XXV.

34.4K 1.8K 644
                                    


Merhaba arkadaşlar, belli bir süredir bölüm gelmediğini biliyorum fakat bunun kendimce en iyi açıklaması 'yazsaydım, istediğim gibi olmayacaktı' hissiyatıydı. Hikaye için önemli dönüm noktalarından biri bu bölümdü ve kendimi bir türlü istediğim gibi yazmaya veremedim. Bu nedenle süreç epey uzadı. Umarım bölüm sizin de içinize siner. Hatalarım varsa affola. Hepinize keyifli okumalar diliyorum. 

(ÖNEMLİ NOT: MMBÇ için spotify hesabımdan tamamen kitap için seçtiğim özel şarkıları derledim ve bir liste haline getirdim. Her şarkıda karakterleri yansıtan bir şeyler bulacaksınız. Linki buraya bırakıyorum. Liste güncellenecektir: spotify:playlist:6PuzuZeKqrRLzSB4TlMi8s )


Sigara dumanından dolayı sararmış perdelerin kıyısında durmuş bitmesini bekliyordum. Babamın bağırış sesleri kapıyı her ne kadar örtmüş olursa olsun tüm eve, hatta mahalleye kadar yayılıyordu. Annemin çaresiz çıkan incecik sesi kalbimi acıtıyordu. Neyden dolayı kızdığını bilmiyordum babamın. Gerçi bilmeme gerek yoktu. Bu sahneye defalarca tanık olmuştum küçükken. Herhangi bir şeye sinirlenip kavga çıkarabilirdi babam. Halının üzerindeki kömür yanığı izlerini zihnimde defalarca ve defalarca kez saydım. Birkaç kez yerimden ayrılıp annemin yanına gitmeye cesaret ettim. Her defasında kapının önünde kendimi durdurup geri döndüm. Böyle zamanlarda benim çabam babamı daha fazla sinirlendirirdi. Hem bana vurmazdı babam. Bana sinirini annemin üzerinden çıkarırdı. Keşke bana vursaydı derdim içimden her defasında. O zaman canım daha az yanardı.

"Sıçtırtma parana, para istiyorsan git köprü altına," diye bağırdığını duydum babamın. "Gerçi beş para etmezsin ama."

"Sen bana ne demeye çalışıyorsun?"

"Bana cevap verme!"

Ardından gelen kıyamet gibi sesler. Hiç şaşmazdı. Neresine vurduğunu bilemezdim. Annem iyi saklardı. Her defasında hıçkırıklarını bastırmaya çalışırdı. Daha önce defalarca kez düşündüğüm gibi kilerdeki gömme dolabın içinde duran tüfeği almayı düşünürdüm. Eğer biraz daha büyük olsaydım babamı öldürürdüm. Kıyametin ardından babamın odanın kapısını açıp savrularak dışarı çıktığını gördüm. Anneme vururken biraz hırpalamıştı kendini. Ona nefret dolu gözlerle baktım. Yakıcı nefretimi hala içimde, derinlerde hissedebiliyordum. Bana şöyle bir bakıp geçerek dış kapıya doğru savruldu ve kapıyı arkasından çekip gitti.

Hızlıca annemin yanına gittim ve burnundan süzülen kanı elinin tersiyle sildiğini fark ettim.

"Bir şeyim yok Nazlı'm, nazlı kızım benim," dedi annem yerden toparlanıp ayağa kalkmaya çalışırken.

"Neden?" diye sordum küçük bedenimde bir zamanlar daha ince olan sesimin. "Neden buna katlanıyorsun?"

"Çünkü gideceğim yer yok yeğenim."

Gözlerimi kırpıştırarak bir iki adım geri çekildim ve annemin yüzünün amcamın yüzüne evrilişini dehşet içinde izledim. Yüzündeki kemikler birbirine geçerek amcamın suratını alıyordu. Yüzü erimiş mum kıvamındaydı. Dehşet içerisinde izliyordum bu değişimi. Nefesim boğazıma tıkanır gibi oldu ve boynumu tutarak geri geri adımlarımı sürdürürken "Anne!" diye çığlık attım.

"Annen baban yok," dedi amcam gülümseyerek. "Yeğenimi bana emanet ettiler. Onlara oyun oynayacağımızı söyledim."

Mavinin Maviyle Buluştuğu ÇizgiWhere stories live. Discover now