BİR SUÇ ÖYKÜSÜ.
GİZEMLİ, SADİST BİR SAPIK KATİL DE VAR.
Başkomiser Efe, ofisinde oturmuş dosyaları incelemekteydi. İçeriye yardımcısı Çağrı, girdi. Otuzlarında, evli, çocuklu, genç meslektaşıydı. İşleri çok yoğun geçiyordu. Polis olmak Türkiye'de, oldukça zor, ve koşturmalı bir işti. Ölümle burun buruna geldikleri kıl payı kurtuldukları geçmişteki o anları unutmak kolay değildi.
KORKUNÇ BİR CİNAYET
"Amirim bir cinayet işlenildi fotoğraflar elimde".
"Ver bakayım" dedi Başkomiser. Yirmilerinde bir genç kadın çırılçıplak bir halde evinde ölü bulunmuştu. Banyonun küvetinde çekilmiş olan resimlerde maktülün çevresinde adeta bir kan gölü oluşmuştu. Kurban her yerinden bıçaklanmıştı. Fakat fotoğrafta dikkatini çeken bir diğer husus ise, kurbanın gözlerinin yerinden çıkarılmasıydı. Gözleri kurban henüz hayattayken bıçakla kesmişti, ve kurbanı önce yaşıyorken kör etmişti. Bu ne nefret diye düşündü. Zavallı kadın dedi içinden. İşkenceyle, acı çekerek öldürülmüştü.
"Amirim daha yolun çok başındayız ancak kadını tanıyan biri olabilir bu çünkü işkenceyle bu şekilde öldürülmesi bana bunu düşündürüyor. Tahminim bu yönde".
"Haklı olabilirsin baksana kadının önce gözlerini kör etmiş, bıçakla".
"Zavallı kadın bu korkunç".
Olay yerine gittiklerinde maktülün üzerinde sperm kalıntılarına da rastlanmıştı. Bu kadını kör ettikten ve işkenceyle öldürmeden önce ona zorla tecavüz ettiğinin de bir kanıtıydı. Karşılarında durdurulması gereken sapık bir katil vardı. Bir an önce harekete geçmeleri ve bu sır perdesini aralamaları gerekiyordu.
Bu kadın neden bu şekilde acımasızca öldürülmüştü?
Katil kimdi?
İşleri zordu. Fakat onların doğasında pes etmek yoktu. O pisliği yakalamak için ellerinden geleni yapacaklardı. Hiç kimse bu şekilde acımasızca katledilmeyi hak etmiyordu. Daha önce bir sürü tuhaf olayla karşılaşmışlardı. Aşkı için katil olandan tut da , sırf canı sıkıldığı için cinayet işleyenlere kadar. Sırf kadın olduğu için öldürülenler, para için yapanlar, namusuna leke geldi diye öldürülenler, aldattığı için kocasını bıçaklayandan, bir katile aşık olduğunu iddia eden, aşk yaşadığını, onu gerçekten kalben sevdiğini söyleyen kadınlarla doluydu, dünya. Bu delilerle, psikopatlarla, işleri zordu. Bir yandan eşcinselleri, transları canlı canlı yakanlar, diğer yanda ekmek parası için adam kesenlerle dolu karanlık bir dünyada yaşıyorlardı. Durum içler acısı ve oldukça karartıcıydı. En son yakaladıkları katil de organ mafyası çıkmıştı. Zavallı küçük çocukları önce kaçırıyor, sonra da organlarını kesip, para karşılığında satıyorlardı. Organ mafyası katilin en son hapishane de kaçak uyuşturucu kullanımından öldüğü, haberini almışlardı. Orada tecavüze de uğramıştı. Hiç üzülmemişti Başkomiser hak eden cezasını çekmeliydi. Hapse düşenin zaten hayatı bitiyordu. Bir iki sene içinde de yetersiz beslenmeden, kirli hava koşullarından, hastalıktan ölüyorlardı. Orada hele ki suçluysan zaten adamı yaşatmazlardı.
Peki, ama, ya suçsuz olanlar? suçu olmadığı, hak etmediği halde hapse girenler, ve orada hastalıktan dolayı ölenler?
Birden Başkomiserin aklına Yeşil Yol filmi gelmişti. Usta yazar Stephen King'in, de bir eleştirisiydi, bu film aslında. İdam sadece çözüm olabilir miydi?