-28-

5.8K 385 3
                                    

KISA BİR SÜRE SONRA

Anthony Cameron, Havenhurst arazisinde hızla ilerlerken gülümsemeden edemiyordu. Lanet arazi kontrollerinden birine gitmek mecburiyetinde kalıp arızalanan arabası yüzünden üç hafta ayrı kalmıştı biricik eşinden. Ah, şükürler olsun bir aksilik yoktu da istediği gibi evinde kalabilecekti. Diğer yandan evde kalma hayalleri arasında şöyle bir durup çevreyi inceledi ve tatlı karısının yine bahçe işleriyle uğraştığını anladı. Clarabel'den başka kimse çamurdan bir gölü menekşelerin yanıbaşında öylece bırakmazdı ne var ki genç kadın çamurun şahsına ait kokusundan hoşlanıyordu. Buna karşılık Düşesi sorgulayan da yoktu elbette.

"Güneş kendini iyiden iyiye göstermeye başladığına göre sizler de zahmet olmazsa açsanız mı?"

Clarabel Cameron, Havenhurst'ün koca arazisinde oluşturduğu yeni çiçek bahçesinde yere oturmuş, çekici yüzüne düşen saçlarını ensesinde toplamış ve ayakkabılarını çoktan çıkarmışken yeni yetiştirmeye başladığı gülleri azarlıyordu. Tabi ki yaptığının berbat bir şey olduğunu biliyordu ama kendini oyalayacak başka şey bulamıyordu. Biricik eşi bir dolu metre yol boyunca ondan uzaktaydı ve gelmesi daha birkaç günü bulacağa benziyordu.

Son derece kirli ve güzel olan kadın dudaklarını büzerek toprakla oynarken "Kusura bakmayın," dedi pek de yumuşamamış sesiyle. "Sinirim size değil."

"Kime o halde?"

"Kocama," derken gerçekten çiçekleriyle konuşuyordu Clarabel. "Bu kadar uzun süre ayrı kalmayı sevmediğimi biliyor, o yokken insanlarla dalga geçtiğimi ve eğlendiğimi kimseye anlatamıyorum."

"Geldiğime göre sorun çözüldü sevgilim, değil mi?"

"Tony!"

Clarabel hemen ayağa kalkıp Anthony'nin boynuna atladığında, genç adam sıkıca kavrayıp havada karısıyla döndü ve deli gibi öpüşmeye başlayıp birbirlerini özlediklerini belli ettiler.

"Geldiğini anlamadığıma inanamıyorum," derken son derece neşeliydi Clarabel ve erkeğin kucağına oturmuş elleriyle yanaklarını okşuyordu.

Dudakları yukarı doğru kıvrılmış Anthony, cevaplamak yerine kadının minik burnunu öpüp hafifçe ısırdı ve duyduğu kıkırtı üzerine gözlerini kapatıp onu dakikalarca öptü. Aynı anda elleriyle genç kadının vücudunu da okşuyordu ki Clarabel de en az kendi kadar heyecanlansın. Şanslıydı ki genç karısı, özlemini ifade etmekte hiç de zorluk çekmiyordu, vakit kaybetmeden ince bedenini erkeğin bedenine bastırıp hafif hareketlerle kalçasını oynatmaya başlamıştı bile.

"Bell, sana dayanamıyorum. Çok güzelsin," diye fısıldarken Clarabel'i yeşilliğe yatırıyordu Anthony ve çoktan gömleğini çıkarmış, önünde uzanmış tutkulu kadının korsesinin bağlarını çözmeye çabalıyordu.

Clarabel ise yaşayacaklarının düşüncesi ile iyice kendinden geçmiş gözleri yarı açık erkeği kendine çekip onu öpebildiği her yerden öpmeye çalışıyordu. "Tony, hemen istiyorum."

Kehribar gözleri adeta alev alırken inleyerek pantolonundan kurtulan Anthony, "kesinlikle," diyerek onayladı eşini ve çıplak, küçük omzuna öpücükler sıraladı. Göğüslerini sıkıp karşılığında gördüğü heyecan dolu inleme sesi ardından eğilip vücuduna öpücükler kondurdu ve elleriyle kadının hatlarını sıkıp okşadı; böylece saatler sürecek sevişme başladı.

Cameron çifti arzulu bir ikiliydi. Birbirlerini istediklerini asla gizlemiyorlardı. Aralarında anlaştıkları bir konuydu bu ve günlük hayatta ne yaparlarsa yapsınlar öncelik daima eşleriydi. Bu sebepten Anthony'nin birkaç toplantısı saatlerce ertelenmiş; Clarabel'in katılmak üzere söz verdiği çay partileri iptal edilmişti. Bunlar yetmezmiş gibi defalarca Victoria ve Nicolas ikilisinden geç kalmaları konusunda azar yemişlerdi, ayrıca en kötüsü Düşes Cameron oluyordu çünkü yaşlı kadın her geç kalışlarında genç çiftin kulaklarını çekerek ceza veriyordu ya da daha kötüsü ikiliyi misafirlerle ilgilenmeye zorluyordu. Her şeye rağmen ikisi de değdiğini düşünüyordu.

"Odamıza gidelim mi?"

Anthony gömleğini iliklerken hafifçe gülümseyip yan yan karısının korse giymiyor olduğunu gördü. "Olur, sevgilim."

Clarabel de aynı biçimde erkeği süzüyordu ve bastıramadığı heyecanıyla hemen eve gitmek istiyordu. Anthony ile uzanıp neler yaptığını anlatmak; bu sırada kehribar muhteşem gözlerine ezberleyene dek yeniden bakmak da istiyordu.

"Anthony?"

"Evet, hayatım?"

"Sen yokken hiçbir davete katılmadım-"

"İyi ki öyle yapmışsın."

"Nasıl yani?"

"Demek ki seni cezbedecek bir davet olmamış," derken eve doğru yürümeye başlamışlardı ve Anthony, koluyla Clarabel'in beline sarılmış keyifle konuşuyordu. Muziplik peşinde olduğundan konuşmaya devam etti ve "Hem ben olmadan neden davetlere gidesin ki?" diye sordu. "Davetleri çekici kılan tek şey bahçelerde öpüşmemiz veya yukarılara çıkıp-"

"Canım öyle istedi yine!" deyip Anthony'nin lafını böldü Clarabel ve çekinmeden kahkahayı bastı.

"Daha önce söylendiği üzere, Cameron çifti uyumlu bir çift ve cemiyet artık hangisinin daha cüretkar olduğunu tartışmayacak kadar bilinç kazandı. Yine de herkesten uzak yaşadıkları evliliği bu şekilde müthiş kılan şey sadece Düşesin güzelliği olamaz gibi duruyor... Cemiyetteki herkes gibi yazarınız da çiftin ne zaman varis haberini duyurucağını merak ediyor fakat bilindiği gibi öncesinde Dük ve Düşes Townsende'in oğulları Andre birinci yaşını bu hafta dolduracak ve bakalım Dük Colin Farrell bu defa ortaya çıkacak mı?"

-Yazmadığım onca aydan sonra hala okuyor olduğunuz için teşekkür ederim, bu bölüm sizin için.

Masum Şeytan Where stories live. Discover now