🍂3.5 Kaybediş🍂

20.7K 1.2K 251
                                    


İYİ OKUMALAR :)

1Hafta sonra

Ayşe ablanın getirdiği sudan büyük büyük yudumlar aldım. Gece yine mide bulantısından uyanmıştım ve evdekileri de uyandırmıştım. Ayşe ablanın endişeli gözlerle yüzümü incelerken hızlı hızlı içtiğim su midemi yine bulandırmıştı.

"Kuzum iyi görünmüyorsun hastaneye gidelim." Elimdeki boş bardağı alıp masaya koydu ve karşımdaki sandalyeye oturdu. Her gün her gün bulanmıyordu sadece geceleri yoğun oluyordu ve gündüzleri sadece hafif bir bulantı oluyordu. Halsizliğim hastalığın belirtisiydi ama hastaneye gitmek istemiyordum. Hem reglim gecikmişti ve hem de duymaya hazır değildim. Eğer hamileysem bunu onların yanında öğrenmem iyi olmazdı. Yarın kendi başıma hastaneye gitmek daha mantıklıydı.

"Yok ya geçer şimdi, akşam çok ağır yedim ondan." Tebessüm edip ayaklandım ve Evrim'e kısa bir bakış attım. Siniri geçmiş hiçbir şey olmamış gibiydi. Servan'ın doğum günü olayını söylediğimde geleceğini söylemişti hatta.

"Kendini iyi hissetmediğinde söyle direkt gidiyoruz." Evrim yine uyarıcı bir şekilde konuşurken kafamı olumluca salladım. Eskisine oranla daha çok sahiplenmeye başlamıştı. Servan'ın söylediği yalanı anlattığımdan bu yana sanki kimsesiz olmadığımı gösterme derdindeydi. Hoşuma da gidiyordu. İyi geceler dileyip odama doğru giderken Servan'a hâlâ hediye bulamamıştım ve bugün akşama doğru doğum gününü kutlayacaktık. Öğlen son kez yine mağazaları gezmem gerekecekti.

__

Evrim'le birlikte baktığım takım elbisenin modeli güzeldi ama siyah olmasını istemiyordum. Zaten her seferinde siyah giyen biriydi ve onu farklı renklerin içinde görmek daha güzel olurdu. Ellerimi saçlarımdan geçirdim. Koskocaman mağazada nasıl istediğim şeyi bulamıyordum!

"Kıyafet yerine daha anlamlı bir şey mi alsan acaba?" Evrim elindeki broşürü sallayarak etrafına bakınırken anlamlı olacak hediyeler düşünmeye çalıştım. Ama aklıma gelen hiçbir şey yoktu.

"Ne sevdiğini ya da ne alırsam beğenir bilmiyorum ki." Yanaklarımı şişirip sıkıntıyla nefesimi verdim. Henüz hiç tanımıyordum onu.

"Neyseki yardım edecek kişi de geldi." Evrim'in gülerek baktığı yere kafamı çevirdiğimde mağazaya 32 diş giren Okan'ı gördüm.

"Ne işi var burada?" Şaşkınlığımı gizleyemeden podyumda yürüyormuş salına salına gelen adamı izlemeye devam ettim.

"Ben çağırdım." İnanamayarak Evrim'e baktım. Gülümseyerek Okan'a bakıyordu. Ablam Okan'ı çağırmıştı ve bu hiç normal değil. Evrim asla böyle bir harekette bulunmazdı çünkü.

"Hangi ara haberleşmeye başladınız?" Sorum Okan'ın yaklaşmasıyla havada kalmıştı. Normalde her zaman rahat kıyafetlerin ya da sportif kombinlerin içinde bulurdum onu ama bu kez takım elbisesiyleydi. Sadece davette görmüştüm onu böyle ama o zaman çok inceleme fırsatım olmamıştı. Açıkçası rahat takıldığı kombinleri ona daha çok yakışıyordu. Böyle çok resmiydi ve kesinlikle dışarıdan iş olarak iyi bir konumda olduğunu belli ediyordu.

"Merhaba hanımlar...çok bekletmedim umarım Evrim hanım." Okan, Evrim'in selamlaşmak için sıktı elin üzerini öperken gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Neler oluyordu böyle?

"Biz de yeni geldik sayılır." Yalandı! Neredeyse 2saattir kocaman alışveriş merkezini dolaşıyorduk. Okan'a yalakalık mı yapmaya çalışıyordu ablam yoksa ben mi yanlış anlamıştım?

"Hoş geldin." Vallahi diyecek bir şey bulamıyordum. Resmen 1-2 haftada bayağı bir yol katetmiş gibilerdi.

"Esin duydum ki yardıma ihtiyacın varmış ben de hemen yardım edeyim dedim. Yekta yanıma uğradı ama onu hastanede bırakıp geldim. Umursanmıyormuş gibi hissetsin diye." Okan sanki harika bir iş yapmış gibi yüzüme bakarken Servan'ıma yaptığı muamele yüzümün düşmesine yetmişti.

Kader Bağı (Tamamlandı)Där berättelser lever. Upptäck nu