Son Söz.

5.7K 288 33
                                    

"Yaşlanıp çirkin bir ihtiyar olduğumda bile boynumu seveceğine emin misin?" diye sorarken pür dikkat karısını izliyordu Anthony. Kehribar gözlerine en yakışacak tondaki kahverengi saçları yeni uyandığı için darmadağınıktı ve tezat şekilde karşısında duran kadının kendisi ile ilgi en çok sevdiği şeylerden birinin bu olduğunu biliyordu.

Clarabel geceliğini üstüne geçirip hınzırca gülümsedi ve emin olmadığını mırıldandı. Tabi bu Anthony için ölümcül bir hastalık haberi almışçasına nidalar koparmak demek olduğundan hemen düzeltti. "Yaşlanıp huysuz Dük ve Düşes diye anıldığımız günlerde dahi boynunu öpmek için fırsat kovalıyor olacağım."

Anthony biraz olsun rahatlayıp gerindi ve esneyip yastıklara gömüldü. Evliliklerinden bu yana karısı gibi uykuya düşkün bir adam olup çıkmıştı. Sabah sevişmeleri düşünüldüğünde, hiç fena bir şey yoktu.

"Tony, galiba biraz daha uyumak istiyorum-" diyordu ki genç kadın yatak odası kapısı ardına dek çığlıklarla açılıverdi ne var ki çift buna zerre şaşırmadı.

"Babacığım! Günaydın!"

Daphne Cameron, beş yaşında bir çocuktu ve Anthony onu her görüşünde aynı biçimde gururlanıyordu. Biricik kızı annesinin kopyasıydı. En açık tondaki yeşil gözleri masum ışıltılar içindeyken zarif ve uzun bedeni ile yaşıtlarından büyük görünüyordu. Siyah ama kıvırcık saçları sayesinde ise herkes biliyordu ki Clarabel'den sonra İngiltere'nin en güzel kızı dünyaya çoktan gelmişti.

"Günaydın ballı kekim," deyip kızına uzandı genç adam ve onu ortalarına aldı.

Birden köşede kalan Clarabel ise kollarını önünde bağlayıp somurttu. Ah, Daphne doğduğundan bu yana Anthony... Aynıydı ve kızını da aynı kendini beğenmişlikle yetiştiriyordu. Şükürler olsun ki kızı dış görünüşte olduğu gibi içten de kendine benzemişti de biraz olsun kontrol edilebilir olmuştu. Genç kadın kafasında bu düşünceler dolaşırken yataktan atladı ve giyinmek üzere aşıkların yanından ayrıldı.

"Bana ne aldığınızı söyler misin?" diye sordu dudaklarını büzerek Daphne ve yatakta ayağa kalktı, belli ki türlü planları vardı.

Anthony minik kızı böyle bakınca dayanamıyordu ama karısına da sürpriz olacağıyla ilgili söz vermişti. Ah! Ne zor işti iki sevgilisi arasında kalmak böyle... Eh, kızı ellerini birleştirip lütfen, diye mırıldandığına göre söylemesi gerekti.

"Okyanus perileri bir köpek yollamış sana."

"Tony!"

Anthony hemen kızını kucağına aldı ve "Anne geliyor, kaçalım!" diye bağırınca küçük Daphne sevinçle çığlık atıp gülmeye başladı.

Dük ve kızı çığlıklar içinde merdivenlerden inerken çalışanların hiçbiri telaşlanmadı çünkü seneler önce vaziyeti sindirmişlerdi. Muzip ikili ne yapıp ediyor güzel düşeslerini sinirlendiriyordu ve zavallı kadın tüm gün evde onları kovalamak zorunda kalıyordu. Ya da düşesleri okuma odasına girip gerekli mektuplara yanıt verirken birden odaya dalıyor ve kadının dikkatini dağıtacak hareketler yapıyorlardı. En kötüsü ise ikilinin mutfağa girdiği zamanlardı; küçük leydi en az babası kadar yemeklere düşkündü ve yemek saati gelmeden babasıyla sürekli bir şeyler kaçırıyordu. Hiç kıyamadıkları düşesleri de her defasında aynı cümleyi tekrarlıyordu: "Burası zaten sizin eviniz, çalmanıza gerek yok!"

Diğer taraftan Anthony ve Clarabel, İngiltere'nin görüp görebileceği en uygunsuz anne-baba olup nesiller boyu konuşulacaklarından habersiz, tüm çocuklarını aynı muzurlukla büyüteceklerdi. Henüz bilmeseler de Daphne altıncı yaşını bitirdiğinde oğulları Jason dünyaya gelecekti ve yalnız da gelmeyecekti, yanında ikizi Simon da olacaktı ve tıpatıp amcaları Stephen ve Duncan'a benzeyeceklerdi.

Anthony hep hayalini kurduğu geniş aileye genç yaşta sahip olabilmenin mutluluğunu uzun yıllar yaşarken annesinin de bu günlere şahit olmasından fazlaca memnundu. Galiba yukarıdaki veya yukarıdakiler arada onu duyuyordu.

Yaşanılan güne dönecek olursak Daphne kuzenleri Andre, Caroline ve Aaden (en küçük Townsende) ile çok eğleniyordu ve yavru köpek ölene dek Daphne'nin en yakın dostu olacağını daha o gün belli etmişti. Yetişkinler cephesinde ise pek değişiklik yoktu; bu kalabalık grup son nefeslerine dek Londra cemiyetinin belası olacaktı.

Yine de bazı değişiklikler mevcuttu. Örneğin Colin, Daphne'nin özel gününe en son katılan kişi olmasıyla dikkat çekmemişti ama insanlar erkeğe doğru baktığında Jordan hariç hepsinin ağzı dakikalar boyu açık kalmıştı.

Lowenna geri dönmüştü.

Colin ise onu öldürmek istiyordu.

Durum karşısında ilk konuşan umursamaz Anthony oldu. Mırıldanarak "Bu kadın ölünce yaşadıklarımız ortada," dedi. "Bu defa canlı halini deneyelim diyorum."

Colin sinirden kızaran yüzünü arkadaşlarına çevirip çenelerini kapatmalarını söleyince Jordan öksürür gibi yapıp ayıp ediyor olduğunu söyledi ve tam anlamıyla kıyamet koptu.

Olanlar şöyleydi ki Colin artık Jordan'ı da öldürmek istiyordu ve ne kadar ciddi olduğunu genç erkeğe bıçak çekerek kanıtlamıştı. Nicolas araya girmiş Colin'i sakinleştirmeye çalışırken Anthony öylece oturduğu yerden Jordan'ı haklı gördüğünü söyleyivermişti. Bunun üstüne Colin'in listesi kabarınca Violet Cameron ilerlemiş yaşına aldırmadan sakin adımlarla adamın yanına gitmiş ve kulağını çekerek onu azarlamıştı. Buna, orada bulunan tek kişi şaşırmadı ancak yaşlı kadın dönüp Lowenna'nın da kulağını çekince kimse çıtını çıkaramadı.

Clarabel ev sahibi olarak müdahalede bulunması gerektiğini bildiğinden ayağa kalkıp Lowenna'nın koluna girdi ve evi göstereceğini duyurdu. İkiliye yüzü son derece asık Victoria da katılınca Clarabel korkmaya başladı. Victoria Colin'i en yakın arkadaşı olarak gördüğünden yabancı kadına berbat davranacağı belliydi. Eh, Athony ve Clarabel de ortamı sakinleştirmek zorunda kalacaktı, tabi bu ne kadar mümkün olabilirdi kimse emin değildi.

Colin ve Lowenna bambaşka bir sayfa olduğundan Clarabel de Anthony de aynı kararı almıştı; fazla dahil olmadan durumu takip edeceklerdi fakat şimdi minik kızlarının doğum gününü kutlama niyetindelerdi.

Eylül ayının bu güzel günü bittiğinde Cameron çifti rahat bir nefes alabilmişti. Küçük kızları o kadar koşmuştu ki bulduğu ilk yerde uyuyakalmıştı ve Anthony onu yatağına götürdükten sonra dinlenme salonunda eşine katılabilmişti.

"Köpeklere olan korkunu kızın için yenmen beni çok etkiledi," deyip karısının burnunu öptü genç adam.

Clarabel yüzüne yayılan tebessüm ile Anthony'nin kaslı omuzlarına sarıldı ve tek kişilik koltukta birden adamın kucağında otururken buldu kendini. "Senin sayende oldu."

"Uyuyacak mısın?" diye sorduğunda Anthony şüpheyle, kadın çoktan uyku pozisyonunu almıştı.

"Bilmiyorum," diye mırıldanırken o kadar güzel göründü ki Clarabel, genç adam ona sohbet etmek istediğini söyleyemedi. Sıkıca sarıldı karısına ve onu öptü.

Öpücükler derinleşince ise Clarabel'in uykusu ertelenmiş oldu ve bir saat sonra giyiniyor oldukları sırada genç kadın "Çok kötüsün," diyerek mızmızlanıyordu.

Anthony ise halinden oldukça memnun yeniden karısını kucağına almaya hazırlanıyordu. Ona yaklaşırken sırıtarak "Cemiyet haklı olabilir, belki de şeytan benimdir," dedi.

Clarabel ise tam önünde dikilmekte olan adama aklına ilk geleni söyleyiverdi ve ömrü boyunca kocası ne zaman şeytan olarak anılsa aynı düşünceye sahip olmaya devam etti.

"Masum şeytan..."

////// Son zamanlarda final bölümünü yayınlamam konusunda mesaj ve yorum bıraktınız, ben de dayanamadım yayınladım. Umarım beğenmişsinizdir. Masum Şeytan'a sizlerden gelen bu görselle veda etmek istedim.

Mesaj olarak yolladığınız kolajlar için teşekkür ederim, hepsi çokça değerli. Yeniden sonsuz teşekkürler beni bırakmadığınız için. Sizleri Ay Işığı Çiçeği'nde de görmek dileği ile...

Masum Şeytan'ın içime sinmeyen bölümleri olduğunu daha önce de söylemiştim, düzeltme yaparsam bundan haberiniz olacak. Eğer sizlerin de merak ettiğiniz veya tam oturmayan bölümler varsa bana söylemekten çekinmeyin. Neşeli günler.      

Masum Şeytan On viuen les histories. Descobreix ara