Vedalarla Öpüşmek

215 40 2
                                    

Hayatımın 26 yılını boşa geçirdiğimi hissediyordum o zamanlarda. Sanki onca yıl sadece onu beklemiş ve başka hiçbir şey yapmamıştım. Yaptığım tüm doğrular ve hatta yanlışlar onu bulmak içindi ve ben hiçbirinden pişman değildim.

O günden sonra Jeongguk ameliyata hazır olmak için sıkı bir denetime girdi. Onu o kadar az görmüştüm ki sesi kulaklarımda çınlamış, kokusu burnumda tütmüştü. Yine de, bu birkaç haftadan sonra onun tamamen benim olacağı düşüncesine tutunmuş ve her şeye sabretmiştim.

Ailesi çok heyecanlıydı, ben çıldırmak üzereydim ve tüm hastane diken üstünde, bu ameliyatı bekliyordu. Sonuçta Jeongguk yıllardır oradaydı ve neredeyse herkes onu tanıyordu. Birçok kişi ameliyatı izlemek için izinli olsa bile gelmişti.

Dedim ya, onu sevmeyen bir kişi bile bulamazdınız. O büyülüydü. Onu tanıyan herkes ona kapılırdı zaten.

Her şey hazır olduğunda ona narkoz vermeden önce onu uzaktan da olsa görebilmiştim. Küvöz gibi bir şeyin içindeyken onunla konuşmamıza izin vermişlerdi. Önce ailesiyle konuşmasını bekledim ve ardından onlar ikimizi yalnız bırakarak odadan çıktıklarında yanına yaklaştım.

"Selam bebeğim." dedim elimi cama koyarak. Ağzı neredeyse kulaklarında bir şekilde elini elimin üzerine koydu. Cam yüzünden tenini hissedemesem de, kokusu gelmese de sorun değildi.

"Merhaba hyung." dedi yüzündeki hayran olunası gülümsemeyle.

"Nasıl orada havalar?" diye saçma bir soru sordum ona. Ne diyeceğimi asla bilemiyordum. Dilim tutulmuştu, saçmalıyordum. Onu uzun zaman sonra gören kalbimin şiddeti yüzünden beynim kısa süreli bir hata veriyordu belki de. O kadar heyecanlıydım ki ayakta zor duruyordum.

Sorduğum saçma soruya gülse de cevap verdi. "Oldukça temiz."

Ona sarılmak, kokusuyla çürük ciğerlerime bahar getirmek ve oraya çiçekler ekmek istiyordum. Ona tapınmak, onu sevmek istiyordum.

Gülümsüyordum ama nedensizce gözlerimden yaşlar boşalıyordu. Ağladığımın bile farkında değildim aslına bakarsanız. Kendi hıçkırıklarım kulağıma ulaştığında beni tutamayan bacaklarım yüzünden dizlerim üzerine düştüm. Her şeyin yolunda olacağına kendimi öyle inandırmıştım ki kısa süreli bir algılama yaşıyordum onu böyle görünce. Belki de yüzündeki huzurlu ifade yüzündendi.

Başını çevirerek yüzüme baktı. "Hyung, ayağa kalk ve bana bak." Sesi tok çıkıyordu. Benim yıkılmış halimin aksine o çok sakindi. Girdiğimden beri gülümseyen yüzü ciddi bir ifadeye bürünmüştü. "Kalk dedim!"

Ellerimi ikimizi ayıran camın üzerinde yumruk yapmıştım. Zar zor duyduğum sesiyle dediğini yaparak ayağa kalktım ve yüzüne baktım. Onu net görebilmek için yaşları silsem de yerine yenileri geliyordu.

"Hayır hayır, ağlama! Oraya girmeden önce seni son kez böyle görmemeliyim." Gözlerini kapatmıştı. Sikik bir küvözdeyken, birazdan ameliyata girecek olan oyken sanki görmeye dayanılamayacak olan şey benim ağlıyor olmamdı.

Derin nefesler alarak kendimi sakinleştirdiğimde bir de yüzüme onun için gerçek bir gülümseme yerleştirdim. Tek gözünü açarak baktığında gülümsediğimi gördü ve rahat bir nefes vererek diğer gözünü de açtı.

Konuşmak için dudaklarımı araladığımda bana fırsat vermeden kendisi konuşmaya başladı. "Şimdi beni iyi dinle hyung." Yüzümdeki gülümsemeyi hiç bozmadan başımı salladım. "Biliyorum, bu benim son şansım. Ya olacak ya da bitecek." Gözlerimin dolduğunu gördüğünde cama vurdu. "Hayır! Ağlamak yok." Camın üzerinde olan elimi camın ardından okşadı ve beni öldürdü. Hep böyle hassastı o, zaafımdı. "Evet, yasaklı kelime -ölümden bahsediyordu.- olabilir. Üzgünüm, denemek zorundayım. Ne olursa olsun deneyeceğim. Tüm gücümle savaşacağım." Başımı salladım tekrar. Tek yapabildiğim oydu zaten. Kendimi o kadar sıkıyordum ki ten rengim bile değişmişti. "Doktorlar da çok yüksek oranlar verdi ve ameliyatımı bu ülkenin iyi doktorlarından biri yapıyor. Veda etmeyeceğim sana, kimseye etmedim. Biliyorum, başarabilirim."

O kendine güveniyorsa benim tek yapmam gereken ona katılmaktı. Ki, zaten ben ona her şeyden, herkesten çok güvenirdim. Beni hiç haksız da çıkarmadı.

"Bir şeyler ters giderse, bilgisayarımın şifresi doğum günüm. Aç ve son sekmeye gir."

"Jeongguk-"

"Şşşt, veda ya da ağlamak yok. Babanla bazı şeyleri konuştum, zamanı gelince sana söyler zaten."

Yumruk halinde bulunan elimdeki yüzüğe kayan gözleri birden ışıl ışıl parladı, tanrı şahidim olsun bana aşkına deli divane vurgundum. "Yüzüğümü çıkarmak zorunda kaldığım için üzgünüm. Odamda masamın üzerinde, onu oradan al tamam mı? Başına bir şey gelsin istemiyorum."

Bizzat, özenle tasarladığı yüzüklerimiz. İçerisine tüm aşkımızı sığdırdığımız halka parçaları.Benim konuşamayacağımı fark ederek iç çekti ve başını biraz daha cama yaklaştırdı. "Şimdi şöyle gel de, bir öpeyim seni." Gözlerini kapattığında gözlerimi kapattım ve cam üzerinde buluşan dudaklarımızın arasına göz yaşlarımın tuzlu tadı karıştı. Hatıralarımdan asla silinmeyecek olan bir andı, yemin ederim, düşündükçe hissini dudaklarımda hissederim hala.

Ayrıldığında dudaklarımız gülümsedim ona. Çirkin diş etlerim görünene kadar, o da benim gibi gülümseyene kadar gülümsedim. 

"Seni seviyorum." dedim parmağımla dudak izlerimizin üzerinden geçerken. Gülümserken derin bir iç çekti ve yaşama sebebim olan cümleleri söyledi bana. "Çok hyung, çok seviyorum seni."


Güzellikleri canımı acıtıyor, çok seviyorum, çok

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Güzellikleri canımı acıtıyor, çok seviyorum, çok...
Sağlıkla kalın.

-iksvorasay

Star Of My Life|YoonkookWhere stories live. Discover now