y e d i

5.4K 490 256
                                    

"İlerleyen zamanda omzumda hissettiğim baskıyla başımı o yöne çevirdim.

Jungkook, başını omzuma yaslamış uyuyordu!"

Göz kapaklarıma bir ışığın ani şekilde nüfuz etmesiyle gözlerimi açmıştım. Neler olduğunu anlamaya çalışırken, karşımda, telefonunun kamerasını bize doğru tutmuş bir beden gördüm.

"siktir, flaşı açık kalmış." deyip telefonunu cebine soktu. Ortada dönen şeyi idrak ettiğimde tam öne atılacaktım ki, omzumda mışıl mışıl uyuyan Jungkook'u fark etmemle olduğum yere çivilendim. Ani bir hareketim dikişlerine zarar verebilirdi.

"sil şu fotoğrafı!" dediğimde Sang Min hem muzipçe gülümsemiş, hem de başını olumsuz anlamda sağa sola sallamıştı.

"hayır, silmeyeceğim."

"ama bu tacize girer!" diye cırladığımda, Jungkook başını omzumdan kaldırdı ve elini kulağına götürdü.

"kulağım.." 

Hışımla Jungkook'a döndüm. "adamınıza söyler misiniz, bizi uyurken fotoğraf çekti onu silsin." dediğimde kaşlarını çattı ve elini uzattı. Sang Min de telefonu Jungkook'un avucuna bırakmıştı.

"ne de güzel çıkmışız.." deyip telefonun ekranına bakmaya başladığında başımı uzattım ve ben de bakmaya başladım. Jungkook'un başına yaslamıştım ben de başımı. Bu lanet fotoğraf güzel falan değildi!

"silme, kalsın." deyip telefonun ekranını kilitledi ve tekrar Sang Min'e uzattı.

Filmi izlerken nasıl uyuyakaldığımı anlamıyordum, gerçi son birkaç gün hep uyuyordum neden olduğunu da tahmin edemiyordum pek. Sanırım birkaç gün yoğun çalışmış dinlenememiştim, bedenim de onun acısını çıkartıyordu.

"hey, kaçırdığınız yetmiyormuş gibi bir de izinsiz fotoğrafımı çekiyorsunuz. Ama artık yeter!" sinirlendiğim için sesim sonlara doğru yükselmeye başlamıştı.

"sanki uygunsuz bir fotoğrafını çektik..." diyen Sang Min'e dönemedim, çünkü yanaklarım alev almış bir şekilde hem yanmaya hem de kızarmaya başlamıştı. Başımı sağa sola salladım ve ayaklandım.

"ne haliniz varsa görün be!"

Bu ikili gerçekten akıl sağlığımı kötü etkiliyordu, onların yanında daha fazla duramazdım, eğer durursam akıl hastanelerinde yatan hastalardan bir farkım kalmazdı. Ayrıca Sang Min neden fotoğrafımızı çekme gereği duymuştu ki? Benim bildiğim kadarıyla, böyle adamlar sert takılırlardı genellikle. Sang Min'in sertliği de ben Jungkook'un hayatını kurtarana kadardı. Jungkook'u da çözememiştim, bir öyle bir böyle oluyordu. En nefret ettiğim şey dengesiz insanlardı. Bir öyle bir böyle oluyorlar, karşısındaki insanın da dengesini bozuyordu. Üniversitedeki sınıf arkadaşım da böyleydi, o yüzden hiç anlaşamamıştık.

Siyahlar içindeki varlığım daha fazla bunalmadan kendimi bahçeye attım. Hava kapalıydı, her an yağmur yağacak gibi duruyordu, bu tip kasvetli havaları seviyordum. Yağmur yağsa da ıslansam diye düşünmeye başladım. En son yağmur tarafından ıslandığımı hatırlamıyordum.

Önümde duran masaya oturdum ve arka bahçeyi izlemeye başladım. Yanı başımda büyük bir havuz vardı, tertemizdi. Evin etrafı büyük duvarla kaplanmış olmasına rağmen oramı görebiliyordum. O an canım kamp yapmak istemişti ama bunun için bir arkadaşım yoktu. Arkadaşım vardı, lakin kamp yapmazdı. Ayılardan, yılanlardan ve diğer vahşi hayvanlardan korktuğu için ne kadar yalvarırsam yalvarayım benimle kamp yapmayı kabul etmezdi. İç geçirdim. Belki ilerideki erkek arkadaşımla kampa giderdim? Gerçi Yoon teyzenin dediğine göre bu gidişle evinde kedi besleyen teyzelerden farkım olmayacaktı. Gülümsedim.

black swan ⚘ jeon jungkookWhere stories live. Discover now