XIII.

27.1K 1.5K 371
                                    


  "Bilemedim," dedi Engin ben nefes nefese konuşmayı bitirdiğimde, düşünceli bir sesle. "Bu çocuğun ne yaptığını hala çözebilmiş değilim. Hem bir kızla görüşüyor, onu yanağından öptüğünü görüyorsun ve bugün de onunla takılırken karşılaşıyorsunuz; hem de seninle neredeyse flört edermiş gibi davranıyor."

Pizzamdan bir dilim alıp ojenin taşan yerlerini tırnağımla sıyırırken bir yandan da ağzım dolu konuşmaya çalıştım: "Yani sence gerçekten benimle flört mü ediyordu?"

"Nazlı saf saf konuşma," dedi Engin bezgin bir sesle. "Gündemimizin ana maddesi bu çocuğun seninle flört etmesi değil. Kimi insanlar birçok kişiyle flört edip birçok kişiye ilgi duyabilirler."

"Sen katilsin," diye mırıldandım yüzümü asarak. Ojem de git gide dağılmış ve bok gibi olmuştu. "Mutluluk katili."

"Hayır ben sadece mantıklı ve beyni çalışan bir insanım," dedi Engin. "Senin aksine."

Gözlerimi devirerek pamuğa biraz aseton döktüm ve mahvettiğim parmağımı silmeye çalıştım. Fakat bu kez de diğer parmaklarımdaki ojelere pamuk yapışmıştı. Çığlık atmamak için kendimi zorlayarak elimle yüzümü yelledim. Şu yeryüzünde oje sürerken cinnetin eşiğine gelmeyen insanlar var mıydı gerçekten?

"Pekala," dedim biraz düşününce Engin'in gerçekten mantıklı konuştuğunu fark ederek. Buğra'nın yanındayken kendimi ona çok kaptırıyordum ve gerçekten beraberken beynim resmen durma seviyesine geliyordu. Mesela bundan kırk beş dakika önce, o arabayla uzaklaşana kadar vücudumda beyin diye bir organın varolduğunu unutmuştum. Bu hiç iyi değildi. Çünkü Buğra belki de benimle beraberken bana bazı sinyaller veriyordu. Olumlu veya olumsuz. Belki gerçekten benimle arkadaş olarak konuşuyordu ama samimiyeti tüm kadınlara karşı böyleydi ve ben de hayatımın sonuna kadar Buğra'nın her hareketini inceleyerek ve satır satır üzerine düşünerek heba ederken o benim yalnızca arkadaşım olarak kalacaktı. Belki de Buğra heyecan sever biriydi. Birçok kadınla flört etmek hoşuna gidiyordu. Bu yüzden Tuğçe'nin yanındayken, o olmadığında olduğundan daha gergin oluyordu. Belki de Buğra kahrolası bir aseksüeldi! Kim bilebilirdi ki? "Şimdi ne yapmam gerekiyor?"

"Bir şey yapma," dedi Engin umursamaz bir sesle. "Eğer bir şeyler varsa dönüp dolaşıp sana gelecektir. Ciddiyim. Her zaman nasıl konuşuyorsan öyle konuş onunla."

"Yüzüm kızararak ve son derece utanç dolu."

"Gerçekten tansiyonum düşüyor."

"Offf!" diye bağırdım tüm tırnaklarımdaki ojeyi kazır gibi silerken. "Tamam, tamam. Dediğin gibi olsun. Kapatıyorum bu konuyu içimde."

"Ben buna canı gönülden inandım," dedi Engin çok ciddi bir sesle. Ardından bir kahkaha kopardı.

"İnanılmaz komiksin."

Engin'in hoparlörden dışarı taşan sesi mutfakta çınlarken birden Azrail gibi başıma dikilen upuzun siyah ve yabancı bir cisimle sıçrayarak yerimden kalktım. Onat duvar gibi, hatta biraz sinirli bir suratla mutfağa şöyle bir bakınıp gözlerini telefona çevirince, yüzüne bariz bir rahatlama ifadesi yerleşti. Olan biteni anlamaya çalışırken Engin sessizliğimi fark etmiş olacak ki, "Nereye kayboldun Nazlıcan," diye bana seslendiğinde, mutfağa Tufan Özkan'da teşrif etmişti ve ben de otomatik olarak "Tufan Özkan," diye mırıldanmıştım.

"Onat'ın kiracısı," dedi Tufan Özkan'da bana gülümseyerek selam verirken.

"Ne! Bir dakika bir dakika ne? Tufan Özkan mı dedin sen?"

"Engin," dedim gözlerim kocaman olarak.

"Allah'ım inanamıyorum şu anda benim konuştuğum telefonun diğer ucunda Tufan Özkan mı duruyor?"

Mavinin Maviyle Buluştuğu ÇizgiWhere stories live. Discover now