☆10☆

8.7K 437 56
                                    

Acıyla harmanlanmış bir ruhun gündüzü de, gecesi de aynıdır. Her saniyesinde hayatın ondan söküp aldıklarını düşünür, acıdan kurtulamazlar. Çoğu insan için uyku kaçıştır ama o insanlar bundan da mahrumlardır. Yanındaki kadının onlardan biri olduğundan haberi olmayan Caner maillerini kontrol ediyordu. Ekim ise hayatının en kötü anını rüyasında yeniden yaşıyordu. Alnı soğuk terle ıslanmış, göğsü hızla kalkıp inmeye başlamıştı. Canerin dikkati kadının elini sıkıca tutması ile dağıldı. Tutuşunun garipliğiyle kaşlarını çatıp ona baktı. Ekimin diğer eli titriyordu. Bu kadın neden sürekli kabus görüyordu? Ne yaşamıştı da bu hale gelmişti? Gün geçtikçe onun hayatını daha çok merak ediyordu. Dikkatli bir şekilde yanağını okşayıp fısıldadı.

"Ekim? Yine kabus görüyorsun."

Ekim sesine tepki olarak adamın bakışlarının endişeyle dolmasına sebep olacak şekilde çığlık attı. Caner Tözüne ait olan jette yalnız oldukları için memnundu. Ekim sakinleşecek gibi değildi çünkü. O anı nadiren rüyalarında can bulurdu ve o zamanlarda uyanır uyanmaz ilaç alma gereği duyardı. Şimdi ise sahte dünyadan sıyrılamıyordu. Diğer eliyle de yanağındaki ele tutundu.

"Ekim! Uyan artık!"

Adamın bağırışı üzerine Ekim "Araf!" diye bağırıp kabusundan sıyrıldı. Gözleri yaşlarla doluydu. Kalbi korkuyla sıkıştığından gerçekle rüyayı hala ayırt edemiyordu. Titreyen elleri ile Caneri itip ayağa kalktı. O daha ne olduğunu anlayamadan kadın kendini lavaboya kilitlemişti.

Aynanın karşısına geçip bakışlarını acıyla buruşan suratında dolaştırdı. Uzun süredir canının bu kadar yandığını hissetmemişti. Öyle ki umursamaz olarak devam ettiği hayatında aniden bu kadar duyguyu hissetmek ağır gelmişti. Ellerini saçlarının arasına daldırıp tüm gücüyle çekiştirdi. Kulaklarında yankılananları susturamıyordu.

"Ekim, kapıyı aç."

Adamın sesi tamamen farklı tonda kulaklarına çalınmış, sırtı duvara değene kadar kapıdan uzaklaşmıştı. Duyduğu ses de, söylenenler de farkıydı. Oysa kapıdaki adamın kalbi endişeyle sıkışmıştı. Ses tonu korku doluyken karısı başka tonda duyuyordu onu. Başka tonda bambaşka sözler... Ekimi böyle görmek fazlasıyla garipti. Geçen sefer uyandığında hemen normale dönmüştü ama şimdi delirmiş gibiydi. Bir kez daha boğazı yırtılırcasına çığlık atması da bunun kanıtıydı.

"Ekim! Her ne gördüysen gerçek değildi! Duyuyor musun beni?! Benim yanımdasın! Güvendesin! Aç şu kapıyı!"

"Defol buradan!"

"Ekim!"

"Araf, defol dedim! Uzak dur benden!"

Genç adam öfkeyle derin bir nefes aldı. Araf da kimdi ve karısını nasıl bu hale getirmişti? Yanına gelen görevliye gitmesini söyleyip dikkatini yeniden karısına yönlendirdi. Sesinin kesilmiş olması korkmasına sebep oluyordu. Gördüğü her neyse zaman kavramını kaybetmiş olmalıydı. Ne olursa olsun diye düşünüp kapıyı kırdı. Daha fazla dışarıda kalamazdı. Burada kaybettiği her saniye karısı için acı verici oluyordu. Ona ne olmuştu, bu hale gelmesine ne sebep olmuştu bilmiyordu. Bildiği tek şey yanında olması gerektiğiydi.

Gördüğü manzara kaskatı kesilmesine sebep olmuştu. Ekim yerde dizlerine sarılmış halde oturuyordu. Başını dizlerine yaslamış, tırnaklarını sarıldığı bacaklarına geçirmişti. Caner zaman kaybetmeden yanına gitti. Dizlerinin üzerine çökerek onunla aynı hizaya gelse de, ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Geçen sefer bir şekilde kabusundan sıyrılmasını sağlamıştı ama şimdi ne yapacaktı? Karısı uyandığı halde kendini toparlayamıyordu. Sebebini bilmediği bir şeyden dolayı korkuyordu. Araf denen adam her kimse onun yüzünden korkuyordu. Fakat daha fazla hiçbir şey yapmadan duramazdı. Titremeleri artıyordu. Böyle giderse şoka girerdi. En azından adamın tahmin ettiği en kötü ihtimal buydu. Buna da izin veremezdi. Karısını korkutmamaya özen göstererek elini saçlarına uzatıp kendisinin bile şaşırdığı bir şefkatle okşadı. Sesi de kapıdakinin aksine sakin, insanın ruhunu okşayan türdeydi.

{Tamamlandı} Çirkin AşkıWhere stories live. Discover now