☆14☆

7.9K 469 54
                                    

Genç kadın yeni bir güne uyandığında gözlerini kırpıştırarak baktı etrafına. Günlerdir olduğu gibi yine beyaz duvarların arasındaydı. Arada sırada aralıyordu gözlerini de pek faydası olmuyordu. Birkaç dakika içerisinde uykusuna geri dönüyordu. Zihni bomboştu. Neden hastane yatağında olduğunu da, ne kadar zaman geçtiğini de bilmiyordu. Tek bildiği uyumak istediğiydi. Yeniden gözlerini karanlığa kapatacakken kapısının açılmasıyla bakışlarını oraya çevirdi. Sakalları uzamış, üstü başı dağılmış bir Caner Tözündü odaya giren. Yine de isteğine karşı koymadı kadın. Gözlerini usulca kapatıp uyanık olduğu gerçeğini sakladı.

Caner sandalyeye oturup aradan geçen günlerin alışkanlığıyla kadının elini avuçlarının arasına alıp öptü. Her sabah buraya gelip akşama kadar karısını izliyordu. Öyle ki, yaralarının iyileşmesinin her saniyesini hafızasına kazımıştı. Onun sebep olduğu yaralar... Ekimin iyileşen her yarası adamın suçluluk duygusunu artırmıştı. Hoş, artmaya da devam ediyordu ya. Karısını gözlerini aralanana kadar bu durumun devam edeceğinden emindi. Hem ona bakmalı hem de o gece neler olduğunu anlatmalıydı. Çünkü Caner düşünmekten delirecek hale gelmişti.

Buğulanan gözlerinin eşliğinde alnını sıkı sıkı tuttuğu ele yasladı. Keşkelerden nefret eden biri olmasına rağmen günlerdir keşkeyle başlayan cümleler kurup duruyordu. Keşke o gece oraya tek başına gitmeseydi. Keşke Ekimi otelde yalnız bırakmasaydı. Keşke... Keşke onunla evlenmeseydi.

"Uyan artık, ucube. Yeterince ders verdin. İntikamını da aldın. Uyan da bende seninle birlikte yaşama geri döneyim." Bir kez daha kadının elini öptükten sonra yanağını eline yaslayıp hep nefret ettiği, tiksintiyle baktığı yüze çevirdi bakışlarını. Burnun da hala bant vardı, yüzünün birkaç yerinde de morluklar. Hafızasına kazıdığı o morlukların hesabını mutlaka soracaktı. O herif hangi hapishaneye gitmiş olursa olsun ondan kurtulamayacaktı. Soy isminin gücünü sonuna kadar kullanacaktı, hayatında ilk kez...

"Kızım, ben sana alışmışım be. Nasıl ne zaman bilmiyorum ama baya baya alışmışım sana. İstemeye geldiğimiz gün ölsen umurumda olmaz diye düşünmüştüm. Şimdiyse o duygusuz gözlerini göremiyorum diye ölüyorum. Uyan, Ekim. Uyan da nefes almaya devam edeyim."

Tüm gece çalışmanın etkisiyle uyuya kaldı. Ekim de gözünden akan yaşla uykusunda eşlik etti adama. Uyanık kalmaya sadece bu kadar dayanabilmişti. İyi ki de dayanmıştı. Caner normal zamanda ölse bile söylemezdi bunları. Ekim bunun farkındaydı. Onu affetmesi imkansız olsa da, duymak iyi gelmişti.

***

Genç adam elindeki plastik bardağı içinde çay olmasını umursamadan buruşturup çöpe attı. Elinin yandığını biliyordu ama hissetmiyordu. Kalbindeki acı çok daha kötüydü. Ekimi bulduğu zamanki hali gözünün önünden gitmiyordu. Bir terslik olduğunu anlayıp Amerikaya gitse de, yetişip yetişmediğini bilmiyordu. Ekimi deponun bir köşesinde baygın, kıyafetleri de parçalanmış halde bulmuştu. Ona sormadan düşündüğü şeyin olup olmadığını öğrenebilirdi ama kaldıramazdı. O iğrençliğin canından çok sevdiği kadının başına gelip gelmediğini öğrenmeye cesareti yoktu. Hoş, böyle hiçbir şey bilmeden de duramıyordu ya. Uyansın istiyordu. Acı çekecek olsa bile uyansın istiyordu. Elinden geleni yapardı. Hatta elinden gelenin fazlasını yapardı.

"Çağatay?"

Babasının sesini duyduğunda yorgun gözlerini yanı başına çevirdi. Yunus babanın da oğlundan farkı yoktu. Kadını gibi sevdiği Ekime neler olduğunu bilmeden geçiriyordu günlerini hastane köşelerinde. Oğlu da konuşmuyordu ki.

"Eve git, uyu biraz."

"Ne uykusundan bahsediyorsun, baba? Ekim o haldeyken..."

"Yapma be oğlum. Uyanıp da seni böyle görse daha mı iyi olur?"

{Tamamlandı} Çirkin AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin