ÜNLÜ GAZETECİ

186 21 10
                                    

Başkomiser Tunay odasında oturmuş dava dosyalarını inceliyordu. Birden içeriye yardımcısı Nuri girdi.

"Amirim bir cinayet işlenilmiş. Kurban 50  yaşında ünlü bir gazeteci. Tüm medya şu  anda haberlerde bundan bahsediyor.  Cinayet Kadıköy'de  gerçekleşmiş.  Adamcağız sırtından vurulmuş bir vaziyette sokağın ortasında öylece yatıyormuş. Cesedin etrafında adeta bir kan gölü oluşmuş".

"Hemen olay yerine gidelim".

Gittik.

"Amirim muhtemelen siyasi  görüşüne katılmayan, onu  sevmeyen birinin  işi  bu dedi" Nuri.

"Muhtemelen öyle büyük  bir  tartışma olmadığı sürece ünlü  bir  gazeteci  niye sevdiği  biri tarafından öldürülsün".

"Ya da işten kovulan birinin  işi".

"Bilmiyorum olabilir her türlü  nedeni  olabilir  bu  cinayetin binlerce tahmin yürütebiliriz bu  konuda". Bu  ülkede gazetecilerinde işi zor diye  düşünmeden edemedi, Başkomiser  bir  anda.

Başkomiser evine  gitti. Kendisini  direk  duşa  attı. Sonrada karınını  doyurdu. Yalnız yaşayan boşanmış bir  adamdı. Çocuğu yoktu. Hayatından mutluydu. Ne bir köpeğe ihtiyacı vardı ne  de  bir  kadına. Artık ilişki meselesi tamamen kafasında bitirmişti. Yaşlıydı. 50  yaşındaydı. Yorgundu.

Orta yaş  aslında  da  ilişki  için yaşlı  hissediyordu kendisini. 

O gün tüm gün yağmur yağdı. Dinmek nedir bilmedi. 

Maktülün yakın arkadaşı Hüseyin  ile  görüşmek  üzere yola koyulduk. Trafik  yoğundu. Anca vardık.

"Oooo, dedektif, lütfen katili bulun. Kim benim arkadaşımı öldürmek isteyebilir? O dürüst bir adamdı. Hiç düşmanı yoktu. Aksine  bir çok arkadaşı vardı."

"Bazen popüler olmak mutlu olmaya,  güvende olmaya yetmiyor  demek  ki. Şöhret bazen tehlikeli  olabiliyor. İyi  düşünün  lütfen bu  kadar  ünlü  bir  gazeteciyi  sevenler  olduğu kadar sevmeyenlerde  vardır. Arkadaşınızın arası son zamanlarda kimle kötüydü?  biriyle tartıştı mı?". diye sordu Başkomiser Tunay.

Hava o  denli  soğuktu  ki  iliklerine kadar üşümekle kalmadı  aynı  zamanda İstanbul'un soğuğunu içine  çekti.

Titredi  bir  anda. İstanbul'un  kışı soğuk geçiyordu.

"Elbette Tunay Bey onu  politik görüşünden  ötürü sevmeyenlerde vardı. Bütün tanınmış  kişiler  için geçerli bir  durum  bu. Bütün mesleklerde böyledir. Bir düşüneyim aklıma maalesef  inanın  ki  kimse gelmiyor".

"Size inanıyoruz Hüseyin bey merak  etmeyin".

"Sağolun".

Ünlü gazeteci Erdem Fişek  50 yaşındaydı. Hiç  evlenmemişti. Çok iyi bir maaşı vardı. Ayrıca  büyük bir köşkte oturuyordu. Bu köşkte çalışan birçok hizmetli de vardı. 

"Acaba para  için  mi  öldürüldü  adamcağız? diye düşündü "Başkomiser Tunay. Birden çok  üzüldü.

Değerli  bir ismi  kaybetmişlerdi. Bilgili, kültürlü,  zeki  bir  adamdı  söz  konusu  olan.  Hayatını yazı yazarak geçiriyordu. Buda oldukça zordu. Herkes yapamazdı.

"Peki onu  en  son  zaman gördünüz diye  sordu"  yardımcım.

"Cumartesi sabahı Beşiktaş'da birer kahve içmiştik".

"Peki ya özel hayatı? sonuçta kültürlü, 50  yaşında, bekar, maddi  geliri iyi  bir  adam kadınlar beğeniyor olmalılar".

"Kimseye  yüz  vermezdi yalnızlığı,  işini  çok  seviyordu kadınlar sadece parasını istiyorlardı iki  tane ciddi ilişkisi  olmuştu daha  gençken ve ikisi  de  onu o  olduğu  için sevmediler".

"Hiç  evlenmemesinin nedeni  bu  mu?"

"Evet  bu".

"Yanlış  anlamayın  ama cinsel  hayatı?"

"On sene  önce bıraktı kırk yaşına  kadar  da  iki  tane  ciddi  ilişkisini  ayrı  tutarak  konuşuyorum eskortlarla düzenli takılırdı".

"Anladım açık  sözlü yanıtlarınız  için  teşekkürler"

"Her  zaman bulun o pisliği diyerek" adam gözyaşlarına  boğuldu. En yakın arkadaşlarından biriyle görüşüyorlardı ve bu yüzdende  şu  anda karşılarında ağlıyor olması son derece normaldi".

Ertesi  gün maktülün üzerindeki  parmak izlerine rastladık. Parmak izi Ebru Yıldırım adlı bir kadını gösteriyordu.

İzini  bulup kadını hemen tutukladık.

"Evet seni  dinliyoruz  adamcağızı neden öldürdün?"

"Çünkü beni işten  kovdu. Ayrıca o  bir kadın  düşmanı. Eski  sevgilisiyle seviştiği görüntüleri internete yaydığını biliyor  muydun? o  bir  sapık  bunu  kimse  bilmiyor  ama  ben  biliyorum. Kızcağız onun yüzünden intihar  etti".

"Anlıyorum başka  bir  nedeni var  mı?"

"Üçüncü  nedenim ise  onu  kıskanmam. Zengindi, şöhretini,  parasını kıskanıyordum  evet buda biraz tetikledi".

Hasta olan kadını  hapse tıktık. Sonuçta  her  ne  olursa  olsun cinayet işleyen insan  normal değildi.

Hepsi birer ruh hastasıydılar. Cezasını çekecekti.

Psikolojisi bozuk insanın tedavisi mümkündü  de,  kafayı sıyıranlar  için yapılacak  pek  de  bir  şey  yoktu.

Buna  adam öldürenlerde  dahildiler.  Onların yeri  de  hapishaneydi.

Her suçlu cezasını  çekmeliydi  çünkü.

Kötü ,  suçlu  birini  öldüren katiller içinde  geçerliydi  bu.

Birbirlerini temizleyen suçlularda cezayı hak ediyorlardı.

Tüm katiller için geçerliydi.

Başkomiser cinayet olayını  çözdükten  sonra  derin bir  nefes  aldı. Daha  sonra günlüğüne yazı  yazdı. Her gün  azda  olsa  yazı  yazardı.  Bu onun  hobisiydi. Ve bu onu rahatlatıyordu. Mutlu ediyordu. Herkesin hayatta zevk  aldığı  değişik  hobileri vardı onunkisi  de buydu işte.

Başkomiser Tunay  bir gizemi daha aydınlatmıştı.Ofisin yanındaki  Cafde   güzel bir esspresso içmenin ve İstanbul'a,  soğuk kar yağışı gelmeden  son ılık günlerin tadını çıkarmanın vakti gelmişti.

Çünkü bugün hava ilk  defa son  bir  aya nazaran ılıktı. Soğuk  bir  kış akşamı olmasına rağmen.

Her şeye rağmen hayat devam  ediyordu.

Ve güzeldi.

Yaşamalıyız.

Gerçekten yaşamalı. Yaşayan ölü olmayalım.







POLİSİYE  HİKAYELERWhere stories live. Discover now