☆34☆

4.3K 260 171
                                    

"Rahat mısın? Bir yastık daha getireyim mi?"

Ekim arkadaşının panik dolu hallerine gülümseyip elini tuttu. Hastaneden çıkacağını öğrendikleri günden beri rahat olması için uğraşıp duruyordu. Onu ne kadar korkuttuğunu şimdi daha iyi anlıyordu. Yanına oturmasını sağladıktan sonra yanağına küçük bir öpücük kondurup elini ellerinin arasına aldı.

"İyiyim ben. Korkmana gerek yok artık."

"Ben... Biliyorum ama o anlar gözümün önünden gitmiyor, Ekim. On yedi dakika öldün sen. Anlıyor musun? Ben on yedi dakika boyunca seni kaybettiğim düşüncesiyle öldüm. Hala yanımda olduğuna inanamıyorum."

"Buradayım artık. Bir daha kimse bize zarar veremeyecek."

"Peki," diyerek derin bir nefes aldı. Soracağı sorunun ağırlığının farkında olduğundan gerilmişti. "Bundan sonra ne olacak? Kim olarak yaşamaya devam edeceksin? Ekim olarak mı, Rüyaların Kızı olarak mı?"

***

Hastaneden bu gün çıkmamış gibi yine herkes yanındaydı kadının. Nazan hanım, Yunus baba, Araf, Caner ve elbette evin sahibi Çağatay. Ekimin yanı ilk kez bu kadar kalabalıktı. Belli etmemeye çalışsa da, duygusal olduğunu onu en iyi tanıyanlar anlayabiliyorlardı.

"Kızım, bir şeye ihtiyacın olmadığına emin misin?"

"Evet, Nazan hanım. Gerçekten iyiyim. Hem zaten evlilikten önce ben burada yaşıyordum, yani dünyadaki en rahat olduğum yer bu ev."

O söylemese bile anlaşılıyordu zaten. Evin duvarları Yunus baba, Çağatay ve Ekimin fotoğraflarıyla doluydu. Gerçekten doluydu, yani duvar boyamak yerine fotoğraflarla duvarı renklendirmişlerdi. Canerle Nazan hanımın hiç görmediği biri vardı fotoğraflardı. Kalpten gülen, gözleri gülümsemekten kısılan, rengarenk Ekim vardı, işte onların hiç görmediği kadın oydu. 

"Ama keşke birkaç gün daha kalsaydın hastanede ya da hemşirenin gelmesine izin verseydin."

"Hemşireye gerek yok bence," diyerek ilaçlarını karıştıran Arafı işaret etti. İlaç saatleri için telefonuna alarm kurduğundan adı kadar emindi. Ona kızgın değildi. Aksine gözlerini araladığı andan beri sadece onunla konuşmak, artık aralarında hiçbir sorun olmadığını söylemek istiyordu. Anlıyordu onu. Araf sevdiği için aşkından vazgeçmişti, Ekim ise sevdiği için kendinden. Empati kurmak düşündüğünden daha kolay olmuştu uyandığında. "Araf ilaçların ismini ömrünün sonuna kadar unutmayacak gibi görünüyor."

İsmini duyduğu an irkilerek başını kutulardan kaldırmıştı genç adam. Gerçekten de tüm dikkati ilaçlardaydı. Hastaneden ayrıldıklarından beri sanki yaralı olan kendisiymiş gibi diken üstündeydi. Hata yapmamak için uğraşıyordu ve bu hali fazlasıyla tatlıydı.

"Ne? Dalmışım da, duyamadım."

Ekim konuyu değiştirmek için "Hangi ilacı almam gerektiğini sordum sadece," dediği an Araf hızla yerinden kalkmış, suyla birlikte alması gereken ilaçları getirmişti. İlk başta ne kadar kadının yanında olmaktan korktuysa da, aldığı her gülümseme daha rahat davranmasını sağlıyordu. Tozlu sayfalar arasında kalmış Ekimle Arafın geri dönüyor oluşu ikisinin de kalbini sevgiyle dolduruyordu.

Oğlunun hüzün dolu bakışlarını fark eden Nazan hanım derin bir nefes alarak günlerdir aklında dönüp dolanan soruyu dillendirmeye karar verdi. Artık bazı şeylerin kesinleşmesi gerekiyordu. "Kızım, yeri değil belki ama sormam gerek. Boşanma davasını senden onay almadan açmak istemedik." Kendisine dönen bakışları umursamayarak oğluna bakan gelini izlemeye devam etti. Aralarında yoğun duygular olduğunun elbette farkındaydı ama duyguların yanında büyük hayal kırıklıkları olduğunu da biliyordu. Tam da bu yüzden üstelemek yerine karar vermelerini bekliyordu. "Seni zorlamak istediğimi düşünme sakın. Sadece düşünceni bilmek istiyorum."

{Tamamlandı} Çirkin AşkıWhere stories live. Discover now