☆31☆

5.6K 366 70
                                    

İki saat geçmişti. Canerin hiçbir şey yapmadan ameliyathane önünde öylece oturmasının üzerinden iki saat geçmişti. Yüzüne, ellerine, kıyafetlerine bulaşan kanı bile temizlemeden öylece duruyordu. Neler olduğunu, içerideki kadının tam olarak kim olduğunu anlayamıyordu. Onu bir kafede görmüştü. Yorgun düşmüş bedenine inat sahnede harikalar yaratıyordu. Sesi insana huzur veriyor, hedeflediği her duyguyu dinleyicilere geçiriyordu. Garip ve güzel bir duyguyu da Caner Tözünün kalbine göndermişti. Mantıklı gelmiyordu. Karısı olarak tanıdığı Ekimle sahnedeki kişinin arasında fark vardı, en azından o öyle sanıyordu.

Rüyaların Kızını gördüğü gece Ekimle evlendiği için isyan edip durmuştu, günün sonunda sarılıp uyuduğu kişi o olmasına rağmen. Şimdiyse her şeye lanet ediyordu. Ailesinin şirketini geri almak için böylesine hırsa bürünmemeliydi. Onunla evlenmeyi kabul etmemeliydi. Eğer ondan da, ailesinden de uzak dursaydı Ekim içeride ölümle savaşıyor olmazdı. Ruhsuz gibi hayatına devam ediyor olsa da, en azından bela karısından uzak olurdu.

Kendisine uzatılan kahveyle merakla kaşlarını çatıp başını kaldırdı. Çağatay donuk bakışlarıyla adama bakıyordu. İçmek istemiyor olsa daŞ bardağı alıp buz tutmuş elleri ısınsın diye öylece tuttu. Diğer genç de yanına oturmuştu. İkisine de kahve almış olmasına rağmen ikisi de içmiyorlardı. Yanındaki adamın Çağatay olduğuna bile hala inanamıyordu.

45 dakika önce...

"Beyefendi, hastanın telefonu yarım saattir çalıyor. Cevap verseniz iyi olur."

Caner donuk bakışlarını elinde çalıp duran telefona çevirdiğinde "Yakışıklı" yazısını gördü. Hala içerideki kişinin karısı mı, Rüyaların Kızı mı olduğunu anlamakta zorlandığı için arayanın kim olduğunu anlamamıştı. Oysa açıktı. Ekimin "Yakışıklı" diye hitap ettiği ve aynı şekilde Ekime "Güzellik" diye hitap eden sadece bir kişi vardı. Elinin titriyor oluşunu gözardı ederek aramayı cevapladı. Zaten telefonunu kulağına dayaması bile sayamayacağı kadar uzun sürmüştü.

"Ekim, neredesin? Saatlerdir sana ulaşmaya çalışıyorum, çalışıyoruz."

"Çağatay?"

"Kimsiniz ve Ekimin telefonu sizde ne arıyor?"

Kadını sahnede gördüğü ilk günü ve yanında onunla birlikte dans eden, şarkı söyleyen adamı hatırladı Caner. Eğer içeride yaşam mücadelesi veren karısıysa demek ki Rüyaların Kızının yanından ayrılmayan adam da Çağataydı. O da görüntüsünü değiştirmişti. Ama niye? Kendisinin zihni mi donmuştu yoksa yaşanan her şey saçmalık mıydı anlayamıyordu.

"İki hayatında da yanında olan sendin. Sendin sen olmasına da neden? Bunu kendinize, bana neden yaptınız?"

"Caner? Bu telefonun sende ne işi var? Hem Ekim nerede?"

"En azından sen söylemeliydin. O zaman burada olmazdık."

"Neredesiniz?"

***

"Senin şu an benim ağzımı burnumu dağıtman gerekmiyor mu?" diye fısıldadı ruhuna ağırlık yapanlardan dayak yiyerek uzaklaşma umuduyla. Bir taraftan da merak ediyordu Çağatayın neden ve nasıl sakin kaldığını.

"Eğer Ekim için değerli olduğunu bilmesem çoktan öldürmüştüm. Seninle alakalı değil yani. Ayrıca pişmanlıktan gebermeni tercih ederim."

Kahvenin sıcaklığı elinin kızarmasına neden olsa da, umursamadan konuşmaya devam etti. Tanıştıkları günden beri Çağataydan nefret eden kendisi değilmiş gibi onunla konuşmaya muhtaç hissediyordu. Karısıyla, yani eski karısıyla ilgili bilmediği her şeyi bilen adamdı yanında oturan. Saatlerce konuşsun, sevdiği kadını ona anlatsın istiyordu. 

{Tamamlandı} Çirkin AşkıWhere stories live. Discover now