• Pandora's Box •
"Eğer bu söylediğin şeye izin verirsem, şartlarımı yerine getirecek miymiş?"
Talia, Taehyung'a şöyle bir baktıktan sonra yanıtladı.
"Öncelikle, senin iznini istemiyorum; sadece direnmezsen bu ikimiz için de daha kolay olur. İkincisi, şartlarının gerçekleştirilmesini istiyorsan bir süre daha sesini kesmek ve sana verilen emirlere uymak zorundasın, bebeğim."
Taehyung homurdanıp derin bir nefes aldı. Talia'nın, Jaebum'un, ondan istediği şey şu zamana kadar yaşadığı şeylere kıyasla çok daha hafifti ancak yine de vücudundan bir parçanın ayrılacağını düşünmek onu ister istemez ürkütüyordu. Ondan bir parmağını istiyorlardı. Talia, eğer kendi rızasıyla uzatırsa acıyı hissetmemesi için ona bir şeyler vereceğine söz dahi vermişti. Parmağını neden istediğini söylememiş olsa da Taehyung tahmin edebiliyordu. Muhtemelen Jaeyan'a falan yollarlardı ama bu ne işe yarayacaktı ki? Jaeyan, onun parmağı uğruna kıyameti koparacak değildi ya. Bildiği bir şey varsa o da Jaeyan'ın kendi kıçı için yapmayacağı şey yoktu. Belki Taehyung'ın parmağı ona ne kadar çok şeyin tehlikede olduğunu açıklamak için kullanılırdı. Şu, Jaebum sahiden zekiydi ama Taehyung sırf bu talep yüzünden ondan biraz daha nefret etti. Kartlarını iyi oynuyordu ve şimdi masada Taehyung'ın uzuvları vardı.
Aslına bakılırsa, SDS ona bir işbirliği teklifinde bulunuyordu. Taehyung, ne kadar burnu havada davransa da bu müttefikliğe fazlasıyla ihtiyacı vardı. Ve içinden bir ses, itaatkâr olduğu sürece Jaebum'un şartlarını gözden geçireceğini söylüyordu. Jaeyan'ın aksine Jaebum güvenilir biriydi ve Taehyung'dan tek çıkarı işle alakalıydı, daha fazlası değil. Bu onu biraz daha ikna etti. Reddederek, elbette ki Jaeyan için ölmeyecekti, SDS altındaki bu tutsaklık özgürlüğe ulaşmak için tek ve en iyi seçeneğiydi. Öyleyse kurtuluş uğruna bırakın bir parmağı, bütün elinden dahi vazgeçebilirdi. Bunca yıllardır avcunda kül olan hayallerine karşılık bir parmak neydi ki?.. Kendine telkin verdi.
Bu sefer umut edebilirsin, Taehyung. bu yalnızca yeni hayatın için ödenecek ufak bir bedel.
Taehyung, acı kahve gözlerine o meşhur korkusuz bakışını yerleştirdi.
"Protez parmağımı altından istiyorum."
Talia bir kahkaha attı. Kahkahasında, yılların esintisi taşıyan bir eminlik tınısı vardı. Hayır cevabı almayacağını zaten biliyordu. Ardından Changkyun'a seslendi.
"Changkyun, prensesi al ve işi hallet."
Kapının hemen ardından bekleyen Changkyun, içeri girip başıyla onayladı ve Taehyung ayağa kalktı.
"Çırağının iyi iş çıkaracağına emin misin?"
Talia sırıttı. "Amaç iyi iş çıkarmak değil tatlım. Zorla alınmış gibi görünmeli."
Changkyun "Ve ben de zorla almakta oldukça iyiyimdir." diye ekledi.
Taehyung esmer oğlana zehirli bir tebessümle baktı, ardından ona iyice yanaşıp bal sesiyle konuştu.
"Bir dahaki sefere beni korkutmak istediğinde, daha inandırıcı şeyler söyle; tatlı çocuk."
Changkyun, kızarıp bozarırken Talia bir kahkaha daha patlattı. "Prenses haklı Changkyun. Eğer bir tecavüzcü gibi konuşacaksan en azından kızarmamaya çalış."
Esmer teninde kızıl buğular oluşan Changkyun, homurdanarak; Taehyung'ı kolundan kavrayıp odadan çıktı. Taehyung ise içinden parmağına veda ediyordu.
◐†◑†◐†◑†◐†◑†◐†◑†◐†◑†◐
◇Tayland◇
•Bangkok•
YOU ARE READING
Seven Deadly Sin' • got7 *
FanfictionYedi kenet, tutuşur yedi adama ve en arsız arzularda yanar yalanlar... Yedi günah. En ölümcül ölümlüler. Yedi yalancı, yedi suikastçi, yedi âşık. Şeytana satılan, yedi ruh. ( Fazlasıyla +18 öge ve rahatsız edici içerik bulundurmaktadır.) #1- ji...
