❄️53.Bölüm❄️

6.9K 493 463
                                    

Medya: Bölümden bir kesit 💫

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Medya: Bölümden bir kesit 💫

❄️

Evden çıktığımızda Selin kabanının cebinden anahtarını çıkarttı ve anahtarı bana doğru atarak tutmamı sağladı. Bahçede gözükmeyen araba ile kaşlarım çatılırken Selin kısık bir sesle "Az aşağıda" dedi. Onu başımla onayladığımda sessiz fakat bir o kadar da hızlı adımlarla arabaya doğru yürümeye başladık.

Arabanın aşağıda olması çok iyi olmuştu. Aksi takdirde arabanın sesinden veya camdan baktıklarında arabanın olmadığını görürlerse anlayabilirlerdi. Arabanın yanına geldiğimizde hiç beklemeden şoför koltuğuna geçtim ve hızlı bir şekilde evden uzaklaştık.

Selin fazlasıyla heyecanlı bir sesle "Sende olmasan aksiyonu, heyecanı unutacağım. Senden önce kendime yarattığım en büyük aksiyon naneli şekerin üstüne soğuk su içmekti." Dedi. Ağzımdan ufak bir kıkırtı çıkarken şehir merkezine gelmiş olmamızın rahatlığıyla daha hızlı sürmeye başladım. Saniyeler geçtikçe tanıdık gelen yollar ruhumu sıkmaya başlarken arabayı yavaşlattım ve sesime terddütün bulaşmasını umursamadan "Ölmüş olabilir..Yine de içeri girecek misin?" Diye sordum.

Yüzünde ufak bir korku yaklasam da sonradan kendine güvenen bir ifadeyle "Sen nereye ben oraya" diye yanıtladı. Ona samimi bir tebessüm yollarken dar caddeleri geçmiş ve mekanın önünde durmuştuk. Anahtarı çıkartıp cebime attığımda arabadan indik. Yanyana yürümeye başlarken "Esin, ya Savaş sabah bizden önce gelip onu götürdüyse..? Ya da adam öldüyse.." konuşmakta zorlanıyordu fakat sonradan kendini topladı ve devam etti. "Yani öylece bırakıp gidecek miyiz?"

Sorduğu sorunun cevabı bende de yoktu. Fakat bu soruların cevaplarının bende olmaması bana huzursuzluk vermiyordu. Onu sadece "Bilmiyorum" diye yanıtladığımda cebimden anahtarı çıkarttım ve mekanın kapısını açtım. Birbirimize onaylarcasına bakarken bedenimi ölümün soğukluğu sarmıştı. Bir iki adım atıp içeri girdiğimde Selin de peşimden geldi.

Dün gece burada yaşananlar gözümde canlanırken ellerimi ceplerime soktum. Gerçekten de sadece üşüyordum. Ruhum üşüyordu, benliğim eziliyor ve nefret bedenimi ele geçiriyordu. Kimeydi bu nefretim, Savaş'a mı yoksa yukarıda boynuna urgan geçirilmiş mavi gözlü adama mı?

Merdivenlere doğru ilerlerken metal bir şeyin sürüklenmesi gibi bir ses bütün mekanda yankılanınca hemen arkama döndüm. Selin korkulu gözlerle yerde ki kanlı bıçağa bakıyordu. Dün o adamın boğazıma dayadığı bıçaktı. Bakışlarını aniden boynuma çevirirken yanıma doğru yaklaştı ve duyduğu korkuyu gizleyerek "Hadi bakalım şu adama" dedi.

SİYAHIN ESİRİ | Lobelia Where stories live. Discover now