☆32☆

5.7K 364 158
                                    

"Oğlum?"

Genç adam kulaklarına dolan şefkat dolu sesle başını yasladığı dizlerinden kaldırdı. Annesi Canerin öfkeyle dolmasına neden olacak biriyle hemen yanı başındaydı. Daha o ayaklanmadan lavabodan gelen Çağatay öfkeden kararan gözleriyle adamın üzerine atlamış, yakalarından kavrayarak duvara çarpmıştı yaşlı bedenini. Yine de umursamıyordu. Kendinden büyük, küçük herkese saygı duyan genç o değilmiş gibiydi. Sadece ondan yaşça büyük olan adamın ağzını burnunu dağıtmak istiyordu. Öldüremezdi çünkü katil olursa yaşam mücadelesi veren değerlisinin yanında olamazdı.

"Senin burada ne işin var?!"

Nazan hanım saatlerini harcadığı adam dakikalar içinde canından olmasın diye elini sakinleştirme amacıyla gencin koluna koyup sıktı. Aynı anda huzur veren ses tonuyla "Genç adam, bu tavrının Ekime yardımı olmayacaktır. Bence izin ver de gidip kızının içini rahatlatsın," dediğinde Çağatayın bakışları da kendisine dönmüştü. Herkesin gergin olduğu ortamda bir tek yaşlı kadın akıllı davranmaya çalışıyordu. Ekimin yaşayıp yaşayamayacağı belli değilken kalbinin az da olsa rahatlamasına ihtiyacı vardı. Annesi kızının yaşadıklarını öğrenemez, özür dileyemezdi. Ömrü yetmemişti hatalarını görmeye. Ama babasının şansı vardı. Ekimin düşündüğü gibi sevilmeyi hak etmeyen biri olmadığını söylemesi gereken ilk kişi oydu.

"Sizi hatırlıyorum. Canerin annesisiniz. Saygım sonsuz ama bana bu şerefsizin neden burada olduğunu hemen açıklamazsanız kendimi kontrol edemeyebilirim."

"Kızıyla konuşmalı."

"Doğulduğu andan beri onu terk eden bir şerefsiz neden ölmek üzereyken geldiğinde ona izin vermem gerektiğini de söyleyebilir misiniz? İçeride yatan kızı vicdanını rahatlatması için kullanmasına izin vermeyeceğim."

"Gelinime neler yaptığını biliyorum ve emin ol senin kadar olmasa da, bende yeterince değer veriyorum ona. Yani düşündüğün gibi değil, genç adam. Sadece kızından özür dilemesi gerek, Ekim hata yapmadığını anlasın diye."

Birkaç dakika... Çağatayın bakışlarını yaşlı kadının gözlerinden ayırmadan geçmişi düşündüğü birkaç dakika... Hak etmiyordu. Salim Solmaz Ekimi hak etmiyordu. Ondan özür dilemeyi bile hak etmiyordu ama kadının haklı olduğu nokta da vardı. Değerlisinin kendisini affetmeye ihtiyacı vardı. Suçu olmadığı halde yaralı ruhundan her zaman nefret edip durmuştu. En azından sona yaklaşıyorken suçsuz olduğunu anlamalıydı. Dünyaya gözlerini yeni açmış bebek nasıl bir suç işleyebilirdi ki terk edilmek için? Anneannesi öldüğünde bile nefret ettiği kişi kendisiydi. Yaşlı kadına ayrılan yaşam o güne kadardı ve gözlerini kapatırken kimseyle gurur duymadığı kadar torunuyla gurur duyuyordu. Bunu bile kabul etmeyecek kadar yaşamdan vazgeçmişti Ekim.

Adamın yakasını bırakıp bir adım geriledi. Hala ona karşı nefret doluydu. Hala değerlisinden uzak durması gerektiğini düşünüyordu. Hala Ekimini herkesten saklayıp korumak istiyordu. Yine de izin verdi. Salim Solmazın vicdanı rahatlasın diye değil, içerideki kadın ölümle savaşmak için sebep bulsun diye izin verdi.

"Sadece bir kez. Sadece bir kez onunla konuşmana izin vereceğim. Sonra defolup gideceksin ve eğer Ekim yaşarsa o izin verene kadar karşısına çıkmayacaksın."

Yaşlı adam kabullenmişlikle başını sallayıp hazırlanmak için Nazan Tözünün çağırdığı hemşireyle gitti. O da farkındaydı kızının hayatıyla ilgili karar vermeye ondan çok Çağatayın hakkı olduğunun. Caner annesinin burada olmasından faydalanarak babasının yanına gideceğini söyleyerek yanlarından ayrıldı Çağatay. Nasıl ki Araf sevdiği kadının hastanede olduğunu bilmiyordu, aynı şekilde Yunus da kızının yaşadıklarından habersizdi. Telefonda söylerse yaşından dolayı zaten zayıf olan bünyesinin kaldıramayacağını düşündüğünden yanına gidip anlatması gerektiğini düşünerek beklemişti. Ekimi emanet edebileceği insanlar buradayken gidip söylemesi gerekiyordu. Düşünmek bile canını yaksa da, genç kadın son günlerini, hatta saatlerini yaşıyor olabilirdi. Babası veda etmeyi hak ediyordu.

{Tamamlandı} Çirkin AşkıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora