b i r

8.9K 599 242
                                    

Sabah alarmımın kulak tırmalayıcı sesiyle yeni bir güne merhaba diyerek uyanmıştım. Güneş bütün zerafetiyle odamı aydınlatıyordu. İlk önce gerindim, daha sonrasında yavaşça gözlerimi açıp daha fazla başımı şişirmesin diye alarmımı kapatmıştım. Yataktan yavaşça kalktım ve banyoya gidip rutin işlerimi hallettim, daha sonrasında da mutfağa ilerleyip kendime atıştırmalık hazırlamaya başladım. Sabahları canım pek kahvaltı yapmak istemiyordu erken kalktığım için. Siz sakın kahvaltı yapmamazlık etmeyin. Bu şey gibi oldu, sigara içmeyin diyen öğretmenlerin sigara içmesi gibi.

İşlerimi hallettikten sonra üstüme rastgele bir kombin geçirdim ve gğnlğk makyajımı yapıp evden ayrıldım. Gözüm kolumdaki saate takıldı, mesaimin başlamasına on beş dakika kalmıştı. Hızlıca arabama bindim ve hastaneye doğru ilerlemeye başladım. 

Arabamı otoparka park edip hastaneye adımladım. Burnuma dolan tanıdık kokuyla gülümsemiştim. Nereden bilebilirdim ki, küçükken nefret ettiğim bu kokuyu bir gün sevebileceğimi? Hatta nefret ettiğim bu binanın, ikinci bir evim olacağını? 

Evet, hastanede çalışıyordum. Yaklaşık beş-altı yıllık bir cerrahtım. Uzman olalı ise henüz bir yıl oluyordu. Gençlik yıllarımı bu mesleğe sahip olmak için harcamıştım ama bu mühim değildi, şimdi meyvesini yerken büyük bir zevk alıyordum. Niçin doktor olduğumu merak ediyorsanız söyleyeyim, ben liseye giderken annem ve babam bir trafik kazası geçirdiler, iyileşip bana dönmeleri için o kadar yalvarmıştım ki tanrıya.. Bunun oturup size hesaplamasını yapamazdım. Ve onlar sekiz saatlik bir ameliyat sonucu hayata dönemeyip bana elveda bile diyemeden terk etmişlerdi burayı. İşte o gün karar vermiştim doktor olacak ve insanların hayatlarını kurtaracak, onların ailelerinden kopmalarına izin vermeyecektim. Bunu başarıyordum da. Bunun için çok mutluydum, kimse benim kolay kolay bu mutluluğumu bozamazdı. 

Hastaneye girer girmez, rutin olarak yaptığım şeyleri yaptım. Çalışanların hepsine iyi dileklerde bulundum, kantinden kahve alıp odama çıktım. Odamın kapısında yazan Genel Cerrahi  Dr. KİM Hae-Young yazı her gün pozitif bir gün geçirmeme sebep oluyordu. Aşıktım. Evet, mesleğime aşıktım. 

Tıklatılan kapıyla ağzımda bekleyen bir yudum kahveyi mideme yolladım ve içeriye girmesi için izin verdim. Bu hemşire Iseul'dü. 

"efendim, 662 numaralı odada yatan hastanız sizi bekliyorlar." Başımla onayladım ve üstüme doktor önlüğümü giydikten sonra odaya doğru ilerledim. 

Odada Yoon teyze kalıyordu, bir aydır buraya diyalize gelir gider, nakil beklerdi. Bulduğumuzda koşar adımlarla odasına gitmiş ve bizzat bu mutlu haberi ona ben müjdelemiştim. Burada kaldığı süre boyunca birbirimize çok alışmıştık. Onunla mükemmel bir bağımız vardı, Yoon teyzeyi çok seviyordum bana annemmiş gibi davranıyordu. Hiç vakit kaybetmeden de bir hafta önce naklini gerçekleştirmiştik. Tek korkum vardı, böbreğin vücuduna uyum sağlayamaması durumu. Tanrıya şükür uyum sağlamıştı ve bugün taburcu olacaktı. Buna bir miktar üzülüyordum ama çoğunlukla da seviniyordum çünkü sağlığına kavuşmuştu. 

"merhaba, Yoon teyze, nasılsın?"

Beni görünce küçük gözleri parladı ve gülümsedi. "iyiyim meleğim, bomba gibiyim, sen nasılsın?" Gülümsedim. Çocuk ruhluydu, mutsuz olduğumda bile mutlu ediyordu beni. 

"teşekkür ederim, bugün taburcu oluyorsun, nasıl hissediyorsun bakalım?" yüzüm hafif düşüktü, bunu anlamış olmalı ki yüzümü elleri arasına aldı. "üzülme benim güzel meleğim, sık sık buraya geleceğim seni ziyarete. Hem, sen de gelebilirsin biliyorsun, kapım sana her zaman açık." dediğinde zoraki bir şekilde olsa da gülümsemiştim. 

"biliyorum, Yoon teyze.." 

Burnumu sıktı. "hem sen benim teklifimi düşündün mü bakayım?"

Hatırladığımda gözlerimi kırpıştırdım. Benden, oğluyla evlenmemi istemişti. Hatta bana fotoğrafını da göstermişti. Gayet yakışıklı bir çocuktu lakin ben böyle işlere pek yakın bakmıyordum. 

"biliyorsun, Yoon teyze.." dediğimde "sus!" diye azarladı beni. "böyle giderse evinde kedi besleyen yaşlı teyzelerden farkın kalmayacak." dediğinde sesli bir şekilde güldüm. Doğru söylüyordu, büyük ihtimalle yaşlanınca bizzat öyle olacaktım. 

"gençsin, oldukça da güzelsin, bu nimetleri neden değerlendirmiyorsun?" dediğinde elimdeni dosyasını bırakıp yatağına oturdum ve elini tuttum. 

"bilmiyorum ki Yoon teyze. Amacım hep iyi bir doktor olmaktı, onun dışında hiçbir şey düşünmedim." 

Kaşlarını çattı. "e zaten iyi bir doktorsun, hatta oldukça başarılısın da. Daha ne bekliyorsun ki?" dediğinde ona tekrar hak vermiştim. Bu amacımı gerçekleştirmiştim, neden kendime yeni amaçlar edinmiyordum?

"efendim, adının Sang Min olduğunu söyleyen biri sizi çağırıyor, acilmiş." dediğinde Iseul, başımı olumlu anlamda salladım ve Yoon teyzeye döndüm. "hemen geleceğim." deyip ayaklandım. Iseul'ün beni yönlendirmesiyle Sang Min'in yanına ilerledim. Siyah takım elbiseli birisiydi, iri yarı bir adamdı. 

Bakışlarımı gözlerine çıkardım. Oldukça telaşlı gözüküyordu. 

"Hae Young siz misiniz?" dediğini başımı olumlu anlamda salladım. 

"evet, buyrun?"

"arabada bir hastamız var da ona bakabilir misiniz?" dediğinde kaşlarımı çattım. 

"neden buraya getirmiyorsunuz?" dediğimde bana daha çok yaklaştı. "bunun için vaktimiz yok." dediğinde gözlerine keskince baktım. "buraya getirmeniz gerekiyor, kapıda bekliyorum." dediğim sıra eli koluma sarıldı ve sıkmaya başladı, belindeki silahı gösterdi. Ah pardon gözüme soktu. 

"bunun için vaktim yok dedim, doktor. Lütfen zorluk çıkarma." 

selam manolyalarım!

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

selam manolyalarım!

sonunda black swan'a yeni bölüm yayımlayabildim umarım seversiniz. 

sizden istediğim şey lütfen oy verip yorum yaparak bana destek olmanız. 

sizleri seviyorum~

yeni bölüm için otuz oy yirmi yorum

black swan ⚘ jeon jungkookWhere stories live. Discover now