☆19☆

7.5K 431 53
                                    

Gece geç yattığı için acı içinde aralarken gözlerini zihni bomboştu genç kadının. Sanki yeni dünyaya gelmişti, öylesine bir boşluktu canını yakan. Uykusunu alamadığı zamanlarda hep yaşadığı bir durum olmasına rağmen hala alışamamıştı. Sırasıyla uykuyu ondan uzak tutan sebepleri düşündü. Arafın mesajını... Çağatayın söylediklerini... Rüyaların Kızını... En son da Caneri... Uyuması mümkün müydü ki bunca sorun varken?

Kalkmak için ayaklandığında bakışları yerde oturan adama takıldı. Yatağın hemen kenarında oturmuş, sırtını da komodine yaslamış uyuyordu. Boynunun uyandığı zaman ne kadar ağrıyacağını düşünürken bir anda onun için endişelendiğini fark edip kaşlarını çattı. Rüyaların Kızının haklı çıkma ihtimali şimdiden yakmaya başlamıştı canını. Gerçekten bu adamdan etkilenmeye mi başlamıştı? Yaşanan onca şeye rağmen? Bu adamın bir değeri yoktu ki gözünde? Caner ondan nefret ediyordu. Üstelik sürekli ona "ucube" deyip aşağılıyordu. Onu sevmesi mümkün değildi. Hayatı boyunca ona aşk anlamında değer veren tek erkek Araf olmuştu. Adamı sevme nedeni de buydu. Canerin ise aşkla, değer vermekle yakından uzaktan ilgisi yoktu.

Ayağıyla adamı dürttüğü an Caner irkilerek uyanıp ayaklandı. Ekim o an fark edebilmişti onun gözlerindeki ruhsuzluğu ve bu haliyle ilk kez karşılaşıyordu. Kendini kontrol edemeyip hızla ayağa kalkıp yüzünü avuçladı. Karşısındaki kişi sanki ona her hakareti eden adam değilmiş gibi sızlamıştı kalbi kahvelerindeki acı karşısında. Bir bilseydi kocasının gözlerindeki acının kendisi yüzünden olduğunu...

"Caner, neyin var?"

Caner onun yaptığını tekrarlayarak yüzünü ellerinin arasına alıp yatağa oturdu karısıyla birlikte. Tüm gece onu izlemiş, olanları nasıl anlatacağını düşünüp durmuştu. Çaresizdi Caner Tözün. Yıllar sonra ilk kez çaresizdi. Söyleyeceklerinin ucube karısını ne hale getireceğini tahmin etmekte bile zorlanırken dudaklarının aralanmasına izin vermek bile bile ölüme gitmek gibi bir şeydi. Canını yakmamaya özen göstererek yanağını okşayıp "Sakin kalacağına söz vermen gerek, Ekim," diye fısıldadı. Ona ilk kez ismiyle hitap etmesinin bile onu nasıl korkuttuğunu görürken...

"Ne oldu?"

"Dün gece bir kaza olmuş." Duyacaklarının farkında olan Ekim sıkıca gözlerini kapatıp nefesini tuttu. Elleri titremeye başladığı için Canerin kollarına tutundu. En büyük düşmanı olarak gördüğü adam şimdi sığınabileceği tek insandı. "Annenle baban hastaneye kaldırılmış." Caner sustuğu halde karısı devam etti. Sadece bunu söylemek için acı yerleşmiş olamazdı gözlerine. Onun kadar güçlü, acımasız biri bu hale geldiyse, nefretine rağmen yanı başında uyuduysa konu sadece kaza olamazdı.

"Hangisi?" Adamın aralarındaki mesafeyi azaltıp alınlarını birleştirmesi üzerine bir damla yaş ıslattı kadının acıyla buruşan yüzünü.

Karısını göğsüne hapsetmeden hemen önce "Annen hastaneye kadar dayanamamış," diye fısıldadı. Yapacak başka bir şeyi yoktu. Ne söylese dinerdi ki acısı? Ne söylese fayda ederdi? Annesini kaybetmişti Ekim. Onun annesi için özgürlüğünden vazgeçen kadın annesini kaybetmişti. Ailesi tarafından anlaşmayla satılan karısı annesini kaybetmişti.

***

Görevli Tözün ailesini yalnız bırakmak için dışarı çıktığında Ekim titreyen elini annesinin cesedine uzattı ama yapamamıştı. Dokunamamıştı soğuk bedenine. Soğuk olan hep oydu ki. Annesi hep sıcacık olurdu. Çirkin kızına bir kez bile sarılmayan kadını sadece geceler izleyen, korkarak ona sarılan Ekim o sıcaklığı hatırlıyordu. Bir keresinde dayanamayıp sarılmıştı annesine ve bedeninin her zamanki gibi soğuk oluşu yüzünden kadın uyanıp bağırmıştı kızına onu rahatsız ettiği için. O geceden sonra uzak durmuştu annesinden. İzlemekle yetinmek zorunda olduğunu her gece kalbi anne sevgisi için sızlarken hatırlatmıştı acı dolu anısı. Şimdi dilediği gibi sarılabilirdi ona ama yine uyuyordu işte annesi. Üstelik bu kez bir daha uyanamayacaktı.

{Tamamlandı} Çirkin AşkıWhere stories live. Discover now