i k i

6.9K 613 166
                                    

"bunun için vaktim yok dedim, doktor. Lütfen zorluk çıkarma."

Çatmış olduğum kaşlarımı gevşettim ve etrafa bakmaya başladım. Herkes kendi sağlığının derdindeydi, kimse buradaki anormal olan olayı fark etmezdi. Şu iki saniye içerisinde bütün hayatım bir bir film şeridi gibi gözümün önünden geçmişti. Hata yapmamalıydım.

"ne yapıyorsunuz? Burası bir hastane." dediğimde kolumu daha çok sıkıp çekiştirmeye başladı.

"bu umrumda değil."

Peşinden gitmeye başladığımda birinin bana yardım etmesini bekliyordum. Bu mümkün olmazdı. Çaresizce peşinden hastaneden çıktım ve beni yöneldirmesine izin verdim. Hoş, izin verip vermemem şuan için bir önem teşkil etmiyordu.

"hastaya arabada bakmam hiç doğru değil, ayrıca ben bir cerrahım." dediğimde beni kolumdan çekiştiren adam gülmeye başladı.

"biliyorum, doktor, biliyorum. Bunu çok iyi biliyorum."

İki saniye boyunca yüzüne bakma fırsatı yakaladım, korkunç bir yüz hattı vardı.

Mafyalara benzeyen bir giyinişi de vardı, yoksa bu bir mafya falan mıydı? Kesin beni kaçırıp yasal olmayan işlerine alet edeceklerdi, ya da beni öldüreceklerdi.

Beynimi cevapsız sorular işgal etmeye başlamışken, gözüme takılan siyah arabayla olduğum yerde durdum.

Siyah araba, siyah takım, zorla el koyma ve korkunç bir tip. Kesinlikle mafyalardı!

"yoksa.." dedim ve Sang Min'e döndüm.

Bana hiç de hoş gelmeyen bir şekilde sırıttı.

"evet, doğru tahmin." dediği anda siyah arabanın arka kapısı açıldı ve beni biri içeriye çekti, arkamdan da Sang Min kapıyı kapatmıştı. Gözlerim dehşetle açılırken sağımdaki adama baktım, beni kendine daha çok çekmişti. O da siyah takım elbise giymişti ve kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. Sang Min sürücü koltuğuna oturdu ve oturur oturmaz da ilk işi kapıları kilitlemek olmuştu.

"ne yapıyorsunuz siz? Bırakın beni!" diye çırpınmaya başladığımda yanımdaki adam cebinden küçük bir ip çıkardı ve ellerimi arkamda sabitleyip bileklerimden bağladı.

"doğru dur!"

"tanrı aşkına beni kaçırıyorsunuz ve bir de doğru durmamı bekliyorsunuz!"

Sang Min güldü ve dikiz aynasından bana bakmaya başladı.

"merak etme, seni öldürmeyiz."

Göz devirmiştim. Bunu duymaya ihtiyacım vardı!

"sağ ol ya, çok teşekkür ederim canımı bağışladığınız için."

Yanımdaki bileklerimi bağlamayı bitirince sırtını geriye yasladı.

"lâkin Jeon Jungkook'u kurtaramazsan sen de ölmek zorunda kalırsın, doktor."

"ne?" dedim. Birinin hayatını mı kurtarmam gerekiyordu.

"neyse, çok fazla sesini çıkarma, eve gidene kadar tek isteğimiz bu."

Bir saçmalık uğruna bütün emeklerimi heba etmeye hiç niyetim yoktu, iyice düşünüp bir şeyler yapmalıydım. Jeon Jungkook denilen adam kimdi? Önemli birisi miydi? Doğru, önemli birisi olmasa neden beni hastaneden kaçırma cesaretinde bulunacaklardı ki? Peki ya neden onu ben kurtarıyordum? Başımı sağa sola salladım ve sırtımı koltuğa yaslayıp camdan dışarısını izlemeye başladım. Şimdilik sessiz olmalı ve onları sinirlendirmemeliydim.

Çok da uzun sürmeyen bir yolculuk sonrası Sang Min arabayı durdurdu, yanımdaki adam da kolumdan tuttuğu gibi beni arabadan indirdi. Evin bir dağ başında olmasına mı, yoksa bu kadar ihtişamlı olmasına mı şaşırmalıydım bilemiyordum. Bir insan neden dağ başına ev yaptırırdı, hadi bunu geçtim neden bu kadar ihtişamlı yaptırırdı?

Kaşlarım çatık bir şekilde yanımdaki adamın çekiştirmesiyle yürümeye başladım. Bu durum fena halde sinirimi bozmaya başlamıştı. Kesinlikle bir mafya çetesinin eline düşmüştüm. Ya ağırsa durumu Jeon Jungkook denilen adamın?

Büyük bir kapıdan geçtikten sonra gözüm direkt karşıdaki havuzda takılı kalmıştı. Hem dağ başında bir ev, hem de evin bahçesinde bir havuz, ne ilginç ama!

Merdivenlerden çıkıp bir odaya girdiğimizde koltukta kanlar içinde oturan adamı görmemle kaşlarımı iyice çattım. O da beni görünce kaşlarını çatmıştı.

"İstediğiniz gibi en iyi cerrahı bulup getirdik." Sang Min konuşmasını bitirdikten sonra beni baştan aşağı süzdü. Zor nefes alıyordu, ama yine de ayaktaydı.

"emin misiniz en iyi cerrahın bu olduğuna?" dediğinde gözlerimi devirdim. Şimdiden sinirimi bozmaya başlamıştı.

"bu yaptığınız bir suç, biliyorsunuz değil mi?" dediğimde Jungkook'un gözü bağlı olan ellerimde takılı kaldı.

"çözün onu." Sesi titriyordu, ne zamandır böyleydi bilmiyorum ama tahminen az bir zamanı kalmıştı. Yarasının üstüne bastırdığı havlu komple kırmızı sıvıyla boyanmıştı.

Sang Min bileğimdeki ipi bir çırpıda kestiğinde fark etmiştim bileğimin acıdığını.

"bu bizim için hiçbir şey." dediğinde işlediği suçtan bahsettiğini anlamıştım.

"pekâlâ, işimi yapıp gitmek istiyorum. Ne istiyorsunuz benden?" dediğimde Başıyla adamlarına işaret yaptı. Onlar odayı terk ettiklerinde yalnızca ikimiz kalmıştık.

Havluyu yavaşça kaldırdı.

"kurşunu çıkarman gerek." dediğinde ellerimi göğsümde birleştirip gözlerimi odada gezintiye çıkarttım.

"neden hastaneye gelmedin? Burada sağlıklı olacağını hiç sanmıyorum. Ayrıca malzemeler de yok-"

"her şey burada var merak etme." dedi dişlerini sıkıp.

"çok konuşma da beni kurtarmanın bir yolunu bul, aksi takdirde seni de giderken yanıma alırım, doktor." dediğinde ne kadar boktan bir durumun içine düştüğümü anlamıştım.

"pekâlâ, yarana bakalım.." deyip yaklaştım ve gömleğinin düğmelerini çözmek adına hafif eğilmiştim. Keskin kokusu burnuma dolarken elimi düğmeye attım. Anında elimi tuttu. Acı çektiği için nefesleri iyice kısıklaşmıştı.

Gözlerini ismimin yazılı olduğu yaka kartımda sabitledi, sonrasında gözlerime bakmaya başladı.

"uzun zaman sonra ilk defa birine güveniyorum, umarım güvenimi boşa çıkarmazsın, Hae Young."

umarım kurguyu seviyorsunuzdur.

yeni bölüm için 40 oy 20 yorum

yeni bölüm için 40 oy 20 yorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
black swan ⚘ jeon jungkookWhere stories live. Discover now