İçinden Küsmek

210 35 1
                                    

Hayatlarımız ne üzerine kuruluydu? Gerçekten bir şey için yaşamımız boyunca çalışmak, uğruna birçok şeyden feda etmek bize ne kazandırırdı?

Mesela gelecekte iyi para kazanmak için tüm vaktimizi derslere harcadığımızda her zaman istediğimizi elde eder miydik? Çok çalışan herkes iyi bir meslek mi elde ediyordu? Ya da ne bileyim, çok para kazandıran o meslekler bize göre miydi ki? Peki ya, elde edebilecek kadar vaktimiz var mıydı? Hayatımızı adadığımız o mesleğe kavuşamadan ölmeyeceğimizin garantisini hangimiz verebilirdik?

Bu bir örnekti pek tabii. Benim yaşamımda çok para kazanmak ya da iyi bir mesleğe sahip olmak önemli değildi. Görünmeyecek kadar küçük tanecikli oksijen molekülüne muhtaç bir bedendim ben, bu dünyada kalacak şeyler için pek çaba harcamazdım. Benim hayatım müzik üzerine kuruluydu, yapmaktan tek hoşlandığım şey oydu ve ben tüm hayatımı müziğe adamıştım.

Müzik, beni her zaman doğru yola götürmüştü. Müzik onu bana getirmişti.

Eh, hepiniz konuyu ne zaman ona bağlayacağımı merak ettiniz değil mi? Sonuçta Min Yoongi'nin dudaklarından onun ismi dışında ne dökülürdü ki?

Kaldığım yerden devam edeyim.

Biz yine onun odasındaydık, o bana kuru boya kalemleriyle bir resim çiziyordu ancak göstermemeye çok niyetliydi. Üstelik tiner yüzünden tuval yapamamasına rağmen pes etmemiş, yine de bana hediye etmek için kalemleri eline almıştı. Burnunda ince bir şekilde maske takılıydı ve onun tüm odağı önündeki kağıttaydı. Ben de fırsattan istifade onu izliyordum; besteler yaptığım gözleri, aşık olduğum elleri ve taptığım dudaklarıyla asıl tablo olan kendisiyken birkaç kağıt parçasına ihtiyaç duyuyor olması komikti zannımca.

Son zamanlarda resim çizmek ya da fotoğraf çekmek gibi hobiler edinmişti ve kocaman gözleri ilgiyle etrafta dolaşıyor, her şeyi beynine kaydettiği yetmiyor gibi kardeşinin ona hediye ettiği kamera ile de iyice ölümsüzleştiriyordu. Ben ise normalde fotoğraf çekinmekten nefret etsem de hiç sesimi çıkarmıyor ve ona eşlik ediyordum. Birlikte ne kadar çok ölümsüz anımız olursa o kadar iyiydi.

"Bakayım mı?" diye sordum kağıdı görmeye çalışırken. Başımı ittirdi ve kalemi dudaklarına vurarak gözlerini kağıtta gezdirmeye devam etti. Son birkaç dakikadır bir şey çizmiyordu ve öylece gözlerini kağıt üzerinde gezdiriyordu ama bakmama da izin vermemişti.

"Dur bir dakika yahu! Ne eksik onu çözmeye çalışıyorum. Niye olmuyor bu?" Kaşlarını çattı ve kalemi çok hafif kağıt üzerinde gezdirdi.

"Eminim mükemmeldir. Ver bakayım." dedim üzerine uzanarak kağıda bakmaya çalışırken. Beni eliyle savuşturdu ve kağıdı ters bir şekilde komodinin üzerine koydu. "Of, bitince göstereceğim dedim ya hyung!"

Akciğer meselesinden ona bahsetmemiştim. Babam başka bir hastaneden gelecek olan akciğer için bekliyor olduğumuzu söylemişti ve ben de bilmiyor gibi yapacaktım. Çünkü eğer bilirse, asla kabul etmezdi. Bilmiyordu ki ben o nefes aldığı süre boyunca vardım zaten. Bedenim karışsa da bir avuç toprağa, ben onun gülümsemesinde yaşardım.

Gözlerimi devirip yatakta arkama yaslandım. Bir süre etrafı topladıktan sonra o da yanıma oturmuştu. Omzuyla omzumu dürttü, ikimiz de karşımızda kapalı olan televizyona bakıyorduk. "Şşt, küstün mü?"

Gülerek başımı iki yana salladım. Tanrı aşkına, benim ona küsmem mümkün müydü? Yine de, onunla birazcık oynamaktan ne zarar gelirdi?

"Küstüm tabii."

Tekrar omzuyla omzuma vurdu. "Yalancı, güldün ya az önce."

Omuz silktim ve gülümsememi saklamak için dudaklarımı ısırdım. Ona dayanmak çok zordu, tanrım, ona dayanmak gerçekten çok zordu.

"Ya! Hala gülüyorsun ama." dedi sırtını başlıktan ayırıp yüzüme bakarken. Kaşları çatıktı ve ciddi olup olmadığımı anlamaya çalışıyordu.

"Gülmüyorum." dedim ama çoktan gülüyordum bile.

Derin bir iç çekti ve kollarını bana sardı. "Küsmedin değil mi?"

Kollarımı ona sardım ama güldüğüm için bedenlerimiz sallanıyordu. "Küstüm dedim ya."

Hala güldüğüm için bedenimi ittirip çok hafif bir şekilde vurdu. O bana vurmaya bile kıyamıyorken ben ona nasıl tapmazdım? "Küsmedin işte, yalancı!"

Gülerek başımı iki yana salladım ve kollarımı ona dolayarak yatakta uzanır hale getirdim güçsüz bedenlerimizi. "İçimden küstüm."

Kollarım arasına daha çok gömüldü ve gözlerini kapatarak kendini bulunduğumuz ana bıraktı. "İçinden de olsa, küsme bana olur mu hyung?"

Sırtı göğsüme yaslıydı ve ben kokusunun en yoğun olduğu yer olan kulak arkasına burnumu yaslamıştım. Cennetteydim, işte benim bu cehennemdeki cennetim tam bu andı, burasıydı.

"Olur, içimden de olsa küsmem sana."

Ve gerçekten de, hiç küsmedim ona. Ne olursa olsun, içimden de olsa küsmedim.

 Ne olursa olsun, içimden de olsa küsmedim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

-iksvorasay

Star Of My Life|YoonkookWhere stories live. Discover now