🍂3.3 Gerçekler🍂

24.4K 1.4K 143
                                    


7 Bölümde +35K okuyucu mu??? Nasıl teşekkür etsem bilemedim. İyi ki varsınız ♥️

-Sizce Zehr-i Aşk kitabımdan Kenan ve Eylül'ü birkaç bölüm konuk edeyim mi?
Cevaplarınızı merakla bekliyorum.

İYİ OKUMALAR :))

Yüzündeki kızarıklıklar daha yeni yeni geçiyordu. Uyurken onu izlemeyi seviyordum. Gün içerisinde sinirli yüzü ve çatık kaşları uyurken gevşiyordu ve yüzündeki rahatlama bariz belli oluyordu. Hayata karşı aldığı bir önemli bence sert duruşu. Sevilmemiş bir adamla karşı karşıyaydım ve onu sevdiğimi gösterecektim...sevilmeyi tadacaktı. İki saat önce verdiğim cevaba sevinip ne yapacağını bilemez hali gözümün önüne gelince gülümsedim. Otuzlu yaşlarında olsa bile küçük bir çocuk gibiydi o an. Bana kanıtlamaya çalıştığı hislerin farkındaydım. Ama aklımdaki acabalar uçup gidemiyordu. Tekrardan küçük bir hareketimi ölen karısına benzetir diye çok korkuyordum. Kişilik olarak farklıydık onunla ama olur ya hani...küçük bir hareket, benzerlik ya da küçük bir mazi...
Nasıl olmuştu Servan kendisini sevmeyen biriyle evlenmişti? Akıllı bir adamdı ve anlamamasına şaşırıyordum. Açıkçası ben de Cem'in beni sevmediğini anlayamamıştım. İnsanın gözüne perde iniyordu. Koşulsuz bir sevgiydi çünkü, bir karşılık beklemeden... Bu kez karşılıksız değildi.
Kolumu beline koyup gözlerimi kapatacakken Servan yan döndü ve yüzümü boynuna yapıştırdı. Kokusu, sıcaklığı ve dokuşunu beni benden alıyordu.
Sıcak nefesi saçlarıma her çarptığında uyku beni daha çok ele geçiriyordu. Keyifli bir şekilde hayaller kura kura gözlerimi kapattım.

2 hafta sonra

Babam tatilini uzatma kararı almışken ben de ablamı ve Zehra ablayı karşıma çektim. Sonuçta Servan'la ilişkimiz ciddiye binebilen türdendi. Daha fazla yalana gerek yoktu. Zehra abla olayları az çok biliyordu ancak Evrim çok uzaktı her şeye. Ayrıca Fırat bey ablamla düzgün bir şekilde konuşmuş, işime son verdiğini söylemişti. Kovulmamıştım(!) işime son verilmişti.
Zehra abla sanki iyi şeyler anlatacakmışım da dedikodusunu yaparız diye kekeler, bisküviler getirmişti çayın yanına. Oysa ya Evrim sinir krizi geçirecekti ya da ben ağlama komasına girecektim.

"Seni dinliyoruz." Evrim tırnaklarını törpülemeyi bitirip bana bakarken derince nefes aldım.

"Bana ne kadar kızacağını bilsem bile artık yalan söylemek istemiyorum." Bakışlarımı ondan uzaklaştırıp kucağımdaki ellerime indirdim. Başparmağımdaki tırnağın yanı soyuluyordu. Küçük et parçasını koparmaya çalıştım.

"Servan'la aylar öncesinden tanışmıyorum. Hatta onu daha yeni yeni tanıyorum." İtiraf etmek zordu...en başından yalan söylememem gerekiyordu.

"Cem ve senin ilişkinizi açıkladığınız günün ertesi sabahı onu intihar edecekken gördüm." Nefesimi zor alıp verdiğim. Boğuluyormuş gibiydim ve gözlerim dolmaya başlamıştı.
"Ona teklifte bulundum. Yalandan sevgilim olacaktı yani size karşı." Kafamı kaldırıp yüzlerine bakmaya cesaretim yoktu. Evrim'i hayal kırıklığına uğratıyordum çünkü. 
"Teklifimi kabul etmişti çünkü ölen karısına çok benziyordum. Ben de yeni öğrendim bu durumu ve canımın nasıl acıdığını anlatamam." Elimin tersiyle akan burnumu sildim.
"Çünkü...çünkü Cem'e küçüklükten beri hisler besliyordum. Benden nefret edeceğini hatta kızacağını biliyorum." Evrim'in gözlerine baktım. Şok olmuştu...kıpırdamıyordu bile.

"Ama ben sizin sevgili olduğunu öğrendiğim zaman hislerimi içime gömdüm hatta yok etmeye çalıştım. Yanlıştı...çok yanlıştı."
"Sonra Servan'ı tanımaya başladıkça Cem'e olan hislerimin çocukluktan kalma hisler olduğunu anladım. Körü körüne hisler beslemiş olsam Servan'a aşık olmazdım." Tırnağımdaki parçayı kopardığımda yaranın kanadığını gördüm. Kendi kendime kanatmıştım.
"Ama işte o ölen karısı için bana yaklaşmıştı. Fotoğraflarını gördüm...çok benziyor." Dediğime acıyla gülümsedim.
"Servan kısa bir sürenin ardından sadece benzediğimizi, karakter olarak apayrı olduğumuzu anladı." Bade'yi yine hatırlayınca yüzüm düştü. Sanki her an ruhu etrafımızda olacakmış gibi hissediyordum.
"İkinize de yalan söylemeyi istemezdim ama mecbur kaldım."Mahçup şekilde gözlerimi kaçırdım, ne ablamın ne de Zehra ablanın daha fazla yüzüne bakamıyordum.
"Bunun için gerçekten çok pişmanım ve üzgünüm."
"Servan'a olan hislerim değişti...onu seviyorum ve beni sevdiğini biliyorum. Biz kendimize yeni bir sayfa açmak istedik ve ben bu sayfaya yalan koymak istemiyorum." Akan gözyaşlarımı hızlıca silip bedenimi dikleştirdim.

"Sana en başından sordum gözleri kısılan kişinin Cem olup olmadığını değil mi?" Ses tonu normaldi hatta kızgınlık belirtisi yoktu, sesi gür değildi. Kafamı salladım, haklıydı...sormuştu.
~
"Şu gülünce gözleri kısılan esmer oğlan Cem miydi?" Evrim hesap soruyordu ve haklıydı da. Hayat yine beklemediğim yerden vurmuştu.

"Aşık olduğun kişi Cem mi?" Evrim kaşlarını çatmış öylece bana bakarken kafamı olumsuzca salladım.
~

Hatırladığım kötü anı ile gözlerimi kıstım. Söylediğim yalanın başlama zamanlarıydı ve pişmanlığımı anlatamazdım bile.

"Eğer bana anlatsaydın sana kızmazdım ya da seni ayıplamazdım. Şu an sadece kırgınım sana karşı." Evrim ayağa kalkıp üzerinde uzun ceketi düzeltti. Bugün işten erken gelmişti ve belki de bir film keyfi yapacaktı ama bütün enerjisini sömürmüştüm.

"Babamın bunları bilmesine gerek yok. Servan'la olan ilişkini normal biliyor zaten. Bu gerçek üçümüzün arasında." Kırgınlığı her halinden belliydi aslında. Görmemek için kör olmak gerekirdi.

"O adamında sana olan sevgisini gerçekten görmem lazım. Kardeşim kimsenin benzeri ya da yedeği değil. Duydun mu beni?" Yine bir anneymiş gibi korumaya geçmişti. Güvende hissetmeme neden oluyordu.

"Odamda yalnız kalmak istiyorum..."Lafı ortalığa atıp kısa süreli bakış atıp salondan ayrıldı. Beklediğim bir tepki olmuştu ama insan yinede dayanamıyordu. Gözyaşımı tekrardan silip bakışlarımı halının desenlerine indirdim.

"Gel." Zehra ablanın çağırmasıyla birlikte hızlıca yanına gittim. Koltuğa uzanıp kafamı dizlerine koyduğumda narin ve insan ruhunu iyileştiren elleri saçlarıma dokundu. Kafamı her okşadığında gözyaşlarım yine kendiliğinden akıp gitti.  Gözlerimi dinlendirmek adına kapattım ama titreyen telefonumla uzandığım dizlerden ve bana iyi gelen ellerden uzaklaşmak zorunda kaldım. Servan arıyordu ve ben açıp açmama arasında kararsız kalırken o telefonu kapatmıştı bile. Ardından attığı mesaj da dışarıda beklediğini belirtmişti. Bu haldeyken onu görmeyi istemiyordum ama önemli bir konu olabilirdi. Ayaklanıp telefonu pantolonumun arka cebine koydum ve üzerime bir hayli büyük gelen tişörtü düzelttim.

"Ben biraz hava alacağım." Zehra ablaya hem gülümseyip hem de gözümdeki yaşları temizledim.
Dış kapıyı açıp kendimi dışarıya atarken yolun karşısında arabasını gördüm. Siyah mat jeepini çok seviyor olmalıydı. Çünkü eskisi gibi her gün farklı arabayla değil sadece bu arabayla geliyordu.
Spor ayakkabılarımın bağcıklarını düzgün bağlamamıştım ve bir tanesi açılmıştı. Yolu dikkatlice geçip arabanın yanına ulaşırken siyah camlarını indirdi. Gözündeki gözlüklerini çıkarmadan yanındaki koltuğa oturana kadar beni izledi. Ne zamanki yanına oturup kapıyı kapattım o sıra gözlüklerini çıkardı.
Çenemden yakalayıp kafamı kendisine doğru çevirirken gözlüğü gelişi güzel bir yere atmıştı. En son sinirlenip aynı bu şekil gözlüklerimi attığımda içim cız etmişti benim. Ama Servan'ın umrunda değildi.

"Neden ağladın?" Doğru ya ağladığımda kızaran gözlerim ele vermişti beni. Omuz silktim, insanlar ağlayabilirdi.

"Ablama ve Zehra ablaya gerçekleri anlattım. Verecekleri tepkiyi biliyordum ama  yine de üzüldüm. Duygusal bir boşluktayım diyelim." Gülümsemeye çalışarak çenemi tutan eline öpücük kondurmaya çalıştım. Elini çenemden çekip boynuma götürdü ve alnıma uzun soluklu öpücük bıraktı. Huzuruyla birlikte gözlerimi kapattım. Dudaklarını alnımdan çekip teker teker her iki yanağımı öptü. Yanaklarımdan sonra gözlerimin üzerine öpücükler kondurdu gözyaşlarımından tiksinmeden. Burnunu burnuma sürtüp üstünü öptükten sonra dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Küçücük bir öpücüğün ardından geri çekilmişti. Hâlâ boynumu sıkıca tutan eline yasladım kafamı.

"Gerçekleri bilmeleri gerekiyordu eninde sonunda." Nefesini yüzüme verip tekrardan alnımı öptü.
"Kemerini tak küçük bir gezintiye çıkıyoruz." Söyledikleriyle gözlerimi açtım. Üstüm başım uygun değildi ki gezinti için. Dar kot pantolonum , oversize tişörtüm ve ayağımdaki sporlarla rahat hissetsem bile hazırlıklı değildim.

"Nereye gidiyoruz?" Emniyet kemerimi takarken parmağını salladı.

"Soru sormak yok sürpriz."

Kader Bağı (Tamamlandı)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ