❄️32.Bölüm❄️

9.5K 638 417
                                    

❄️

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

❄️

Savaştan bakışlarımı çektikten sonra tekrardan önüme döndüm ve dörde katlanmış kağıdı açmaya başladım. Tam kâğıtta yazanları okuyacağım sırada Savaş benim gibi yere eğildi ve arkamdan elimdeki kâğıda uzanarak aldı. Ona öfkeyle bakarken Savaş kâğıdı avucunun içinde buruşturmuştu. "Ver şu kağıdı!" Diye bağırdığımda bana buz gibi bakışlarını yolladı. Gözümden akan yaşlar her saniye biraz daha kururken Savaş ayağa kalktı ve kağıdı iyice buruşturdu. Onunla beraber ayağa kalktıktan sonra yanına doğru hızlı adımlarla ilerledim. Tam eline uzanacağım sırada kağıdı arkasına sakladığında ona kötü bakışlarımı yolladım.

Bana karşı siyah gözleri bir yabancıya bakar gibi bakınca bakışlarımı nefretle doldurdum. Karanlıkta bile bir çift yıldız kadar parlak duran gözleri koyulaşırken içindeki ışıltı daha çok arttı. Kâğıda ulaşabilmek için Savaş'ın etrafında dönüp arkasına ulaştığım sırada hızlıca bana döndü ve bir nefes kadar yakınımda durdu. Başımı hızlıca ona doğru kaldırdığımda bu yakınlığımız tehlikeli bir hal almaya başlamıştı. Bakışları yüzümün her bir miliminde gezindikten sonra gözleri öfke ile kapandı. Bakışlarımı gözlerinden çektikten sonra onun gözlerini kapatmasını fırsat bilerek kollarımı beline doladım ve kâğıda uzanmaya çalıştım.

Ani bir hareketle elindeki kağıdı cebine sıkıştırdı ve iki kolumu birden sertçe bedeninden uzaklaştırıp canımın acımasını umursamadan arkamda birleştirdi. Yüzünü iyice yüzüme yaklaştırdığında bütün nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Bakışları tehlikeli bir şekilde yüzümde turlarken dışarıdan gelen gök gürültüsü ile korkuyla sıçrayan bedenim refleksen Savaş'a doğru ilerledi. Artık dokunuşları korkumu hafifletmek ister gibi değildi.

Gözlerinin içine baktığımda görebildiğim tek ifade güvensizlik ve öfkeydi. Bazen o kadar tepkisiz bakıyordu ki bana karşı öldüresiye bir sinir beslemesini bile isteyebiliyordum. Gözlerinde bir ifade görebilmek beni iyi hissettiriyordu. Her ne kadar kırıcı olsa da..

Bedenimin ona doğru çekilmesiyle kollarımdaki tutuşunu gevşetti. İçimde bir yerlerde bir şeylerin kırılma sesini duysamda umursamadım. Kendime verdiğim söz aklıma geldiğinde ona "Bırak" dedim. Bakışları yeniden tepkisizleşirken sessiz kaldı. Arkamda sabitlediği ellerimi emanet bir şekilde tutması içimde büyük bir öfkenin daha doğmasına sebep oluyordu. Bu durum daha katlanılmaz bir hal alırken yüksek çıkan sesimi umursamadan "Bırak dedim sana!" Diye bağırdım. Bakışları bir katili andırsa da artık beni korkutmuyordu. İçinde bulunduğumuz durum kadar ne korkutucu olabilirdi ki?

Yüksek çıkan sesime verdiği tek tepki sertçe kollarımı sıkmak olmuştu. Bedenim başta acıya karşı dirense de acı eşiğim fazlasıyla dolmuştu. Gözlerimdeki ısı ile yüzümü ona göstermemek için hırçınca bir kaç hamle yaptım. Her hareket edişimde kemiklerim sızlarken canımın yandığı kadar onun canını yakmak istedim. Güçsüzce kaçmak değil. Bedenime verdiği fiziksel acıdansa yüreğimdeki acı daha fazlaydı. Savaş'ın bana zarar verebileceğini hiçbir zaman düşünmemiştim. Peki şuan yaptığı şeyi farkında mıydı?

SİYAHIN ESİRİ | Lobelia Donde viven las historias. Descúbrelo ahora