Başkomiser Enes, ofisinde yoğun bir biçimde çalışmaktaydı. Birden içeriye yarcımcısı Mustafa, girdi
"amirim bir cinayet işlenildi. Kurban 50 yaşında, evli, iki çocuklu bir adam. Derileri yüzülerek işkenceyle öldürülmüş".
"ne sen ne diyorsun?".
"maalesef".
"adam henüz hayattayken derisini yüzmüş ha çok kötü bir işkence yöntemi bu".
"evet katil işkenceyle , kurbana acı vererek onu öldürmüş. Canlı halde derisini yüzmüş. Adamı o halde bağlı halde bulmuşlar".
"korkunç hemen maktülün yakınlarıyla temasa geçelim".
"baş üstüne amirim".
Yola koyuldular. İzmir'de, güzel, sıcak bir hava vardı.
"sizce eşinizi kim öldürdü?".
"şüphelendiğim biri yok. O kimseye zararı, dokunmayan, kendi halinde biriydi".
"son zamanlarda tartıştığı biri oldu mu?".
"en son kiracıyla tartıştık. Bize olan borcunu ödemedi. Bizde ona bir hafta süre tanıdık, ya parayı ödeyecekti, ya da evden gidecekti".
"ne oldu peki?".
"parayı ödeyemedi. Sıkışıkmış. Bizde onu evden attık. Yeni kiracı bulduk".
"kiracının ismi nedir?ona nasıl ulaşabiliriz. Katil o olabilir".
"böyle ufak bir nedenden dolayı eşimi öldürmüş olabilir mi?".
"ufak zannettiğiniz bir mesele bazen herhangi bir katil tarafından son derece sorunlu bir mesele olabilir. Ne olursa olsun birini öldürmek , masum bir canı hayattan koparmanın bir cezası var olmalı da merak etmeyin onu yakalayacağız".
"bulun o pisliği".
Ertesi gün yardımcım Mustafa, içeriye girdi.
"amirim kiracı da öldürülmüş. Kurban 45 yaşında, evli, bir çocuğa sahip birisi. Gözleri yerinden çıkarılarak öldürülmüş".
"galiba katil şu evden atılan kiracı".
"bana da öyle geliyor".
"haydi hemen yola koyulalım".
Kiracıyı sorguya çekmek üzere tutukladılar.
"evet Ekrem Yılmaz. Uzun süre önce kira parasını ödeyemediğiniz için evden kovuldunuz. Ve ardından kira sahibi işkenceyle öldürüldü. Arkadan da yeni kiracı acımasızca, işkenceyle öldürüldü. Bu iki cinayette de tek süpheli sizsiniz. Bize bu konuda ne söylemek istersiniz?".
"parasızlığın ne demek olduğunu bilir misiniz siz? aç kalmanın? sürünmenin? işten atıldım. Sonra da evimden oldum. Bana biraz süre tanıması gerektiğini söyledim ,oysa onlar sırf kendilerini düşündüler. Her şey artık günümüzde para olmuş. Sonra beni acımasızca evden attılar. Kimsem yok. Günlerdir sokakta yatıyorum. Evet cinayetleri ben işledim. Çünkü başkasına acımayanları, başkasını anlayamayanları ben niye anlayayım? bana bu acıyı çektirene ders vermek istedim. O yüzden özellikle deri yüzme yöntemini seçtim Sonra ilk cinayetten inanılmaz keyif aldığımı fark ettim. Doyuma ulaşmak için birini daha öldürmeliydim. Karısını düşündüm, sonra yapamam dedim içimden .Kötü biriyim ancak kadınlara, ve çocuklara kıyamam. Aklıma birden yeni kiracı geldi. Sonra da onun gözlerini çıkarttım, acımadan bıçağı da sapladım. Pişman değilim".
onu müebbet hapse yolladık.
çok vahşiceydi.
resmen vahşetti bu.
dehşet...
ve de acımasız.
gaddarcaydı.
korkunçtu.
insan kötülüğüne akıl- sır erdirmek bu dünyada mümkün değildi.
"alo Ebru, seni özledim".
"bana gelsene".
peki dedi Başkomiser Enes, ve sevişmek üzere Karşıyaka'ya , doğru arabasıyla yola koyuldu. Yorulmuştu.
Biraz mutlu olmak onunda hakkıydı. Rahatlamaya ihtiyacı vardı. Hafta sonunu arkadaşlarıyla Alsancak'da, kafa çekerek, birer bira içip, sohbet ederek geçirmek istiyordu.
ve böylece bir cinayet perdesi daha aralandı. Bir cinayet davası daha kapandı.
haftaya yenileri başlayacaktı. Çünkü o bir polisti. İşi de daima cinayetlerin zanlılarını bularak, onları hapse göndermekti.
ve kötülük asla bitmeyecekti.
karanlığın, aydınlığa çıkması ancak sevgiyle mümkündü. İçi sevgiyle dolu olmayan kişilerse masum canları almaya acımasızca devam edeceklerdi.
karanlıktan tek kurtuluş sevgiydi. İşte o yüzden "sevgidir ihtiyacımız olan".
daima ve sadece "SEVGİ".
"SEVİN.