"doğruyu söylemek gerekirse buradan gideceğim için biraz üzgün hissediyorum."
"neden?"
Jungkook'un meraklı bakışları vücudumu delip geçiyordu, hissedebiliyordum.
"Murphy'i özleyeceğim için."
Sesi sertleşmişti.
"sadece Murpy'i mi?"
Sabah, Murphy'in havlamasıyla gözlerimi açmıştım. Bugün bu evden gidiyordum, ne kadar erken o kadar iyiydi. Güzelce gerindim ve ayaklanıp lavabodaki işlerimi hallettikten sonra tekrar odaya döndüm. Murphy dilini çıkarmış, küçük kuyruğunu bir sağa bir sola sallıyordu. Onu kucaklayıp tüylerine öpücük kondurdum. Keşke onu da yanımda götürebilme imkanım olsaydı. Onunla beraber evdeki yalnızlığımı bir nebze olsun dindirebilirdim.
Kaçırıldığımda üstümde hangi kıyafetim varsa onları tekrar giydim üstüme ve son doktor önlüğümü giymiştim.
O kadar çok özlemiştim ki hastaneyi.. İnanmayacaksınız ama en yaramaz olan küçük hastam Min'i bile özlemiştim yahu!
Hızlı adımlarla mutfağa ilerledim ve kahvaltı hazırlamaya başladım. Şu kahvaltıyı yapıp bir an önce gitmek istiyordum. İçimde, çok küçük bir çocuğun çok istediği oyuncağa kavuştuğu andaki heyecan ve mutluluk vardı şuanda. Elim ayağıma dolaşıyor, ne yapacağımı şaşırıyordum. Bu, karşıdan geçen birine ya da size göre nasıl doğru gelebilirdi bilmiyordum, e nihayetinde yirmi beşi geçmiştim.
İşim biteli neredeyse yirmi dakika oluyordu fakat mutfağa gelen giden yoktu. Acaba Jungkook uyanmamış olabilir miydi? Hızlı adınlarla merdiveni çıktım ve Jungkook'un odasına ilerledim. Kapısı kapalıydı. Birkaç kere tıklattıktan sonra beklemeye başladım.
"gir." sesi geldikten sonra tam kapıyı açıp içeriye adımlamıştım ki, gördüğüm manzarayla ellerimle gözlerimi kapatıp hemen Jungkook'a sırtımı döndüm.
Jungkook'un üstü çıplaktı ve altında sadece beline kıstırdığı havlusu vardı. Yeni banyodan çıkmıştı saçları ıslaktı bu yüzden.
"aaa ben şey... yanlış bir zamanda geldim galiba?" deyip ellerimi yavaşça gözümden çektim. Jungkook ise kahkahalara boğulmuştu.
"yanlış bir zaman olsaydı içeriye gir demezdim." deyip dolabın kapağını kapatmıştı. Dikişlerini dün almıştık, bugün banyoya girmesi birazcık tehlikeli olabilirdi. Ama yapma, Hae Young! Jungkook ne zaman burnunun dikine gitmemişti ki bu bir hafta boyunca.
"yarın banyo yapsaydın, dün dikişlerini aldık." dediğimde fermuar sesi dolmuştu kulağıma, sanırım pantolonunu giymişti.
"daha fazla sargı beziyle durmak istemedim vücudumda, canımı sıktı da biraz."
"peki.. ben şey için gemiştim.. kahvaltı hazır da edip de gidelim." dediğim sıra iç geçirdi ve arkamda durdu. Yakınıma geldiğini burnuma dolan kokusundan anlamıştım. Şampuanı çok güzel kokuyordu, burnuma büyük bir şölen yaşatmıştı. Peki ben neden şuan iyi hissetmiyordum ki?
Arkadan yüzünü yüzüme yaklaştırmış, kulağıma fısıldamıştı. Bunu yaparken yanağı yanağıma değmişti. Kalbim hafiften hızlanmaya ve avuç içlerim terlemeye başlamıştı.
"neden gitmeye bu kadar heveslisin ki.." deyip yanımdan geçip gitti, üstüne hiçbir şey giymemişti. Çıplak sırtıyla göz göze geldiğimde gözlerimi sonuna kadar açtım ve bakışlarımı tavana diktim. Elindeki gömleği kollarından geçirip merdivenlerden hızlı bir şekilde inmeye başladı. Sinirli olduğunu merdivenlerden inerken çıkardığı ekstra gürültüden anlamıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
black swan ⚘ jeon jungkook
Fanfiction"eğer beni kurtaramazsan seni de benimle beraber cehenneme götürürüm, doktor."