47-Mellifluous

620 37 2
                                    

Umarım seversiniz

~

"Hoseok!?"

"T-Taehyung..." Hoseok onun iyi olduğunu bu kadar kısa bir sürede görebildiğine çok sevindi. Tabii "iyi" kelimesi göreceli bir kavramdı.

Taehyung kaşlarını çatıp Hoseok'un arkasındaki ziyafet masasına baktı. Ardından aynı bakışlardan Hoseok'a da sunarak arkasını döndü ve salondan çıktı.

Hoseok onun kolundan yakaladığı gibi kendine çevirdi. Bunu yapmak için çok erken olduğunu biliyordu ama Taehyung'ı böyle görmeye dayanamıyordu. Alınlarını birleştirirken ellerini beline sardı.

"Tae, benim Tae'm... Biliyorum bunu yapmam büyük bencillik. Sen bu haldeyken bile hala sana sarılmadan, senin kokunu almadan duramıyorum. Sanırım şu masayı başıma yıkmadığın için şükretmem gerek. Ama sana söylediğim o tek cümle beni kendimden soğuttu. Yemin ederim bunu dediğim için kendimden iğrendim. O-o an düşünmeden söyledim. Çok pişman olduğumu bil sadece. Şimdi çıkacağım. Güzelce yemek ye. Ha bir de... oğlumuza iyi bak."

Taehyung ona kollarını sarmayı planlıyordu ancak ayrıldıklarını ve Hoseok'un kapıdan çıktığını fark edemeyecek kadar anın büyüsüne kapılmıştı. Tek eli havada ve ağzı açık bir şekilde kapıya bakakalmıştı. Yutkundu. Yere çöküp ağlamaya başlayınca saçını başını yolmasını engelleyen tek şey Yeontan oldu.

~
Jin adresi biliyordu. Yakınında Büyükannesi oturuyordu çünkü. Namjoon'un arabasına atlayıp sürmeye başladı. Jeongguk'la ikisi hala şehri turluyor olmalıydılar. Göz devirip onlara haber vermemenin daha iyi olacağını düşündü. Yugyeom onu tanımıyordu ve rol yapabilirdi.

Eve vardığında çok geç olmamasını dileyip kapıyı çaldı. Kapıyı genç bir çocuk açtı. Jin o anda onun da Yugyeom'un nasıl göründüğünü bilmediğini fark etti. Bozuntuya vermeyip kocaman gülümsedi. Çocuk ona tuhaf tuhaf bakınca boğazını temizleyip eve girmek için bir mazeret bulmaya çalıştı.

"Günaydın, efendim. Acaba... ben eee lavabonuzu kullanabilir miyim?" Karşısındaki başını sallayınca bir anda rahatlayıp omuzlarını gevşetti. İçeri buyur edilince çaktırmadan etrafa göz gezdirdi. Çocuktan lavabonun yerini öğrenince de belli etmemeye çalışarak oldukça yavaşça lavaboya yürüdü.

Ev tek katlıydı. Oldukça da dardı. Jin tüm odaların kapısının açık olduğunu fark etti. Sanki onun görebilmesi için açılmıştı... odaların tümünün boş olduğunu gördü. Belki de yanlış gelmişti. Evin sahibi çocuk onun peşinden geliyordu. Ona belli etmeden çıkması lazımdı bu evden. Belki telefonu çalıyor gibi yapabilirdi.

Koridorda yürürlerken bir anda durdu. Çocuk da onunla birlikte durdu. "Bir sorun mu var efendim?" Jin telefonunu eline alıp saate baktı. "Eyvah! Toplantıma geç kalıyorum. En iyisi ben gideyim." Tam gidecekken çocuk onu kolundan yakaladı. "Ama bayım, tuvaleti kullanmayacak mısınız?" Jin yutkundu. Arkasını dönüp kapıya yürümeye başladı ancak arkasından bir ses duydu:

"Gitmesine izin vermeyin."

~

"Nasıl bize haber vermeden gider ya?" Jeongguk hızla arabayı sürüyordu. Yanında Namjoon ise Jin'e ulaşmaya çalışıyordu. Jimin'in annesi onu aramasa dönüp durmaya devam edeceklerdi. Yugyeom'un adresini istemek Jeongguk'un da aklına gelmişti ancak, bilirsiniz işte bunu mantıklı bulmamıştı.

Namjoon telefonu bırakarak yanaşmakta oldukları eve baktı. Onun da sevgilisi için ne kadar endişelendiği belliydi. Hızlı nefesler alıyor, titreyen ellerini nereye koyacağını bilemiyordu. Arabadan atlarcasına inip eve koştu. Jeongguk yanına gelene bekledi ardından kapıyı çaldı. Beklediğinin aksine kapıyı uzun uzun çalmaları gerekmedi. Namjoon'un güzel sevgilisi işini iyi biliyordu.

~
"S-sevgilim?!"

"Jin hyung?!"

İkili birbirine hayretle bakarken Jin ellerini silkeledi ve bir kez daha göz devirdi onlara.
"Jin sen ne yaptın böyle?" Namjoon eve adımını atıp sordu. "Arkadaşlarım için her şeyi yaparım bilmiyor musun? Özellikle de Kook için."

İkisi de yerde baygın yatan üç adamın üstünden atlayıp Jin'e sarıldılar. Namjoon şu an onu öpmek istese de Jeongguk'un yanında bunu yapacak değildi. Namjoon onu kendine daha da çekerken Jin onu ve Jeongguk'u ittirdi. "Ah hadi ama çok yılışıksınız, bütün gün şehri turlamanız bir işe yarayacak galiba çünkü Jimin'in nerede olduğunu biliyorum. Ayrıca oraya havalı bir giriş yapabilecek zamanımız var bence."

~

Jimin'in üstünde yatan Yugyeom sırıttı. "Adamlarımdan biri eski evime gidecek kadar salak olan arkadaşlarından birkaçını getirmiş olmalı. Aşağı inip kapıyı açacağım ve sen de burada kalacaksın."

Jimin onunla birlikte doğrulurken kafasını salladı. "Sen öyle san." Yugyeom kapıdan çıkarken kapının eşiğinde ayağını koydu ve kapatmasını engelledi. Yugyeom ona bakıp sırıttı ve kapıyı onun geçmesi için tekrar açtı. "Gel de arkadaşlarını gör sevgilim."

Jimin onun ağzına bir yumruk geçirirken konuştu. "Bana üçüncü şahıs dışında herhangi bir sıfatla seslendiğin her an ağzına bir yumruk yiyeceksin."

Yugyeom gülümsedi. "Senden yumruk yemek bile tatlı...eee Jimin." Yugyeom hala ondan korkuyordu. Bu iyi bir şeydi. Sırf keyfine bir yumruk daha geçirmeye hazırlanırken kapının tekrar çalmasıyla ikisi de atıldı. Kapıya ulaştıklarında Jimin karşısına çıkacak olan şeyden çok korktuğunu fark etti. Ya arabanın arka koltuğunda baygın yatan Jin hyung ya da sevgilisiyle karşılaşırsa?

Bunları düşünürken Yugyeom uzanıp kapıyı açtı ve karşısına çıkan şey karşı duvara yapışmasını sağladı. "SEVGİLİMDEN UZAK DUR SENİ KÜÇÜK PİÇ KURUSU!"

"J-Jeongguk?" Jimin kafasını duvara yapışan ve yere doğru kayan Yugyeom'dan kapıya tekrar çevirdiğinde böyle bir şeyi asla beklemiyordu.

Deri ceket ve deri pantolon giymiş sevgilisi, Namjoon ve Jin hyungı karşısında film yıldızları gibi dikiliyordu. Onları görmenin verdiği rahatlıkla yere çöken Jimin, dünyanın en iyi sevgilisi ve en iyi arkadaşları tarafından yerden hemen kaldırıldı. Jeongguk onu kendine sıkıca bastırdı. Birkaç saatte ne kadar stresle dolduysa, ne kadar korktuysa; hepsi Jimin'ine sarılmasıyla geçmişti.

Onlar sarılırken Namjoon ve Jin dışarıda beklemeye karar verdiler. Jeongguk ve Jimin birbirine sarılmış derin nefesler alırken Jimin'in  uzun süren soğukkanlılığının sevgilisine sarılınca hemen kaybolması onu şaşırtmıştı. Yanaklarının ıslanmasına izin veren Jimin ağladığını görmemesi için eliyle yüzünü kapadı ancak Jeongguk onun ellerini anında çekip yanaklarını silmeye başladı. Yüzünü kaldırdığında Jimin gözlerini ondan kaçırdı. Duygusal olmayı sevmiyordu. Jeongguk onu bakmaya zorladığında gözlerini kapattı. Jeongguk ise onu göz kapaklarından defalarca öptükten sonra ellerini ellerine indirdi ve eve son bir kez baktıktan sonra kapıyı kapadı.

Çoktan arabaya binmiş Namjoon ve Jin onlara ön koltuktan baktı. Jimin yüzünü tekrar eliyle kapamış, sevgilisinin onu yönlendirmesine izin veriyordu. Jeongguk onu arka koltuğa bindirip kucağına yatırdı. Kendisi de çok kötü bir gece geçirmişti ama Jimin'inkini tahmin bile edemiyordu. Ayrıca tüm gece ona dargın olduğu ve kendisine dokunmasına izin vermediği için bunun acısını çıkarıyordu. Jimin de uzanıp onun saçlarını okşuyor, yüzünde gezinen elini alıp öpüyordu. Minik civcivi kucağına ne de yakışıyordu!

~
Selam
Olaylar tam olarak çözülmedi henüz haberiniz olsun

Hoseok'un gitmesinin sebebi Tae ona öyle tepki verince Jin'in dediğinin aksine kendini ona affettiremeyeceğini düşünmesiydi. Ve Taehyung'ın da onu hemen affetmesi Aslında ona hiç darılmamasındandı. Evde onu gördüğü anda affetti.

Sona yaklaşıyoruz. Son bölüm hem soft hem komik olacak çünkü böyle bitmesini seviyorum.
-lio

BE TO(GETHER) ~Jikook~जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें