arkasına dönüp yanına yaklaşmamı işaret ediyordu. Ortamın bu kadar karanlık olması, belki de koluna sarılıp çığlık çığlığa kaçışmama neden olacak kadar riskliydi ancak hızla çarpan kalbime sessiz olmasını fısıldamaktan öteye gidemedim. Konser şimdiye başlamış olmalıydı, seyircilerin çığlıklarını duyabiliyordum.


"Burada bir görevli var," dedi usulca Ege. Başta nereyi göstermeye çalıştığını anlamadığımdan öylece etrafa bakındım. Sonra biranda başımın üstünde büyük bir el hissettim ve başım soluma doğru çevrildi. İrkilip gerilemeye çalıştım. "Allah'ım, bu kızın yön duygusu da yok. Ses buradan geliyor!" diyerek sitem etti Ege. Başımdaki elin ona ait olduğunu da ancak öyle anladım ve içimden attığım çığlıklarımı dindirdim.
"Görevliyi nasıl geçebiliriz?" diye sordum usulca yanına yaklaşırken. Mavi-mor renkte ışıkların vurduğu bir açıklıktan dışarıya bakıyordu. "Dikkati dağılınca geçeriz şimdi," dedi sadece. Burada, karanlıkta öylece onun dikkatinin dağılmasını bekleyemezdik, karanlıkta durmak istemiyordum. Arkamda birinin bekliyor olduğu hissi hemen kurtulabileceğim bir şey değildi.


"Görevli nerede?" diye sordum. "Şurada, ışıkların yanında..."
Ege'nin yanına doğru ilerlediğimde, kalın bir perdenin arkasında durduğumuzu ancak anladım. Perdeyi hafifçe sıyırıp, görevlinin olduğu yere doğru baktım; bir koridorun sonunda, lavabolara açılan kapıların yalnızca birkaç metre uzağında duruyorduk. Koridor, tepedeki led ışıklarla aydınlandığından oldukça loştu, görevli ise lavaboya girip çıkan kişileri tararken birkaç adım ötemizde dolanıp duruyordu. Uzun boylu, kilolu bir adamdı.

"Bizi fark eder," dedim. "Sen nasıl geldin ki?"

Ege'nin tısladığını duyduğumda, onun kibirli gülümsemesini takındığını ona bakmadan bile anlamıştım. "Selen'i tuvalete yollarken aradan geçiverdim. Arka kapının burada olduğunu bilmiyordum, çok şanslısın," dedi.

O gelmeden yalnızca birkaç salise öncesi yaşadığım sanrıyı hatırlayınca tüylerim yine diken diken oldu, tam zamanında gelmişti.

"Tuvalete gidiyormuş gibi yapacağız," dedi ancak tuvalete doğru gidiyormuş gibi yapmak için görevlinin hemen yanından çıkıp geçmemiz gerekiyordu; bu da salondan gelmediğimizin hemen anlaşılacağı anlamına gelirdi.

Lanetli Kan | I-II ve IIIWhere stories live. Discover now