VI.

30.1K 1.6K 464
                                    

Telefonumun tanıdık melodisi rüyalarıma fon oluşturmaya devam ediyordu fakat gözlerimi açacak hâlim dahi yoktu. Kendi kendime şarkıya içimden eşlik ettim. Güneş odama girip beni rahatsız etmediğine göre, ya henüz sabah bile olmamıştı ya da hava kasvet diye bağırıyordu. Melodi sona erdiğinde, rahatlayarak iç çektim ve pozisyonumu değiştirdim.

Yeniden başladı.

"Aaağh," diye bağırarak yatakta debelendim ve telefonumu aramaya başladım. İyi olduğum bir şey varsa o da yatakta telefon kaybetmektir. Yastık kılıfının içinde bularak arayana baktım. Engin. Gözlerimi devirdim.

"Geçerli bir sebep söyle."

"Saat ona geliyor?"

Gözlerim kocaman açıldı. On mu? Hazırlanmak ve kahvaltı yapmak için yalnızca yarım saatim var demekti bu. Yataktan neredeyse uçarcasına kalktım.

"Sen niye aradın peki?" diye sordum giyinmek için telefonu hoparlöre alıp bir kenara koyarak. Her zamanki gibi bir Jean ve bir de tişört işimi görecekti.

"Şey ben... Ben bugün işe gelemeyeceğimi söylemek için aradım," dedi Engin biraz durgun bir sesle. "Ülker Bey'den rica ettim, yerime iki-üç saatliğine bakabilirsen Cumartesi günü bana olan borcunu unutacağım."

Kaşlarımı çatarak Engin'deki ses değişiminin kaynağını bulmaya çalıştım. Sesi hüzünlü geliyordu. Bir şeyler olmuş gibi. Dahası neden işe gelmeyecekti ki?

"Tabii ki," dedim biraz gecikerek. "Engin, sen iyi misin?"

"Daha sonra konuşalım olur mu?"

İçim rahat etmeyerek onu onayladım. Daha sonra vedalaşarak telefonu kapattık. Bir süre telefon ekranına bakmakla yetindim. Er geç bana anlatacağını biliyordum, aramızda gizli saklı asla olmazdı. Bunu daha sonra düşünmek üzere erteleyerek telefonumu çantama tıkıştırdım ve hızla üzerimi değiştirdim.

Bugün son blok derse giremeyecektim ve şans bu ya ders Ensar Hoca'nın dersiydi. Hala şu bilim kurgu projesi ile ilgili bir şeyler beklediğine emindim. Ben ise ucundan bile tutamamıştım.

*

"Bu sanki..." Ensar Hoca yüzünü buruşturarak geriye yaslandı ve yazdığım birkaç satırlık şeyi masanın üzerine bıraktı. "Büyük yazarlar tarafından reklamı yapılmış bestseller kitap girişi gibi olmuş."

Nefesimi bırakarak başımı öne eğdim. Evet, bir bestseller romandan kopya çektiğimin farkına varılması imkânsız değildi. Ama aklımda mümkün olabilecek hiçbir bilim kurgu olay örgüsü gelmiyordu. Yani, kopya da denmezdi fakat işte insanın aklı ister istemez okuduğu kitaplara kayıyordu. İyi de ben nasıl özgün bir şeyler bulabilecektim ki?

"Sanırım yapamayacağım hocam," dedim umutsuz bir sesle.

"Bence üzerine düşünmedin bile," diyerek elindeki kâğıdı buruşturdu. "Eğer ciddi bir şekilde oturup kalbini ortaya koyarak yazmaya başlasaydın şu anda Buğra'dan önde olduğunu söyleyebilecektim."

Gözlerimi kırpıştırdım. Buğra'dan önde olmak? Buğra çoğunu yazmış mıydı? Ne yazmıştı? Nasıl yazmıştı? Ensar hoca okumuş muydu? Ben de okuyabilecek miydim? Heyecanımı gizlemeye çalışarak avuç içlerimi pantolonuma sildim.

"O..."

"Bana birkaç sayfalık dosya teslim etti," dedi cümlemi tamamlayarak. "Epey de üzerine uğraşmış. Konu orijinal fakat üslubunda sıkıntı var. Senin ise üslubun çok düzgün, olay örgün zayıf. Birlikte çalışsanız..."

Cümlesini yarıda keserek kaşlarının arasını sıktı. Bu sırada benim kalbim çoktan koşarak uzaklaşmıştı. Buğra ile aynı kurgu üzerinde çalışmanın düşüncesi bile ayağımın yerden kesilmesine yetmişti. Onunla sürekli bir araya gelebileceğim, onunla konuşabileceğim, yüzünü yakından izleyebileceğim bir kurguda birlikte çalışmak...

Mavinin Maviyle Buluştuğu ÇizgiWhere stories live. Discover now