🍂1.3 Sadelik🍂

24.5K 1.3K 133
                                    

İlahi anlatıma mı geçeyim yoksa böyle iyi mi?

İyi okumalar :)

Yemekten bir iki kaşık aldıktan sonra daha fazla yiyememiştim. Hem öğlen yediğim dürümden hem de aklımı kurcalayan sorulardan dolayı.
Saat olayını Servan'la konuşmam lazımdı. Sorularımı cevaplayacak tek insan oydu ve nedense bana yalan söylediğini düşünüyordum. Hırsızlık yapıp saati takacağı yoktu ya?

"Çalıştığım yerde kampanya falan oluyordu. İşte tatil yeri kazanılıyor ve bu sefer bana çıktı. İki gecelik kalınabilecek bir orman evi." Evrim'in babama anlattığı konuya kulak kesildim. Bu tarz tatil fırsatlarından bahsetmişti. Hatta geçen sene patronları yaklaşık 5-6 çalışanını 1haftalık tatile yollamıştı. Evrim zaten yazın tatilini rahat yapan biriydi ama bu orman evi olayına şaşırmıştım.

"Esin de izin alsın işinden Cem ve Servan'ı da alalım bir iki günlük kafa dinleyelim diyorum." Evrim dilindeki baklayı çıkarmıştı ve bu fikir bana mantıklı gelmişti. Orada Servan'la rahatça konuşabilirdim. Babam kafasını olumluca sallayıp Evrim'in fikrini onayladığını belirtirken Evrim'in bakışları bana kaydı.

"Bana uyar ama izin alabilir miyim onu bilmiyorum. Haldun amca sıkıntı görmez ama yeni patron laf yapabilir." Sonuçta Yekta beyi tanımıyordum ve nasıl bir yapıda olduğunu bilmiyordum. İzin vermeyebilirdi.

"Sahi öyle bir durum vardı değil mi? Kimmiş peki bu patron? Camiadan mı?" Babam merakla yüzüme bakarken omuz silktim. Keşke net görebilseydim ama yan profili de tanıdık gelmemişti.

"Hayır baba göremedim." Yemeğimden bir kaşık daha alıp kafamı eğerken Yekta bey yüzünden Servan'ın gösterdiği tepkiyi hatırlayınca yine moralim bozulmuştu.

"Ben şimdi Cem'e haber veriyorum o alır izini." Evrim telefonunu tutarak masadan kalkarken gözlerim kendi telefonuma kaydı. Servan'dan ne arama ne de mesaj vardı.
Yemeğime geri döndüm ve ufakta olsa bir iki kaşık daha aldım. Kısa sürenin ardın Evrim'in sevinçli kahkahasını duydum.

"İzin işi tamamdır. Yarın sabah çıkıyoruz sen de Servan'a haber ver." Evrim keyifle yemeğini yemeye devam ederken telefonumu elime aldım. Aramak istemiyordum. Çünkü önce onun aramasını beklemiştim, bekliyordum da...
Mesaj atmak daha mantıklıydı.

'Evrim'in patronu ona iki gecelik tatil hediye etmiş, orman evinde. Yarın sabah yola çıkacağız ve Evrim seni de bekliyor.'

Son derece uygun bir mesajdı ve yolladıktan sonra telefonu hızlıca elimden bıraktım. Olumsuz bir cevap vermesini görmek istemiyordum. 

"Haber verdim...ama işleri yoğun olduğundan gelemeyebilir." Olumsuz bir mesaja karşı yalanımı da söylemiştim. Evrim'in yüzü bu küçücük haberle düşerken olayları bir de benim gözümle yaşasa yerlerde sürünürdü.
İzin isteyip masadan kalkarken merdivenleri halsiz bir şekilde çıktım. Duşa girmeliydim. Belki biraz olsun üstümdeki kırgınlığı ve yorgunluğu alırdı.

__

Şansımıza düne oranla hava güneşliydi. Ama ne olur ne olmaz diye yağmurluğumu yanıma almıştım. Ayrıca ormanlık alanlar daha serin olurdu ve bu yüzden kazaklarımı kalın pijamalarımı yanıma aldım. Üşümeyi hiç sevmezdim ve tatil için gittiğim bir yerde hasta olmak istemezdim. Sırt çantamı taktıktan sonra kulaklığımı kaptığım gibi aşağı indim. Yol boyunca ne Evrim'in ne de Cem'in aşk dolu muhabbetlerini dinlemek istemiyordum. Müzik dinleyip yolu izleye izleye gitmek kadar güzeli olamazdı. Üzüntülü parçalar açıp kederime boğulabilirdim. Servan dün mesajıma geri dönüş yapmamıştı ve ben gecenin bir vaktine kadar yine beklemiştim. Aptallığımı mı sorgulasaydım yoksa Servan'ın neden cevap vermediğini mi bilemedim.

Kader Bağı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now