Inertia & Decency
1 OCAK 2033
SEOUL / KORE
01.23 AM
ⓨⓤⓖⓨⓔⓞⓜ
Ağır botlarını yerde sürüye sürüye, boş banklardan birine ulaştı. İstihbaratdan yeni kurtulmuştu, aldığı bilgiler değerli olsa da biraz dinlenmeyi hak ediyordu. Hava çoktan kararmış olduğundan parkta, neredeyse kimse yoktu. Avucundaki ufak sakız pakedini acele etmeden açtı. Sigarayı bırakmaya uğraştığı için, ağzını sürekli meşgul etmeye çalışıyordu.
Ellerini bankın iki kenarına koyarak, bacak bacak üzerine attı. Derince bir nefes aldığı sırada, tiz bir çoçuk çığlığı duydu. Gözlerini ağır ağır, sesin geldiği yöne çevirdi. Muhtemelen babası olan adam, on yaşlarında bir çocuğu azarlıyordu. Çocuksa ağlıyor ve babasından kolunu kurtarmaya çalışıyordu.
" Baba lütfen! " diye bir nida kopardı çocuk.
Yugyeom olan biteni ifadesiz bir suratla izliyor, müdahale etmek için hiçbir şey yapmıyor ve yapmayı da planlamıyordu. Bu onun için meselesi değildi. Babası onu tekrar çekiştirince, çocuk babasının koluna vurmaya başladı. Adam son tahammül damlasını da tükettiğinde, çocuğun yüzüne bir tokat geçirdi. Çocuk daha çok ağlarken Yugyeom yüzünü buruşturdu ve gözleri onlardan çekti. Bu durum, ona fazlasıyla tanıdık geliyordu. Gerçi şu anda tanık olduğu basit bir şeydi, yaşadıklarıyla kıyaslanamazdı. Geçmişinde uyuklayan hatıralar, çok daha ızdırap verici ve acımasızlardı. Düşünceleri onu, hatırlamaktan nefret ettiği geçmişine savurdu.
On Dört Yıl Önce
" Babanız çağırıyor Yugyeom. "
Yugyeom, hizmetçi kadının sesiyle arkasına döndü. Bu görgüsüz kadın, hangi cüretle ona ismiyle sesleniyordu. Yugyeom sert bakışlarla kadını düzeltti.
" Efendim! "
Yaşlı kadıncağız güçlükle yutkundu. Ufacık bir çocuk tarafından böyle aşağılanmak, onlarca yıl yaşamış bir kadının omuzlarına dahi ağırdı. Başını dik tutmaya çalışarak konuştu.
" Babanız sizi kütüphanede bekliyor. " dedi ve derin bir nefes alarak ekledi Thedora. " Efendim."
Yugyeom tiksinti dolu bir bakışı kadının yüzüne fırlattıktan sonra, onu eliyle savuşturdu.
" Tamam. Çekilebilirsin! "
Thedora hızla arkasını dönüp "Efendi Yugyeom"un odasından çıktı.
Kadının uzaklaşan adımlarıyla birlikte, Yugyeom'un kalbinin sesi odada yankılanmaya başladı. İnce bedeni korkudan, rüzgârda uçuşan bir yaprak misali tir tir titriyordu. Henüz on iki yaşındaydı ve babasının neler yapabileceğinin ya da onu yanına istediğinde, bunu sebebinin cezalandırılmak olabileceğinin farkındaydı. Babası, onu tebrik etmek için yanına çağırmazdı. Vakit geçirmek veya sevgi göstermek için çağırmış olması ise komik olmayan bir şakayla eş değerdi.
Yugyeom, başının dertte olduğunu ilikilerinde hissedebiliyordu. Her ne yaptıysa, haklı sebepleri olsun ya da olmasın, bedelini çok fena bir şekilde ödeyecekti. Yüzünden asla düşürmediği ifadesizliğinin ardına saklanan korkularıyla, odasından çıktı. Babası onu bekliyordu.
O an, malikanenin kütüphaneye giden koridorları, hiç olmadıkları kadar uzundu. Yol bitmek bilmezken, tükenen Yugyeom'un cesaretiydi. Yine de itaatsizlik edemezdi. Çünkü şu kısacık hayatında nail olduğu pek az deneyim, isyan hakkının olmadığını ona çok iyi öğretmişti.
Sesini biraz fazla çıkardığı anda, dilinden olacağını biliyordu.
YOU ARE READING
Seven Deadly Sin' • got7 *
FanfictionYedi kenet, tutuşur yedi adama ve en arsız arzularda yanar yalanlar... Yedi günah. En ölümcül ölümlüler. Yedi yalancı, yedi suikastçi, yedi âşık. Şeytana satılan, yedi ruh. ( Fazlasıyla +18 öge ve rahatsız edici içerik bulundurmaktadır.) #1- ji...
