• XXIX •

315 39 131
                                        

• The Raven & The Lion •

Bir el ateş edildi.

Kan, Youngjae'in suratını tekrar yıkarken Haeyun'un onu boğan avuçları gevşedi ve ardından düştü. Kafasından boşalan kan, Youngjae'in ayaklarının altında bir gölet oluşturuyordu. Youngjae nefes almak için ağzını kocaman açtı. Hava ciğerlerine ulaştığında öksürüklere boğuldu. Bilincini yitirmenin eşiğindeydi ancak yeniden nefes alabiliyor olmak bütün vücuduna elektrik yaymaya başlamıştı. Gözlerini bir kaç kez kırpıştırdığında, önünde beliren sima gözyaşlarıyla yıkanmaya başladı. Haeyun'un kan göleti üzerine çökmüştü ve Youngjae'in iplerini kesiyordu.
Bakışlarını ona odakladığında Youngjae, onun kendi renginde olmayan, dehşet içindeki gözlerinin içinde erimek istedi. Çok yorgundu, erimek ve onun gözlerine karışmak, orada dinlenmek istiyordu.

" Youngjae." dedi Jaebum telaşla.

Youngjae'in gözyaşları, bu sesin verdiği güven karşısında, daha da şiddetli akmaya başladı. Başı ise hafifçe öne doğru düşmüştü.

" Uyanık kalmalısın Youngjae. Sadece biraz daha. "

" Artık buradayız. Artık buradayım. " dedi Jaebum ve avucunu kısa bir an için Youngjae'in yanağına yasladı. Youngjae, onun avucundan yayılan ısının hissiyatıyla derin bir uykuya dalmak istiyordu. Acı içindeydi. Ancak başıyla onayladı. Uyanık kalacaktı. Jaebum artık buradaydı. Bu, sanki Jaebum yenilmezmişcesine onu rahatlattı. Ancak ya Haeyun uyanırsa, o zaman ne olacaktı?
Uyanamazdı değil mi?
Yoksa akıl sağlığını mı yitiriyordu?
Kendini zorlayarak bilincini açık tutmaya uğraştı.
Haeyun ölmüştü.
SDS buradaydı.
Jaebum, buradaydı.

Jaebum, onu tamamen iplerinden azad ettiğinde güçsüz vücudu ileri düşüverdi. Ancak Jaebum onu yakaladı.

" Kalkabilir misin? "

" Bacaklarım, bir şey yapmışlar. Yürüyemiyorum." dedi zar zor.

Jaebum, sıkıntılı bir ifadeyle onayladı ve Youngjae'i tek hamlede kucağına alıverdi. Youngjae, yaralarına dokunulunca acı dolu bir çığlık attı. Jaebum istemsizce yüzünü buruşturdu. Onu, acı içinde görmek sinirlerine dokunuyordu. Onu buldukları günki halinden çok daha beterdi. Kan içindeydi ancak bu sefer kanı kendine aitti. Üzerinden kesif bir koku yayılıyor, acıyla kıvranıyordu. Jaebum, keşke diye düşündü. Keşke vakti olsaydı da Haeyun'un ona yaptıklarını iade edebilseydi, keşke tek bir kurşunla temiz bir ölüm bahşetmek yerine canlı canlı derisini yüzebilseydi.
Jaebum, içinde çağlayan bu nefrete anlam veremedi. Haeyun ve Jaeyan'dan çok önceden beri tiksiniyordu. Ancak bunu şimdi, neden kişisel bir mesele olarak algıladığını bilmiyordu.

" Bana sıkıca tutunmaya çalış. " dedi, kan ve kesikler içindeki Youngjae'e.

Youngjae, dudaklarını ısırarak acıyı görmezden gelmeye çalıştı ama bu imkansızdı. Yine de Jaebum'u başıyla onayladı ve yaralar içindeki kollarını boynuna doladı. Hızla odadan çıktılar. Koşar adımlarla koridorda ilerlerken kaşılarına bir adam çıktı. Adam şok bir şekilde hızla silahına davrandı. Ancak Jaebum tek koluyla Youngjae'i iyice kavrayarak adamı alnının çatından vurdu. Bu ani hareket, Youngjae'in canını acıtsa da çığlık atmamaya çalışıyordu. Jaebum bırakmak zorunda kaldığı bacaklarını tekrar kavrayıp onu kucağına aldı. Youngjae ona daha da sıkı tutunmak için içinde kalan son güç kırıntılarını da kullandı, düşüp gitmek isteyeceği son şeydi.

Jaebum, hızlı adım seslerini duyduğu sırada Youngjae'i koridor ayrımlarındaki duvarın ardına sertçe bıraktı ve tam o sırada diğer ayrımdan dört adam girdi. Lanet olası ev, bir labirent gibiydi. Neresinden birileri fırlayacak, belli olmuyordu. Jaebum silahına davranıp adamlardan birini yere serdi. Diğer adam ona bir metre kadar yakınlaşıp suratına bir yumruk salladı. Jaebum yumruktan sıyrıldı sonra da adamı karnından vurdu. Arkasından gelen hançer darbesi kolunu kesti ve beyaz gömleğini daha da kan içinde bıraktı. Jaebum ikinci bıçak hamlesinden kaçınarak adamın hançeri kavrayan elini yakaladı, dirseğiyle kol birleşim noktasına bir darbe geçirdi ve kırılan kemiğin sesi alanı doldurdu. Ardından adamın bacağına bir çelme taktı ve adamı yere düşürüp bacaklarını iki yanına atıp tüm gücüyle onu geriye çekti böylece adamın belini de kırdı. Adam acı dolu çığlıklar atarken ayaktaki kadın Jaebum'a ateş etmeye davrandı. Ancak Jaebum ondan hızlıydı. Ufak silahını doğrultup kadını alnından vurmak, yalnızca iki saniyesini almıştı. Sağ kalan son adam geri geri koşarak art arda ateş etmeye başladı. Jaebum eğilerek düzensiz kurşunlardan kurtuldu ve uzak mesafedeki adamı önce elinden sonra da diz kapağından vurdu. Bacağı dışa doğru kırılan adam yere yığıldı. Jaebum vakit kaybetmeden bilincini açık tutmaya çalışan Youngjae'i duvarın arkasından aldı ve koşarak ilerledi. Youngjae bütün gücüyle ona tutunmaya çalışırken kanı Jaebum'un üzerine akıyor, onun kolundan boşalan kana karışıyordu.

Seven Deadly Sin' • got7 *Where stories live. Discover now