Mutlu Ölmek

282 42 4
                                    

Merak etmeyin, ölmedim. Gerçi, konuştuğuma göre ölmüş olamam zaten. Her neyse, devam edeyim.

O günden sonra, sanırım bir hafta yoğun bakımda kalmışım. Uyandığımda herkes şaşırdı, sonuç olarak ciddi bir şekilde akciğerlerim iflas etmişti.

Ailem harıl harıl bana uygun bir organ bağışı arıyorlardı ama akciğer bulmak da öyle kolay değildi. Ne parayla ne de güçle ilgisi vardı bu yüzden kendilerini tıpa adayan ailem için bu durum komikti. Hastaneleri vardı ama oğullarının işine yaramıyordu bile.

Birkaç gün uyanık olsam da yoğun bakımda kaldım, gelen giden pek kimse yoktu ve açıkça söylemeliyim ki, gözüm onu arıyordu. Özlemiştim, endişeliydim ve onu görmek istiyordum işte.

Bir şekilde oksijen maskesine bağımlı olarak yoğun bakımdan çıktım. Artık kontrollerim daha sıkıydı.

Kaç gün geçti bilmiyorum ama, sonunda odama geldi. Kocaman gözleri şişmiş ve kızarıktı, ağladığını ve doğru düzgün uyumadığını anlamak için doktor olmama gerek yoktu.

Onu görünce doğrulmak istedim ama bana izin vermedi. Mahcup duruyordu ve gözlerime uzun süre bakamıyordu. Oysa fikrimi sorsa, gözlerinin üzerimden ayrılmamasını tercih ederdim.

"Jeongguk... sonunda geldin." dedim hırıltılı sesimle. Hala, pek kendime gelmiş sayılmazdım. Yatağıma yavaşça çöktü, ardından gözlerini kapatıp sessizce ağladı. Neden diye sormadım, anlatmasını bekledim sadece.

"Ben... çok bencilim. Tüm gün öyle gezmene izin verdim ve benim yüzümden..." Zorlukla kaldırdığım kolumla göz yaşlarını sildim. "Şş, senin yüzünden falan değildi. Ağlama, bu beni daha çok üzüyor."

"Hyung ölebilirdin!" diye bağırdı birden. "Ne halde olduğunu görmedin bile ama ölebilirdin! Benim kollarımda, daha yeni seni bulmuşken..." dedi sonlara doğru sesi kısılırken.

"Hayat çok kısa... Birkaç saniye hyung, eğer birkaç saniye daha oksijensiz kalsaydın, ölebilirdin." Birden beni o zamana kadar en çok şaşırtan hareketini yaptı. Kırmızı dudaklarını, benim kuru dudaklarıma bastırdı. Eğer burnumdan bana oksijen veren bir maske olmasaydı, o an ölürdüm. Şaşkınlıkla gözlerimi açtığımda yüzünü yüzümden uzaklaştırmadı ama utanarak gözlerini kapattı. "Biliyorum, bu normal değil ve... eğer benim gibi hissetmiyorsan da sorun değil. Sadece yanında olmama izin ver."

Güldüm, kahkaha atarak güldüm hem de. İnanabiliyor musunuz, bunları ona vurulmuş bana söyledi. Şaşırarak gözlerini açtı. Göz göze geldiğimizde kahkaham yerini sakin bir gülümsemeye bırakmıştı. O yanımdayken kendimi daha iyi hissediyordum. Bir çift çürük akciğerden ibaret değildim sanki. "Bu normal Jeongguk. Kim sana bunun normal olmadığını söyledi? Elbette bir erkek, bir erkeği öpebilir, sevebilir..." kısık sesle fısıldadım. "Sevişebilir..."

Yüzündeki ifade birden değişti ve kızararak benden uzaklaşıp koluma vurdu. "Hyung! Ayıp şeyler söylemeyi kes."

Bu haline yine güldüm ve elimin biraz ilerisinde duran elini tuttum. "Bu ayıp değil," derken sevişmekten bahsetmiyordum, zaten sevişmek derken kastettiğim kesinlikle seks değildi. "Bu dünyanın en güzel şeyi. Rahatsız olmadım, daha iyi hissettiğim bir an hiç olmamıştı."

Bakışları parladı ve bir an utancını unuttu. "Yani, seni öpebilir miyim?" diye sordu masumca. Gülümseyerek başımı salladım. Bir an utanır gibi olsa da, birkaç saniye sonra yüzümün her yerini öptü. Soğuk tenim, sıcak dudaklarıyla temas etti, ben o gün orada ölseydim eğer, dünyanın en mutlu insanı olarak ölürdüm.

 Soğuk tenim, sıcak dudaklarıyla temas etti, ben o gün orada ölseydim eğer, dünyanın en mutlu insanı olarak ölürdüm

Oups ! Cette image n'est pas conforme à nos directives de contenu. Afin de continuer la publication, veuillez la retirer ou télécharger une autre image.

-iksvorasay

Star Of My Life|YoonkookOù les histoires vivent. Découvrez maintenant