"sinirimi bozmakta bir numara ama." deyip ayaklandı ve kolundaki saatine baktı.
"yemek molan gelmiş, hadi yemeğe gidelim. Sevgilimi çok güzel bir yere götüreceğim." dedi.
Ve karnı aç olan ben, o an için karnımın guruldamasına değil de, Jungkook'un bana dediği 'sevgilim' kelimesinde takılı kalmıştım.
O gün yorucu bir nöbet olmuştu benim için, birçok hasta gelmişti ambulansla ve çoğu da direkt ameliyata alınmıştı. Hepsinin durumu da gayet iyiydi şükür ki, bu bütün yorgunluğumu almam için tek sebepti.
Kıyamadığım Jungkook da ben ameliyattayken sedyeye uzanıp uyuyakalmıştı. Onu yemek istiyordum. Ellerini birleştirip başının altına koymuş, dizlerini de kendine çekmişti. O kadar tatlı gözükmüşti ki gözüme, tatlı yerine yiyecektim neredeyse.
Nöbet bitiş saatimde onu uyandırdım ve eve doğru ilerlemeye başladık. Hava aydınlanıyordu, başhekim bana tahmin edildiğinden daha çok hasta geldiği için bugün izin vermişti. Normalde bugün ameliyat günümdü lakin zaten boştu, ameliyat edeceğim hastam ameliyatı birkaç gün ertelemek zorunda kalmıştı. O yüzden hiç sıkıntı yoktu, eve gidip bir güzelce duş alacak ve yatağa uzanıp tüm gün boyunca uyuyacaktım. Ya da belki Jungkook'u yattığım yerden izlerdim, kim bilir?
Jungkook arabadan indiğimiz gibi elimi tuttuğunda, gülümsemeye başlamıştım. Gözlerim, bir birbirine kenetlenen ellerimizde bir de onun gözlerindeydi. Hâlâ uykusu vardı, bunu bana bakıyor olduğu mahmur gözlerinden anlayabiliyordum.
Zile bastıktan hemen birkaç saniye sonra kapıyı Sang Min açmış, ilk önce bize sonra da ellerimize bakmıştı.
Jungkook'a doğru göz kırptı ve "hayırlı olsun, efendim."
Jungkook da ona karşılık olarak göz kırpmıştı.
"ee, bizi gözetlemen bittiyse çekilir misin, uyumamız gerek, Sang Min. İkimiz de çok yorgunuz da. Gerçi Hae Young yorgun benim uykum var." dedi ve esnedi. Esnemesi bile o kadar tatlıydı ki!
Sang Min mahçup bir ifadeyle, "ah, buyrun efendim." deyip geçmemiz için yer açtığında Jungkook anında içeriye adımlamıştı ve otomatik olarak ben de içeriye girmiştim.
Ellerimiz birbirine kenetliyken bile kalbimin bu denli hızlı atması normal miydi? Yoksa bu tür konularda ben mi acemiydim? Belki de ilişkinin ilk zamanları böyle oluyor, daha sonra bünye alışıyordur? Olabilir mi?
Jungkook direkt benim odama daldığında afallamıştım. Yoksa.. beraber mi uyuyacaktık?
Elimi bırakıp ilk önce ceketini daha sonra da tişörtünü çıkarıp üstünü tamamen çıplak bıraktı ve kendini yatağa attı. Birkaç saniye onu öylece izledim. Kolunun birini başının altına koydu, diğeriyle de yanını pat patlayıp beni çağırdı.
"ne? Neden öyle bakıyorsun? Yoksa utanıyor musun?" dediğinde başımı sağa sola salladım.
"ben banyoya gireceğim, istersen sen uyuyabilirsin." deyip dolaba ilerledim, iç çamaşırlarımı ve askılı tişört ile hemen dizimde biten şortumu aldıktan sonra ona döndüm. Bir gözünü kapatmış, bir gözüyle beni izliyordu.
"tamam, seni bekliyorum o halde." dediği sıra başımı olumlu anlamda salladım ve banyoya girip ardından kapıyı kapattım. Tanrım bu kadar şanslı olmak için ne yapmıştım ben böyle?
Üstümü çıkardım, ardından da ılık suyun altına girip bir güzelce yorgunluğumu atmaya çalışmıştım. İşim bittiğinde de bornozu üstüme giyip kurulandım daha sonra da kıyafetlerimi giymiştim. İçeriye adım attığım anda Jungkook'un gözlerinin kapalı olduğunu gördüm. Uyuyor olmalıydı. Havluyla saçlarımı sardıktan hemen sonra yanına uzandım yavaş hareketlerle. Onu uyandırmak en son istediğim şeydi, bu yüzden üstümüze de pikeyi yavaş çekmiştim. Mışıl mışıl uyuyordu, şimdilik onu izlemek benim için daha iyi olabilirdi.
Yüzünün her milimetresini izledim sanki ezberlemek istermiş gibi. Beyaz teni, biçimli burnu ve pespembe dudakları ve dudağının altındaki o küçük benek o kadar kusursuzdu ki.. Bu kusursuzluğa siyah hafif uzun saçları da aksesuarlık yapıyordu. Hani üstümüze giydiğimiz elbise ne kadar güzel olursa olsun bir şey eksik olur ya. Bu bir küpe, bir kolye, bir toka ya da herhangi bir fular da olabilirdi, tam da öyle bir işlev görüyordu şuanda.
Dağılmışlardı ve elimi içine atmamak için zor tutsam da, bu isteğime uzun süreli bir hakimiyetlik kuramayıp birkaç saniye sonrasında elimi, Jungkook'un saçlarını okşarken bulmuştum. Yavaşça oynamaya başladım, onu uyandırmadan. Küçükken saçlarla oynamayı çok severdim, hatta saçla oynamazsam asla uyuyamazdım bu yüzden annem geceleri saçıyla oynamam için ben uyuyana kadar yanıma yatardı sonra sabah uyandığımda onu göremezdi. Bu alışkanlık onlar ölene kadar devam etti, daha sonra yurda yerleşince kimse saçlarıyla oynamam için ben uyuyana kadar yanımda yatmamıştı.
Düşüncelerimi bir çift kahverengi göz kesmişti. Anında elimi geri çektim.
"uyandırdım mı?" dedim utangaç bir şekilde.
"hayır." dedi ve güldü. "hiç uyumadım ki."
"ah.." deyip gülümsedim. İçim rahatlamıştı. Onu uyandırmış olmak istemezdim.
"ne düşünüyordun öyle, yaklaşık on dakikadır gözlerimin açık olduğunu fark etmedin bile." dediğinde gözlerimi sonuna kadar açtım.
"beni mi izliyordun?"
Göz kırptı. "konuyu değiştirme ve evet, güzelliğini izliyordum."
Bu utanmama sebep olmuştu, sanırım benim de onu izlediğimi görmüştü.
"hiç." dedim omuzlarımı kaldırıp indirdikten hemen sonra. "aklıma küçükken saçla oynamadan uyuyamadığım anlarım geldi." dediğimde elini yanağıma koydu ve okşamaya başladı.
"senin öyle bir alışkanlığın mı vardı?" başımı olumlu anlamda salladım. "ama yurda gidince yok oldu tabii." dedim gülümsemeye çalışırken.
Eliyle elimi tuttu ve saçına götürdü. Daha sonra da belime götürüp beni kendine çekti.
"ne güzel, benim de saçımla oynanmadan uyuyamama alışkanlığım var."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
yiaa jungkook yicem şimdi senii
@seftaeli hesabımda bir tane daha jungkook kitabı var, okumak isterseniz buyrunuz efeniim